• 26 ocak 1915 yılında rus-polonya yahudisi komünist bir ailenin çocuğu olarak dünya'ya geldi. zamanla kendisi de marksist öğretiyi benimsedi.yazdığı kitaplar ortadoğu'da pek çok kişiyi etkiledi.yapıtlarında genellikle marksist bir bakış açısını yansıttı.en tanınmış yapıtları; muhammed,islam ve kapitalizm,marksizm ve islam dünyası dır.
    anne ve babası auschwitz toplama kamplarında öldürülen rodinson.23 mayıs 2004 pazar günü marsilya'daki evinde 89 yaşında öldü.
  • 1994 yılında sosyal yayınlar'dan attila tokatlı çevirisiyle hazreti muhammed isimli kitabı yayımlanmıştır.

    "mekke'nin iktidarı elinde tutan nüfuzlu aile ve klanlarına mensup gençler vardı. bunlardan biri, halid ibn said ibn el-as'tır. halid, o devirde üstünlüğe sahip iki klandan biri olan abd şems'lerdendir ve klan içinde de gittikçe daha fazla önem kazandığını göreceğimiz ümeyye ailesine mensuptur. rivayete göre halid rüyasında babasını o'nu bir ateş uçurumuna itmek üzereyken görmüştü. birisi o'nu kolundan tutup tam ateşe yuvarlamak üzereyken kurtarıyordu. ve ebu bekr, bu kurtarıcının muhammed olduğuna inandırdı o'nu. o günden itibaren de halid, muhammed'e bağlandı. kendisini çok geçmeden kardeşi amr izleyecektir. babaları öldüğünde üçüncü kardeşleri aban bir şiir yazmış ve bu şiirde babalarını, iki oğlunun sapkınlığından dolayı üzgün göstermişti. halid, kardeşine şu şiirle cevap verdi:

    ölüyü yerine bırak! kaderine uydu o.
    hemcinsinin sana daha çok ihtiyacı var, onunla uğraş."
  • "islâm ülkeleri ile hıristiyan ülkeleri arasındaki savaş islâmiyet’in doğuşundan itibaren, 14 yüzyıldır sürüyor. hatta çatışmalar bazen günümüzdekinlerden daha çetin geçiyordu. haçlı seferleri’ne bakın, sonra sömürge savaşlarına… bugün, temayüller artık millî âmillere indirgenmiş durumda; bu doğru değil. mesela: mısırlı yönetmen yusuf şahin’in, napolyon’un mısır seferi’ni anlatan elveda bonaparte filmi. şahin, olayları muâsır millî tasavvur ile anlatıyor: mısır’daki araplar, ecnebilerin zabtına karşı geliyorlar. esasen, bu anlatı araplardan daha ziyade müslümanların infialini gösteriyor. millî şuur nizâmsız, müphem hareket ediyor, buna mukabil muâsırlar semavî bir menzilden yaklaşıyor..."

    maxime rodinson http://alihasar.blogspot.com.tr/…nson-roportaj.html
  • cemil meriç'in hayranlıkla söz ettiği adam. ideolojik körleşmenin cemil meriç düşüncesindeki önem ve etkisini bilenler meriç'in neden rodinson'dan böylesine takdirle söz edip eserlerine sahip çıktığını, tercümesini yaptığını da anlayıp hakkını teslim etmiş olurlar elbette. kırk ambar'ın iletişim baskısının ikinci cildinde sayfa 225'te başlayıp uzun uzadıya devam eden bir bölüm var ki, rodinson'un marksizm ve islam ile kurduğu entelektüel bağın, ideolojik yüzleşmenin manzarasına ilk bakış için benzersiz bir nimettir. orada hem bir fransız marksistin islam hakkında düşünüp yazmakla geçmiş elli senesine, hem de kıymeti çok geç anlaşılmış lakin eserleri yine de hakkıyla okunmayı bekleyen bir yerli entelektüelin, fikriyle hayat macerasını birbirine yoldaş kılmış haysiyetli bir adamın hatırasına rastlayacaksınız.

    meriçin objektifinden bir rodinson enstantanesi:

