• kürt şair-gazeteci- yazar. "rızgari" dergisi ve hareketinin önemli isimlerindendi. pkk'yı eleştirebilen nadir kürt aydınlarındandır. 1998'de öldü.
  • şu dizeleri kürtlerin acılı tarihini anlatmaya yeter de artar bile;

    " ... ubeydullah nehri derler adıma
    acılıdır birinci yanım
    ikinci yanım cinayet
    üçüncü yanım zinadandır
    işkencedir
    dördüncü yanım akıl sır ermez
    göz görür
    dil söylemez
    beşinci yanım bebeğimin kaderi
    altıncı yanım bir cehennemdir
    umuttur
    sevdadır yedinci yanım
    sekizinci yanım bilinmez
    dokuzuncu yanım kölelikten
    onuncu yanım ihanettendir. "

    (bkz: gururla bakıyorum dunyaya)
  • kendisi hakkında internette bulanabilecek bir biyografi özcü bir anlatım ile serdar kotan tarafından kaleme alınmıştır..

    --- spoiler ---

    orhan kotan, 1944 yılında, arkasında “kürtçü-komünist” damgasını taşıyan bir memur ailesinin ikinci çocuğu olarak gözlerini dünyaya açtı. ilk ve orta öğrenimini kürdistan’da tamamlayan kotan, üniversite eğitimine, ankara’da dil-tarih ve edebiyat fakültesi’nde başladı… 68 gençlik hareketinin içinde aktif görev alan orhan kotan, bu nedenle üniversite’den ayrılmak zorunda kaldı…. zaten onun kalbi kürdistan için atıyordu. ve nihayetinde kürdistan’a döndü ve malazgirt’e yerleşti… kürt tarihini, kürdistan topraklarında destanlaştırdığında daha henüz 24 yaşlarındaydı…

    belki de ciltlere sığmayacak renkli ve bir o kadar da dopdolu olan politik yaşamında, kürdistan’a dönüşü önemli bir mihenk taşıdır…

    ilk olarak, dr. şıvan hareketi içinde görev aldı, bölge sekreterliğine kadar yükseldi.

    74 sonrası ise ddko sürecinde “ocak komünü” olarak adlandırılan ekibin yanında yerini aldı ve kavga arkadaşları ile birlikte kürdistan tarihinde ilk kültür ve bilim merkezlerinden olan komal yayınevini kurdu ve yönetti. onlarca tarihi belgenin suyüzüne çıkmasının isimsiz kahramanıydı.

    76’da çıkan rizgarî dergisinin yazı kurulunda görev aldı, derginin belkemiği olmasına rağmen, her zaman olduğu gibi mütevazi davranarak, yazdığı hiç bir yazısında isim kullanmadı…

    80 darbesi ile birlikte kendisi için en acı yıllar olan sürgün yılları başladı. isveç’e çıkmak zorunda kaldı. her ne kadar sürgünü, “gri göklerde bin yıllık keder ve ecnebi sokaklarda yalnızlık…” olarak ifade ediyorsa da, mücadele azmi bir kat daha bilendi. önce dengê komal sürecine imzasını attı, ardından kürdistan komünist partisi merkez yayın organı “yekiti” dergisini organize etti… modern kürt basınında bir dönemeç noktası olan “kurdistan press” in redaktörlüğü sırasında ilk kez kendi imzasıyla yazılar yazmaya başladı. 1991 yılında ideolojik perspektifini yalnız savunmaya karar veren o. kotan örgütsel ilişkilerden çekilerek, bir kürt aydını olarak mücadele etmeye karar verdi.

    yıllar süren sürgünün ertesinde, istanbul’a döndü. ve “realite press” gazetesinin yayınını örgütledi. sayısız yazılarında ve çıktığı televizyon programlarında, daha fazla demokrasi derken, sorunu salt kürt sorunu olarak değil, kürdistan sorunu olarak özenle işlemeye devam etti…

    üç şiir kitabı, sayısız makale, araştırma-incelemeyle, arkasında dev bir hazine bırakan şair-yazar- gazeteci orhan kotan, 9 temmuz 1998 tarihinde; karolinska hastahanesinin ıssız odalarının birinde, bütün mücadele hayatında gösterdiği mütevaziliğe yaraşır bir şekilde aramızdan ayrıldı....

