• ertuğrul özkök'ün bugünkü yazısında kendisine örümcek kafalı diye hitap ettiği insan. yazı için:

    http://www.hurriyet.com.tr/…/6378829.asp?yazarid=10

    ertuğrul özkök'ün bahsettiği yazı için:

    http://www.yenisafak.com.tr/…umhurbaşkanlığı/seçimi

    benim bildiğim kadarıyla, nilüfer göle'nin yetiştirdiği öğrencilerden, bir ara ortak bir kitapta makalesi çıkmıştı. daha sonra mücahit'in yazıları veya bu kitaptaki makalesi hakkında çeşitli yankılar oluştu.

    ertuğrul özkök'ün yazdıklarına gelince, toplumsal bir analizi kendine yontarak babasına küfredilmiş gibi sinirlenmesini olgun bir paşaya yakıştıramadım. kınıyorum.

    ek: ayrıca, 575 günlük bir ukteymiş kendisi.
  • mücahit bilici'nin "iki türkiye ve cumhurbaşkanlığı seçimi" başlıklı yazısına büyük ölçüde iştirak etmekle birlikte, iki adet türkiye'nin "balkanlar" ve "anadolu" diye ayrılmadığını düşünüyorum. coğrafî bir ayrımdan ziyade, aslında söz konusu olan bir zihniyet ayrımı. belki bu coğrafî ayrım eskiden bu kadar netti, ona gönderme yaptı, anlayamadım. rumeli iktidarı yerine, akparti ile birlikte anadolu'nun iktidarının gelmesi değil, kendisinin de belirttiği gibi, rumeli'den ziyade, beyaz türkler ve zenci türkler iktidarının değişmesi sürecidir söz konusu olan. ki zaten ertuğrul özkök de, anadolu kökenli çeşitli devlet yükseklerinden örnekler vererek bu noktaya saldırıyor. bilici'nin kastettiğinin tam olarak bu olmadığını düşünüyorum. ama "literally" söylediği bu olduğu için, özkök paşa gibi okuduğunu olduğu gibi anlayan insanlara malzeme sağlıyor. kayseri'de bir hayli beyaz türk olduğu gibi, izmir'de de bir hayli zenci türk bulunmaktadır.

    yine bilici'nin yazısında itirazım olan bir diğer nokta da, beyaz türkler'in "laik cumhuriyet" söylemi, diğerlerinin ise "gerçek demokrasi" talebi olduğunu söylemesi. şu an iktidarda olan halkın, bu beyaz türklerle ve laik cumhuriyet söylemiyle, hiç de azımsanmayacak ölçüde kesiştiğini, birbirinin içine girip çıkan muğlak bir kitle ayrımından söz edebileceğimizi düşünüyorum. burada laik cumhuriyet söylemi net. ancak, diğerlerinin gerçek demokrasi talep edip etmediklerini tespit etmek son derece güç. üstelik, muktedir olan, yani kendi başkentlerinde (bilici'nin dediği gibi kayseri, erzurum, üsküdar ve diyarbakır) muktedir olan ve diğerlerini apaçık biçimde kısıtlayan bir zihniyet de mevcut. bu cumhurbaşkanlığı seçiminin, görece şimdiye kadarki en demokrat seçim olacağında hemfikir olsam da, bunun "gerçek demokrasi" olarak adlandırılmasını fazlasıyla iyimser buluyorum. ve yine bilici'nin şu güzel tespitiyle bitirmek istiyorum:

    "türkiye bir süredir, dindarlar ile milliyetçilerin bir tarafta liberaller ile kemalistlerin diğer tarafta olduğu bir dönemden, dindarlarla liberallerin aynı koalisyonda olduğu ve bunlara karşı kemalistler ve milliyetçilerin ortak hareket ettiği bir doneme girdi."
  • kendisi henüz doktorasını tamamlamak üzere olan bir doktora adayıdır ve bu yılın mayıs ayında doktorasını tamamlayacak gözükmektedir.

    abd'de doktora öğrencilerinin kendi okulunda ders vermesi, eğer ilgileniyorsanız normal sayılır. o açıdan öğretim görevlisi sayılabilir düz mantıkla. ancak abd'de bu sıfatın asıl karşılığı olan adjunct faculty olarak görülmezsiniz, asistan (graduate assistant veya graduate student instructor) olarak adlandırılmaya devam edersiniz. zaten university of michigan da kendisini öğretim görevlisi olarak değil öğrenci olarak sınıflandırmıştır. ancak kendisi şu anda akademik pazardadır ve belki de bir iş bulmuştur kendisine öğretim üyesi olarak; ancak hala öğretim üyesi değildir.

