• foucault demiştir nokta.
  • (bkz: bigbrother)
  • foucault'un bizleri titreten sözü. "titre ve kendine gel" lâfı burada da geçerlidir; ancak, titreyen çok olsa da, "kaç kişi kendine gelir?" sorusu biraz umutsuz bir cevaba gebedir.
    (bkz: büyük kapatılma)
  • bentham'ın panopticon'unu geliştirerek bu yargısını desteklemiştir foucault. ulaştığı nokta "olağanüstü makine"nin ta kendisidir. böylece mütemadiyen izlendiği fikriyle beyni sikilen bireyleri kontrol etmek için ayrıca bir güce ihtiyaç kalmamaktadır. zira otokontrol, modern gücün en büyük ilham kaynağı ve silahı haline çoktan gelmiştir. ve en önemlisi modern gücün bu getirisi ile beraber ceza kavramında odak noktası bedenin değil, ruhun cezalandırılması olmuştur. çünkü foucault'ya göre ruh zaten bedenin hapishanesi konumundadır. böylece sistemler, ruhu ele geçirerek bedeni kontrol etme imkanına sahip olurlar. bu onların toplumları da kontrol etmelerine büyük ölçüde yardımcı olur.

    (bkz: discipline and punish)
    (bkz: the birth of the prison)
  • (bkz: elektikon)
  • michel paul foucault’nun pek meşhur sözü.

    fuko dayıya göre modern iktidar, kendisini her yerde hissettiren bir çeşit “ilişkilenmeler mekanizması” durumundadır, belirli çarklarıyla, farklı işlevleri yerine getiren bölümleriyle ve ihtiyacı olan enerjiyle, bu anlama bir bütünlük arz eder ama iktidarın en önemli fetişi kontroldür, iktidarın mevcudiyetinin sebebi işte budur.

    iktidara dâhil olmayanlar (en azından ben), bu iktidarı hissetmeye başlarız. bir açıdan aile bunun başlangıcıdır ama devlet aygıtına hükmeden iktidar, işte o canavar ilkin “okul” ile başlar. iktidarın işlevi burada sıhhî ve elbette ki kendisi için zararsız olan bir eğme işlevidir. türkçedeki eğitim kelimesi
    –eğmek fiilinden türer, bu biraz da ironik doğrusu. iktidarın isteği, sizi istediği şartlarda ve belirli bir akış içerisinde (ideoloji diye bir şey yoktur azizim) gidebilecek konumda, kendi kurduğu düzenek içerisinde yaşamınızı bağımlı bir şekilde devam ettirmenizi sağlamaktır.

    işte modern iktidar bunun için bir miktar konfor da sağladığını iddia eder, böyle görünmeye özen gösterir ve kendisinin “sosyal” olduğunu, haklara saygılı olduğunu iddia eder. örneğin eğitimin bir hak olduğunu, bunun ücretsiz olduğunu iddia eder, aynı şekilde sağlık, yaşama ve fikir özgürlüğü konusunda da saygılıdır. ama ne saygı! en yakın 1 mayıs 2008’i hatırlayalım, iyi bir örnektir.

    iktidar, her yerdedir. yani diyorlar ya allah her yerde diye, işte iktidar böyle bir şeydir, bir misyonu da budur, sizin olduğunuz her yerde olmak, her şeyden haberdar olmak ister. cezaevinde, okulda, hastanede, kışlada ve diğer yerlerde, her yerdedir iktidar!

    michel foucault şöyle diyor bu sözünü açarken: “politikacıların nutukları, anne ve babanın tavsiyeleri, öğretmenin cetveli ve komutanın sana verdiği tüfektedir iktidar. aynı giydiğimiz önlükte, üniformada, takım elbisede, tulumdadır. iş yerinde bayan yöneticinin yere vuran uzun topuğunda, askerde rütbelinin botlarının parlaklığındadır. iktidar yönetmekte ve yönetilmektedir.”

    buradan anlaşılması gereken ikinci şey de demek ki iktidarın simgeleri olmalı. her iktidar belirli sembollerle kâimdir. belirli giyim tipleri, binaların yapı şekilleri, kullanılan araçlardaki plaka, “mobese” (allah’tan daha iyi görür) [*] ve daha bir sürü şey! hepsi, iktidarın mevcudiyetinin sembolüdür, iktidar kılıcı her yerde bireyin tepesinde sallanır.

    ama foucault’nun zannımca bundan çok daha önemli tespiti, “iktidarın davranışlara nüfuz etmesi” üzerinedir. kendi içerisinde çelişmeleriyle ayakta duran bir sistem olan iktidar, ya da foucault’nun yarattığı kavram olarak biyoiktidar, bedenin ele geçirilmesi yoluyla çalışır. bu konuya negri ve deleuze & guattari gibi filozoflar da kendi zaviyelerinden değinmişlerdir. biyoiktidar hiç şüphesiz teknolojiyi kullanır ama kendi teknolojisini: “iktidar teknolojisi”…

    (bkz: iktidar teknolojisi)
    (bkz: surveiller et punir)
    (bkz: biyoiktidar)
    _______________

    [*] http://tinyurl.com/6ymmg9
  • der foucault.

    iktidar, toplumun kişileştirdiği ve toplumun ortalamasının özelliklerini yüklediği, yeri yurdu bilinen isimler listesinden çok daha fazlasıdır.

    iktidar zihinlerimizin içinde, heveslerimizi ve seçimlerimizi baltalayan soyut düşüncelerin evidir. düşüncelerimizi göremese de, düşüncelerimizin geleceği kıvamı görebilendir.

    iktidar, gören her şeydir.

    iktidar kişiye 30'lu yaşlara gelmeden evlenmesi gerektiğini düşündürtendir.

    iktidar, evimize süslü mobilyalar alma ihtiyacı hissettiren, düzenli iş ve sigortaya bağlayan, geleceğin endişesiyle bugünün zevkini bırakıp daha çok çalışmanı, sadece çalışmanı isteyendir.

    iktidar, bir nevi içinde bulunduğumuz toplumun ortalamasının fikirlerinin, zihinlerimizin diplerinde, bizim hiç haberimiz yokken yer edinmesi halidir. iktidar fikirlerimizi, bizim fikrimiz olduktan sonra fark etmemizi sağlayandır.

    ortalamanın alkışlarıdır iktidar. farklı olan kişi ve şeyler, normalin -yani iktidarın- işine yarayana kadar düşmandır onun için.

    "bir yerde herkes birbirine benziyorsa orada kimse yok demektir." diye devam eder foucault.

    iktidar normalliğin kutsayıcısıdır.
    ortalamanın dışına çıkanı, dışarıya hapsederek cezalandırır. günün sonunda odayı birbirine benzeyen ve sürekli aynı şeyleri tekrar eden biyolojik, ölümlü robotlarla doldurur.

    odanın penceresini açanın elini kesen insan topluluğu da, iktidarın hücrelerinden başka bir şey değildir.
hesabın var mı? giriş yap