    --- spoiler ---

    (bkz: derin denizlerin aydınlığı)
  • çoğalt gecenin kapılarını
    zulmun kasaturalarını
    acıyı ve hüznü
    ve ihaneti çoğalt
    artık kendimizi yargılayabiliriz...

    demiş bir adamdır..
  • (bkz: orhan gutan)
  • bu sairin bir mottosu varsa eger o da "biz düsmani da dostu da biliriz" olmasi lazim. kendisinin bestelenmis iki üc sarkisinda bu sözler aynen geciyordu.
  • .....
    .......

    "aç çocukların cesetleri

    ve küçük orospular

    titreşir duvar diplerinde

    salhane demokrasisi

    ve dilenci sokaklarda

    fukara mintanlar giyinir ihtilal

    ve uzun beyaz sakalıyla

    finans kapital

    millet meclislerinde bağlarını perçinleyip

    dolarların azgın dişlilerini

    dağların damarlarına geçirmektedir

    canevinde mürteci bir intihar
    ...
    ...

    ekmeğimiz yoktu

    mermimiz yoktu

    bin can ile

    bir umut ektiğimiz

    toprağımız yok

    lanetlenmiş kadınlarımız

    çocuklarımız

    davarlarımız

    dağlar gibi yığıldı ölüler
    .....

    işgal orduları

    değil bir baş somunu

    bir baş soğanı bölüştüğümüz

    sırt sırta merasimsiz gömüldüğümüz

    "k.m." neferleriydiler cellatlarımız

    ....

    ............
    bu dağlarda vuruldu boyunduruk

    kınalı türkülerin boynuna

    bu dağlarda deşildi

    gebe kadınların karnı

    halkların kardeşliği adına

    tifüs ve kanser

    kalp yetersizliği

    ülser

    ve saire

    ve cümle illeti muzır haşeratın

    bir de açlık

    bir de yokluk

    bir de zindanlar
    ......
    ................

    telgrafın tellerine kuşlar konmuyor

    oturmuş körpe yüreğe

    korkunun zindanları

    ve savurmuş

    kara türküsü açlığın

    dört vaktin salahına yoksul müslümanları
    ............
    ..................

    ülkem bir zulüm cenderesidir işte

    kıyı köşe mezbaha

    orta yer giyotin

    akşamları kahır taşınır sofraya

    aş yerine

    ve geceleri

    eşleriyle değil

    acılarııyla çiftleşerek yatar insanlarım

    kış günüdür

    güller açmaz

    dallarda bülbüller ötmez

    can arzular

    elim yetmez

    vah lımin, brindarım*

    içerden

    içerden içerden

    kes bağrım

    yar içerden

    işte namus

    intiharı düşünür kederinden

    ve bu boş tencerenin onulmaz kahrı

    utanır kendi kendinden

    birebir vermeyen toprak

    seb-i sübyan aç susuz

    ne gelen var

    ne beklenen

    ve dağlarda çırılçıplak eşkıyalar

    .......

    .................

    orhan kotan - gururla bakıyorum dünyaya

    dizlerini ve daha epeyi kötü bir tarihin dizelerini üretmiş yazar, eylemci ve mazlum bir kürt... kaybedeli çok oldu.

    anısına saygıyla...
    not: şiir 30 yıl sonra ezberde kaldığı kadarıyla yazıldı... ( ayrıca dönem itibarı ile yasak olan bölümler törpülendi, maalesef...)

    *= yaralıyım
  • onlar güneşin bağrında ateş
    yeryüzünde bir taze çiçektiler
    namluda namusun fişengi
    isyanda yürek kara düşte
    bembeyaz gerçektiler
    ben yılların sevdası
    nazlım
    sabır kıyısında
    kin köpüğü
    al almada
    başaklarda
  • bugün eskimeyen bir dost'un katkısı ile bir şiirinin tümünü yeniden okuma şansı bulduğum; büyük bir kürd devrimcisi, şair...anısına saygı ile:

