• alfred adlerin bu yüzyılın başında, insanın ruhsal-fiziksel varlığına ve yaşamdaki sorunlarına ilişkin saptalamaları içeren eseri. kitabın amacı insanın sorunlarını ve söz konusu hatalarını gözler önüne sererek bireylerin toplum yaşamına daha iyi uyumunu sağlayabilmek. kitabın içeriği aradan geçen bunca yıla rağmen hala geçerliliğini korumakta.
  • "hayatın tek tek olayları bakımından sıklıkla gözlemlediğimiz bir şey var ki, o da bazı kimselerin yaşam konusunda kendilerinde varolan yeteneklerden haberlerinin bulunmayışı ve ilgili yetenekleri küçümsemeleridir."
  • "kadının yetersizliğine ilişkin önyargı ve buna bağlı olarak erkeğin kendini beğenmişliği, her iki cinsiyet arasındaki uyumu sürekli bozarak inanılmayacak bir gerilimin doğmasına yol açar; ilgili gerilim, özellikle sevgi ilişkilerine de nüfuz ederek tüm mutluluk olanaklarını aralıksız tehdit altında tutar, hatta çok kez yok eder. tüm aşk yaşamımızı zehirleyerek kurutup bir yangın yerine çevirir."
  • "yıkayıp temizleme hastalığı'na kadınlarda alabildiğine sık rastlanır. böyle davrananların tümü de kadınlık rolünü üstlenmeye karşı koyanlardır; ilgili davranışlarıyla kendilerini bir tür mükemmelliğe kavuşmuş görür, her gün kendileri gibi sık sık temizliğe başvurmayan kadınlara tepeden bakarlar."
  • bir alfred adler kitabı. okumak lazım. mümkünse birden fazla kere.
    iş bankası kültür yayınları'ndan çıkan hali insan tabiatını tanıma adını taşımakta ve "insan davranışı" ile "karakter bilimi" olmak üzere iki kitaptan oluşmakta.

    ayrıca, başka yayınevlerinden insanı tanıma sanatı ve insanın doğası gibi adlarla çıkan halleri de mevcut.
  • ''insanlar için en zor iş kendilerini tanımak ve kendilerini değiştirmektir''

    bu zamana kadar ''iyi ki okudum'' hissini en çok yaşatan kitap oldu insan doğasını anlamak.

    alfred adler'in bu kitabı psikolog/psikiyatr olmayan insanların dahi kolaylıkla okuyabileceği türden bir kitap. aynı zamanda bireysel psikolojiye nereden başlasam sorusunun cevabı gibi...