    gerçi doktora yapmamış öğretim görevlileri de dolanır ortalıkta, eğer dersi verebilecek doktoralı bir kişi bulunamazsa. yani doktorasını tamamlamak üzere olan bir öğrenci bazı öğretim görevlilerinden akademik olarak daha bilgili olabilir. ammavelakin öğretim görevlisi sıfatını bu haliyle kullananı görmedim ve bu kullanımın akademik etikle bağdaşmadığını düşünüyorum. çünkü türkiye'de öğretim görevlisi derseniz yazdığınız şey, "bak hoca yazmış oğlum, doğrudur bu" şeklinde algılanır; ancak doktora adayı diye yazarsanız altına, "hala öğrencisiymiş lan bu, bi de gelmiş gazeteye makale yazmış, gidip çalışsaymış ne yapacak doktorayı" şeklinde algılanır. linkler aşağıda:

    http://www.lsa.umich.edu/soc/directories/alpha.asp
    http://www.lsa.umich.edu/soc/graduate/meet.asp
    http://www.lsa.umich.edu/soc/market/default.asp
    http://directory.umich.edu/…arch?search_text=bilici

    not: bu linkleri birileri gitsin adamı taciz etsin diye koymadım. sadece yazdığımı kıçımdan uydurmadığımı göstermeye çalıştım.
    (bkz: kaynagi da yazalim tam olsun)
  • bu genç, kendisine böyle gastelerde yer açılınca falan, eksi sözlüğe kabul edilince yaşanan tarzı bir heyecan yaşamış, fikir belirtmiştir. bu kadar yazı yazdıktan sonra doğruları gösteren yanları bile vardır yazısının. ancak öyle bir noktası vardır ki, yuh be adam demek zorunda kalır okuyan:
    "bir tarafta batılılaşma adı altında sömürgeleşmeyi içsellestirmiş ve bunu çoğunluğa otoriterlik ile benimsetmeye çalışanlar, diğer tarafta ücüncü dünya ülkelerinin bir zamanlar verdiği türden “özgürlük ve bağımsızlık” mücadelesi verenler var."
    bu paragrafta abi diyor ki, rumeli'den gelen ittihatçı eğilimli milliyetçiler, sömürgeleşmeyi içselleştirdi... hmmm, yani o kurtuluş savaşı'nı yapanların amacı, ülkeyi sömürge haline getirmekti di mi kuzum? diğer taraf dediği, diyarbakır, kayseri vs yerlerdeki dindar anadolu türkleri ve bugünün iktidar destekçileri ise, bir zamanlar üçüncü dünya ülkelerinin verdiği gibi bir özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veriyormuş. ba ba ba! gören de anadolu tarihinde dindar ve zenci türklerin özgürlük savaşçısına dönüştüğünü, fırtınalar gibi esip emperyalist orduları savurup attığını sanacak... zenci türkler denilen kayseri, üsküdar, erzurum ve diyarbakır'ı temsil eden 6 yıllık iktidarda bağımsızlık destanı yazıldığını, türk ekonomisinin dışa bağımlılığının azaltıldığını, memleketin yabancılara peşkeş çekilen tüm özvarlıklarının bu bağımsızlık savaşçıları tarafından geri alındını sanacağız neredeyse.
    emperyalizmin elinde oyuncak olup maymuna dönerken kendini üçüncü dünya savaşçısı zanneden ve amerika'ya, israil'e karşı bir cihadın içinde olduğunu iddia edecek kadar aymazlaşabilen tüm islamcılar için geliyor: (bkz: islamcıların içindeki manda)
    manda içinizde böğürsün işşalla!
  • john jay college (cuny) sosyoloji bölümü'nde öğretim üyesidir.
  • amerikan sandalına binenlerdendir. okyanus ötesinden üfürenlerdendir. bindiği kayığın yelkenini üfürenlerdendir.

    o derece ki, amerikanın kızılderililerden gasp edildiği, bu gasp için de şükür edilen şükran günü için methiyeler düzmüş, "bunu müslümanlar da kutlamalı çok otantik çok ruhani bişey" demiştir.

    aydınlık düşmanıdır, rumeli düşmanıdır, rumelili düşmanıdır. ve ne tesadüf o da diğer rumeli düşmanı ali bulaç gibi mardinlidir. kendileri için yerine göre ortadoğunun her halkına etnisite atfederler ikisi de. arap, kürt, fars, beluç vs. her ikisi de balkan kökenli türkleri ötekileştirmek için uğraşır.
  • cok iyi bir gezi analizi yapmis: taraf.com.tr/mucahit-bilici/makale-duvar-cadir-ve-delik.htm …
  • genelde islamcı çizgi özelde de akp neden kemalist resmi ideoloji ve onun, kökleri ittihatçılık ile örülmüş devlet etme anlayışı karşısında en azından siyasi seçim sonuçları itibarı ile başarılı oluyor ", sorusunun cevabını, yazdıklarında bulabileceğiniz yazar.

    ki bu sayın yazar, okuyunca anlayacaksınız ki, esasen akp ve diyanet tarafından ideolojik olanı da dahil tüm ihtiyaçları karşılanan veya kotarılan islamcı cenah ile, aynı siyasi anlayışta olmaktan çok uzak.

    eğer islam, günün birinde genel siyasal demokrasi anlayışı ile uzlaşmaya gidecek kadar toplum yaşamına adapte edilebilecek ise o sayın mücahit bilici gibi yazarların sayesinde olacak...

    sayın mücahit bilici an itibarı ile taraf gazetesi yazarıdır.

    bir tavsiye; yazıyı okuyun. çok öğretecek inanın:http://www.taraf.com.tr/…ere-kardeslik-ihracati.htm
  • bildiğin kürtçü. buna islamcı diyenler tövbe etsinler.
hesabın var mı? giriş yap