    gururla bakıyorum dünyaya

    çünkü isyan bıçağıdır böğrüme saplanan sancı
    çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum
    ve kederin
    ve solgun yüzlü işçilerin üzerine
    dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden.
    çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin
    çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak
    miting afişleri
    cesur pankartlar
    ve binlerce militan
    derin denizlerin aydınlığı
    zorlu sabahlar
    gökyüzü ve lâle
    sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata.
    çünkü ben sevdiğim kızı
    yaşamak gibi
    halkım gibi sevdiğim kızı
    /ki şiirini yazamayan
    ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi
    binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi
    zincirlere vurulan
    savaşlara yollanan
    vergilere bağlanan halkım gibi
    felç ofmuş yalnızlıklara bırakarak
    büyük acıların ve gözyaşının içine bırakarak
    şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
    devrim türkülerini
    ve başkaldırmayı öğreten dudaklarını
    bir kere olsun öpemeden
    bir kere olsun tutamadan kaygısızca
    serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini
    hatta boynunu ve ayak bileklerini
    bilemeden bilemeden bilemeden
    vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
    barışın ve özgürlüğün dağlarına yürüyorum işte
    /yiğitsen uslandır beni
    ey yasakların
    kahpeliğin
    ve soygunların koruyucusu
    türkü çağıran kızlarımı sustur
    ve kahraman oğullarımı,
    mezar kaza kaza kederli, kızgın
    tohum serpe serpe hünerli
    ve sömürüle sömürüle bomboş
    ve açlığın
    ve zulmun izlerini
    derin uçurumlarında taşıyan ellerimi
    nacaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi
    mavzerlere sarılan ellerimi
    zincirlere vur gücün yeterse.
    ama adına yaşamak dersen
    ot gibi, saman gibi yaşamak dersen
    bir solucan gibi yerlerde sürünerek
    ezilerek
    horlanarak
    sömürülerek
    re-zil-ce
    çatlayan tomurcuğun
    doğan çocuğun çığlığını duymadan
    gül benizli sevgilinin
    titreyen göğüslerini öpmeden doyasıya
    korka korka
    yana yana
    her gün biraz daha derinden
    her gün biraz daha kapkara duyarak ölümü
    aç ve arkasız
    köpekleşerek
    yaşamak dersen
    bu yürek
    çat diye çatlasın be!
    gelgelelim parlayan güneşi
    emekçi halkların
    kahraman halkların güneşini
    şehvetle içine dolduran toprak
    şimdi sımsıcak
    şimdi ulaşılmaz
    şimdi olgun meyvalarla dolu
    bahar bahçelerini salmaktadır dünyaya,
    ve gül benizli sevgililerin dudaklarında hayat
    bizi aşka ve kavgaya çağırmaktadır,
    bıçak kemiğe dayandığı
    ok yaydan fırladığı için değil
    /bu bezirgan saltanatı
    bu zulum bitsin diye
    ağaran günler için
    yeni bir dünya uğruna
    yüzlerinde cesaretin onuru
    ve imanlı gücü dövüşen dünyanın
    emperyalizme karşı dövüşen dünyanın
    ve ölüme
    gülerek koşan genç savaşçıların
    al bayrakları dalgalansın
    dalgalansın dalgalansın
    kinle boğuşan yorgun yüreği
    aydınlansın diye anamın.
    felaketler geçirmiş anamın
    dişleri dökülmüş kederli ağzı
    ağlamaya hazır gözleri
    safrası
    ve sonsuz
    ve dağlar eriten sabrı,
    merhameti
    yani bir bütün halinde insanlığımız
    yunsun, arınsın diye duru pınarlarda
    alın terinin namusu kurtulsun diye
    kurtulsun diye sıcak somun
    acı soğan
    ve çiçekli basmalar
    ahdettik
    vefa ettik
    kelle koyduk
    ölen ölür dostlar
    düşmanlar heyy
    kalan sağlar
    ….
    ..
    .
    1969-70
    orhan kotan
  • unutulmayan korkuları yazmış şair.

    "yıkılanlar oldu bu sıra
    korku
    çürümüş bir beyin olarak
    kafalarda yatarken
    dağ başlarında kurşunlandılar
    doğan bir çocuğa armağan oldu adları
    unutuldular
    korkuları unutulmadı.

    kent yorgunu paslı bir alkol gecesine
    kitaptan
    katliam gibi korkan general gecelerine
    radyolara
    radarlara
    ajans haberlerine
    ve
    burjuva düşlerine yıkıldılar."

    (bkz: 4. kural)
hesabın var mı? giriş yap