    bir gün, bir yerde karşılaşırsanız mutlaka içindekiler kısmına bir göz atın. insan davranışı ve karakter bilimi isimli iki bölümünden sonra ilişkilerime bakış açım tamamen değişti, etrafımda olan bitene kayıtsızlıkla değil, garip bir inceleme isteğiyle bakıyorum şimdi.
  • balyoz gibi kafaya inen bir kitap. tembelliğimle yüzleşmemi sağlamış, maskemi düşürmüştür. içimizde şeytan yokmuş, hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı varmış: "karakter özellikleri çoklarının sandığı gibi doğumsal nitelik taşımaz, doğa tarafından bağışlanmaz insana; bir temel doğrultuya benzer, bir model gibi insan varlığına yuvalanır ve onun fazla düşünmeye gerek kalmadan her durumda tutarlı bir kişi gibi davranabilmesini saglar. doğumsal güçlere ya da temellere dayanmayan bu özellikler, birey tarafından erken bir dönemde olmakla birlikte belirli bir yaşam biçimine bağlı kalabilmek için sonradan edinilir. dolayısıyla hicbir çocuk doğuştan tembel değildir; bir çocuk tembelse, tembelliğe yaşamı kolaylaştıracak, saygınlığını elden çıkarmak zorunda bırakmayacak uygun bir araç gözüyle baktığı için tembeldir. çünkü insan, tembellik doğrultusu üzerinde devinmesine karşın, güçlü bir konumu bir bakıma elde bulundurabilir. doğuştan kendisinde var olan bir kusur gibi gösterebilir tembelliği, böylece iç değerini her türlü saldırıdan korur."
  • alfred adler'in insanı tanıma sanatını herkesin pek de kolay icra edemeyeceğini kitabın başında okuyuculara bolca hatırlattığı kitaptır. okuyuculara kendi düşüncelerinin sorumluluğunu yüklerken tereddütlü yaklaşır olaya adler. bu kitabı okuduktan sonra insanların yüzüne onların kişiliği ile ilgili yorumlar, tahliller yapmayın diye uyarır okuyucuyu. bu yüzden de kitap 30lu sayfalardan itibaren başlar aslında. önceden okuyucuları uyarıp, eğer insanı tanıma sanatına sadık kalmayacak, kurallara uymayacak isen senin yerin burası değil der kısaca. ama atladığı bir yer vardır ki zaten az bilinen bu kitabın insanlar konusunda bilinçsiz birinin eline düşme olasılığı azdır. yine de önlemini almak için mi yoksa "insanı tanıma sanatçıları" kulübüne üye alırken seçici davranmasından mıdır bilinmez, tedbiri elden bırakmaz adler. bu yönüyle de kitabı okurken kendinizi kitabı okumaya ve uygulamaya layık ender kişilerden görürsünüz.

    adler der ki, bu sanatı gerçek anlamıyla elde erecek kişiler belirli bir grup içinden çıkacaktır; bunlar da "pişman olmuş günahkarlar"dır, yani ruhsal yaşama ilişkin yanılgıların içinde bulunup sonradan kendilerini kurtarmış, ya da en azından bu yanılgılarla burun buruna gelmiş kimselerdir. ama doğallıkla daha başkaları, hataları kendilerine gösterebilen ya da belirgin bir özdeşleşme yeteneğine sahip olan kişiler de olabilir bunlar. ne var ki, insanı en iyi tanıyanlar, sözü edilen yanılgıları kendi üzerlerine yaşayanlar arasından çıkacaktır.
  • “ağır baskı altında eğitilen, hayli sert bir eğitim gören çocukları da yine toplumdan soyutlanma tehlikesi bekler. bunlar da ikide bir, dört bir yandan çıkıp gelen tatsız yaşantılarla karşılaşır, yaşamı olumlu bir ışık altında göremezler. ya tüm güçlükleri boynu bükük sineye çekmek zorunda olan kimseler, ya da düşman bir çevreye saldırı için hep hazırda bekleyen savaşçılar gibi görürler kendilerini. yaşamı ve yaşamın karşılarına çıkardığı ödevleri pek büyük güçlükler bilirler. dolayısıyla, böyle bir çocuğun aklı fikri kendi dünyasının sınırlarını korumadadır; bir kayba uğramamaya, çevresini sürekli bir güvensizlikle göz altında tutmaya dikkat eder. aşırı bir sakınmanın baskısı altında geliştireceği eğilimle büyük güçlük ve tehlikelerin kokusunu önceden almaya çalışır, düşüncesizce davranıp herhangi bir yenilgiye uğramaktan sakınır kendini. bu çocukların hepsinde ortak olan bir diğer karakteristik özellik, aynı zamanda toplumsal duygularının sağlıklı gelişemediğini gösteren bir diğer belirti de, başkalarından çok kendilerini düşünmeleridir. bu da, ilgili çocukların gelişim çizgisini tümüyle gözlerimizin önüne serer. söz konusu çocuklar büyüdüklerinde kötümser bir dünya görüşü edinir, yanlış yaşam modellerinden yakalarını kurtaramadıkları sürece hayattan bir türlü zevk alamazlar.”
hesabın var mı? giriş yap