• karşılaşmak, tanışmak, buluşmak anlamına gelen ingilizce kelime
  • mehmet isminde biriyle samimileşince kullanılan kelime.. mehmet, memet, meet.
  • varsayalim ki x ve y, r^n uzayinda iki nokta olsun. bu iki noktanin meet'i , x ve y noktalarinin koordinat uzayindaki karsilikli ciftlerden en kucuk olanlaridir (i.e. meet(x,y) = (min{x1,y1}, min{x2,y2}, . . . , min{xn, yn}) ).
  • ankara'da bi kafe. nene hatun caddesi ile filistin sokağının kesiştiği noktada, thehouse cafe'nin çaprazında. dış görünüşü de havalı, içerisi de. bittabi çalışanlar da öyle. playlist fena değil. tanıdık müşteriye daha bi ilgili gösteriliyor. önce müdür, sonra garsonlar tek tek gidip kendisine hal hatır soruyor. verdiğiniz siparişi en az kırk dakika bekliyosunuz çünkü sizden sonra gelen tanıdık müşteriye sizin siparişinizi götürüyorlar. siparişinizi sorduğunuzda "bi karışıklık olmuş ep..güp.." diyerek bi on dakika daha bekletiyorlar. açlıktan ölmek istemeyip kalkınca özür dilemek yerine işletmecilik hayatlarında böyle bi sorunla ilk defa karşılaştıklarını söyleyip müşteride mahcubiyet yaratmaya çalışıyorlar. bi de zavallı garsonu müşterinin yanında ezmekte bi fenalık görmüyolar. ulan sayın müdür, o çocuğun suçu ne? mevzu senin andavallı yalakalık anlayışından çıktı. ha öyle değil, aşçı yemeği pişiremediyse aşçına berkil, yine o garson çocuğun suçu ne? ha bi de şükret, diyet hadisesi olmasa hayatımda o açlıkla bütün işletmecilik kariyerini yerdim senin ben.
  • iki işlek caddenin kesiştiği yerde olduğundan toz, duman ve egzoz gazından dışarıdaki masa ve sandalyelerin leş gibi olduğu, çeşit bakımından çok zayıf, kesinlikle verilen paranın karşılığı alınamayan karbonmonoksit cafe. "nice to meet you" şeklinde sloganları da mevcuttur.
  • 33 tl lik hesabı 40 a yuvarliyorlar bunlar, utanmadan sıkılmadan. bahşiş bırakmak niyetiyle para üstüne bakan saf bünye, garsona soran gözlerle baktığında ise bozuk paralarının kalmadığı (!) açıklamasıyla karşılaşıyor. önceden söyle bari. nasıl olsa fark etmez fark etse de sesini çıkarmaz mı, dedi nedir. yurtdışından misafirim olmasaydı kayıverecektim salon kadını çizgimden oracıkta.
  • tiz seslerin kulak tırmaladığı, kokteyl çeşidi açısından flat ile yarışamayacak ve yoldan gelen toz toprağı müşterilerine ikram eden mekan. eskiden sadece mekan onlara aitken, sonradan binayı satın almışlardır.
  • ing. değmek anlamına da gelir. "o kızla çıkmaya değer ahbap" falan gibi yani.
  • yaptığım gereksiz bir araştırmaya göre sinema tarihinde ismi meet'le başlayan en az 28 adet yapım var. bunlara bölüm adlarında meet kullanan diziler dahil değil.

    işte o liste:

    (bkz: meet boston blackie) (1941)
    (bkz: meet danny wilson) (1951)
    (bkz: meet dave) (2008)
    (bkz: meet joe black) (1998)
    (bkz: meet john doe) (1941)
    (bkz: meet me at the fair) (1953)
    (bkz: meet me in las vegas) (1956)
    (bkz: meet me in miami) (2005)
    (bkz: meet me in st. louis) (1944)
    (bkz: meet me in wichita) (2006)
    (bkz: meet monica velour) (2010)
    (bkz: meet mr. daddy) (2007)
    (bkz: meet nero wolfe) (1936)
    (bkz: meet the applegates) (1991)
    (bkz: meet the baron) (1933)
    (bkz: meet the browns) (tv) (2009)
    (bkz: meet the deedles) (1998)
    (bkz: meet the elisabethz) (2009)
    (bkz: meet the feebles) (1989)
    (bkz: meet the fockers) (2004)
    (bkz: meet the folks) (1927)
    (bkz: meet the hollowheads) (1989)
    (bkz: meet the parents) (2000)
    (bkz: meet the people) (1944)
    (bkz: meet the robinsons) (2007)
    (bkz: meet the spartans) (2008)
    (bkz: meet the wildcat) (1940)
    (bkz: meet wally sparks) (1996)
  • 2003 yılında flores adasındaki liang bua mağarasında bulunan 120 cm boyunda, 25 kg ağırlığındaki homo floresiensis* türü kadına verilen isim.
hesabın var mı? giriş yap