*

871 entry daha
  • not: kitaptan alıntıladığım bir kısmı spoiler olarak işaretledim ama entri bütünüyle spoiler içerebilir. tutunamayanlar ve tehlikeli oyunlar'ı okumayanlara önermem.

    --- spoiler ---

    fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duygular altında eziliyor. fakat benim de sevmeğe hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yanda da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelmesin istiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım.
    --- spoiler ---

    anlaşılamamak, oğuz atay'ın iki büyük kitabının en temel hissi sanırım. hem selim, hem de hikmet bütün hayatlarını onları anlayacak bir kadının romantik hülyasıyla yanıp tutuşarak geçiriyorlar. onların ya da kendini onlarla özdeşleştirmiş bizlerin; yani itilmişlerin, kakılmışların, birhiçuğrunasatılmışların, kıyıyaköşeyeatılmışların; bu anlaşılma arzumuz bir liyakat esasına dayanmak zorunda değil. ekseriyetle de dayanmıyor zaten. anlaşılmaya layık olduğumuz için değil, tam tersine anlaşılmayı hak edecek hiç bir yanımız olmadığı için bu kadar muhtacız aslında anlaşılmaya. kundera, yavaşlık kitabında, iyi özelliklerimiz için değil bilakis kötü özelliklerimize rağmen sevilmek istediğimizi çünkü her birimizin seçilmiş insan olma sanrımızı bu olumsuzluklarımıza rağmen var olmaya devam eden bu sevgiyle gerçek kılacağımızdan bahseder.

    işte bizim günseli hülyamız, ya da bilge farketmez, tam da burada romantik bir hal alıyor. romantizm en temelinde, memnun olunmayan gerçekliğe karşı alternatif bir gerçeklik yaratma haliyse eğer; bütün hayatı boyunca anlaşılamamış birisinin bir günseli'nin göklerden inişiyle mutlak bir anlaşılma haline kavuşacağı beklentisi romantiklik değildir de nedir? bütün hayatları boyunca dinlenmeye layık bulunmamış bizler, günseli formunda gönderilmiş bir melek tarafından anlaşılacağız, hem de sözümüz kesilmeden, sanki hayatın sırrını veriyormuşuz gibi noktası virgülü dikkatle dinlenerek, öyle mi? bence kesinlikle öyle. iflah olmaz bir romantik olduğum için bu masala inanmakta hiç bir beis görmüyorum. o gelecek ve anlaşıldığımı hissedeceğim. bahar gelecek, çiçekler açacak, siyah beyaz gözlüklerim baharın o iç ısıtan güneşi karşısında eriyerek kaybolacak. siz inanmadınız mı yoksa bu masala?

    fakat dostlarım, biz kandırıldık, aldatıldık. biz, yani susturulmuşlar, sözalamayıpöfkeyleyerineoturmuşlar, kıskançlıktankudurmuşlar, hiçbirşeyyapmadanbirköşededurmuşlar. hayır, onlardan bahsetmiyorum. dinlemeyenlerden, anlamayanlardan, dikkate almayanlardan, sözümüzü kesenlerden... biz en sevdiğimiz tarafından aldatıldık. tarih mahkemesindeki yegane avukatımız, bizlerin mağlubiyet hikayemizin yılmaz anlatıcısı, göklerden gelen vahiy meleğimiz tarafından aldatıldık. eminim orada bir yerlerde bu biçare bekleyişimize bakıp kıs kıs gülüyordur. çünkü, günseli hayaliyle, o bizlere kurtarıcı mesihimizi vaat etmiyor, tam tersine günseli suretinde bizlere ölüm meleğimizi gönderiyor. günseli, mutlak anlaşılmayı değil, anlaşılamamanın ebediyetini müjdeliyor. evet, yukarıda da söyledim, o geldiğinde anlaşıldığımızı hissedeceğiz. fakat bu ölümden hemen önce yüzde oluşan bir tebessüm gibi. ümitsizliğin en gerçek olduğu anda beliren bir ümit dalgası gibi sanki. ya da tam tersi, çölde beliren bir serabın gerçek olmadığı anlaşıldığında beliren ümitsizliğin bütün evreni ele geçirmesi gibi. zira hikmet bilge'den, selim ise günseli'den sonra tam olarak idrak edebildiler asla anlaşılamayacaklarını. çünkü selim, günseli'nin kendini anladığını düşündükten sonra onun bile kendisini anlayamadığını fark ederek hakikatin hikmet'ine erişti. yani kısacası dostlarım, o'nun tarafından bize (yani ışık'lara, benol'lara, özben'lere, özcan'lara, özkan'lara, kısacası hepimize) sunulan bu hülya, infazımız öncesi tanınan son bir dilek hakkı. metin olun.

    ben mi? ben artık kaçınılmaz sonumu kabullendim ve hatta sabırsızlanıyorum. gel artık günseli. çünkü yaşayamamaktan sıkıldım, yaşamaktansa yoruldum.

    son not: bu entri kendi içinde ve kendi çapında tehlikeli bir oyun barındırmaktadır.
1184 entry daha
hesabın var mı? giriş yap