    ----------
    sol genellikle rodinson'u okumaz. çünkü rodinson kilisenin dogmalarına başkaldırmış bir marksisttir ve islamiyet
    gibi "çağ dışı" konularla uğraşmaktadır. sağ da rodinson'u okumaz. çünkü genellikle rodinson'u anlayacak seviyede değildir. (263)
    ----------

    daha analitik bir enstantane:

    ----------
    rodinson'un marksizm karşısındaki tutumu cesurane ve gerçek anlamı ile eleştirel. ele aldığı konuları değişmez bir veri olarak kabul etmiyor rodinson, olasılıkları bir bir araştırıyor, kurumsallaşmış marksizme iltifat etmiyor ama son gelişmelerinden de alabildiğine faydalanıyor. kurumsallaşmış marksizme düşmanlığı, düşüncenin gelişmesine ciddi biçimde engel olmasından. marksizmin bütünlüğüne inanmıyor. ona göre, marksist düşüncede felsefi bir yöneliş, sosyolojik tezler, ideolojik bir yan var. [....]

    rodinson, ideoloji ile teoriyi sistematik olarak ayırır birbirinden. teori, ilmî araştırmalardan hareket eder ve genel
    problemler planında sonuçlara varır. ama her araştırmanın temelinde felsefi önyargıların yattığına işaret eder yazar. marx'ın ilmî çalışmalarının da temelinde felsefe bulunmaktadır. ne var ki marx, bütün araştırmacıların üzerinde birleştikleri metotları kullanarak çok önemli bilgilere ulaşmıştır; eserlerindeki önemli bilgi yekûnuna, önyargılarına bakmadan eğilmek kabil ve lüzumludur rodinson'a göre.

    rodinson'un en önemli katkısı ideoloji kavramını tarifte ve kullanışta kendini gösteriyor. ideoloji konusundaki yaklaşımı mannheim'ınkine benzemektedir. bence, der yazar, marksist ideoloji, marks ve marksçı gelenek tarafından ön plana çıkarılan değerlerin bütünüdür. hatta marksçı gelenek içine, tatbikatta bu değerleri hayasızca çiğneyen marksçıları da katabiliriz. hakikatte bu değerler doğrudan doğruya marksçılara ait de değillerdir. daha 18. yüzyılda, liberal ve insaniyetçi ideoloji tarafından ileri sürülen evrensel değerlerdir bunlar, köklerini ahlaki, felsefi, kısmen de dinî uzun bir geleneğe dayarlar. rodinson bu değerlere sadık kaldığını ifade eder. (279-280)
    ----------
  • yazarın hazreti muhammed isimli kitabı 90'ların ikinci yarısında, moda sahaflar pasajında bulunan göçebe yayınları tarafından, attila tokatlı çevirisiyle tekrar basıldı.

    yıllar evvel bir çırpıda okuyup bitirmiştim.
    kullandığı dil, olayları anlatış şekli beni iyi etkilemişti.
    şimdi tekrar depoda bulunca yukarı aldım.

    sonra kitabı basan o yayınevi de kapandı ve moda sahaflar pasajı ıssız bir gemiye döndü.
    göçebe'nin sahibi olan abiyle diyaloğumuz, oturup sohbet etmişliğimiz vardı.
    şimdi adı bile aklımdan uçmuş gitmiş.

    kitap öylece kaldı ama...
  • oryantalist bir yazar. doğu'da olan herhangi bir olay veya kişi hakkında bir şeyler yazmak için tek ihtiyacınız olan şey batılı olmak sanırsam. tamam, eleştiri yaparsın, hoşuna gitmeyen şey olur ancak direkt roman yazar gibi hikaye uydurmazsın.

    muhammed kitabını okumuştum geçen sene falan, kitaplığımda duruyordu şöyle bir göz atayım dedim, altını çizdiğim bir yer dikkatimi çekti:

    mekke'nin fethinden sonra, zamanında müslümanlara yapmadığını bırakmayan 3 kişinin ölüm emri için "katliam" deyip ve bunu neredeyse 6 sayfayla anlatırken, diğer tüm mekkelilere dokunulmamış olmasını tek cümleyle geçiştirmiş. işte batının entelektüelliği ve objektifliği.

    tanım: oryantalist tarihçi
hesabın var mı? giriş yap