çirozname *
-
pek sevgili charles cros beyciğimin neffis hazinesi:
"beyaz kocaman bir duvar -çıplak mı çıplak
üzerinde bir merdiven -yüksek mi yüksek
duvar dibinde bir çiroz -kuru mu kuru
bir herif geldi elleri -kirli mi kirli
tutmuş bir çekiç bir çivi -sivri mi sivri
bir büyük yumak da sicim -zorlu mu zorlu
çıktı merdivene derken -yüksek mi yüksek
mıhladı sivri çiviyi -tak tak da tak tak
duvarın taa tepesine -çıplak mı çıplak
attı çekici elinden -düş allahım düş
taktı çiviye sicimi -uzun mu uzun
astı ucuna çirozu -kuru mu kuru
indi mervidenden tekrar -tıkır da tıkır
sırtında çekiç merdiven -ağır mı ağır
çekti gitti başka yere -uzak mı uzak
o gün bugündür çirozcuk -kuru mu kuru
mezkur cismin ucunda -uzun mu uzun
nazikçe sallanır durur -durur mu durur
ben bu hikayeyi düzdüm -basit mi basit
kudursun bazı adamlar -ciddi mi ciddi
ve gülsün diye çocuklar -küçük mü küçük."
(ah ne diyeyim gayrı -daha da daha..) -
şiirin çevirmeni orhan veli kanık. ilk kez 19 mart 1946 tarihli tercüme dergisinde yayımlanmış. (bu tercüme dergisi bir hazinedir)
-
eksik ayol bu şiir. devamı şu şekildir:
"onun arabası var- güzel mi güzel
şoförü de var- özel mi özel
bastı mı gaza- gider mi gider" -
charles cros'un dudaklarından dökülmüş hâli de şöyle: *
le hareng saur
a guy.
il était un grand mur blanc - nu, nu, nu,
contre le mur une échelle - haute, haute, haute,
et, par terre, un hareng saur - sec, sec, sec.
il vient, tenant dans ses mains - sales, sales, sales,
un marteau lourd, un grand clou - pointu, pointu, pointu,
un peloton de ficelle - gros, gros, gros.
alors il monte à l'échelle - haute, haute, haute,
et plante le clou pointu - toc, toc, toc,
tout en haut du grand mur blanc - nu, nu, nu.
il laisse aller le marteau - qui tombe, qui tombe, qui tombe,
attache au clou la ficelle - longue, longue, longue,
et, au bout, le hareng saur - sec, sec, sec.
il redescend de l'échelle - haute, haute, haute,
l'emporte avec le marteau - lourd, lourd, lourd,
et puis, il s'en va ailleurs - loin, loin, loin.
et, depuis, le hareng saur - sec, sec, sec,
au bout de cette ficelle - longue, longue, longue,
très lentement se balance - toujours, toujours, toujours.
j'ai composé cette histoire - simple, simple, simple,
pour mettre en fureur les gens - graves, graves, graves,
et amuser les enfants - petits, petits, petits. -
the smoked herring
once upon a time there was a big white wall — bare, bare, bare,
against the wall there stood a ladder — high, high, high,
and on the ground a smoked herring — dry, dry, dry,
he comes, holding in his hands — dirty, dirty, dirty,
a heavy hammer and a big nail — sharp, sharp, sharp,
a ball of string — big, big, big,
then he climbs the ladder — high, high, high,
and drives the sharp nail — tock, tock, tock,
way up on the big white wall — bare, bare, bare,
he drops the hammer — down, down, down,
to the nail he fastens a string — long, long, long,
and, at the end, the smoked herring — dry, dry, dry,
he comes down the ladder — high, high, high,
he picks up the hammer — heavy, heavy, heavy,
and goes off somewhere — far, far, far,
and ever afterwards the smoked herring — dry, dry, dry,
at the end of that string — long, long, long,
very slowly sways — forever and ever and ever.
i made up this story — silly, silly, silly,
to infuriate the squares — solemn, solemn, solemn,
and to amuse the children — little, little, little -
-
sabahattin eyuboğlu'nun şiir çevirileri adlı kitabında bulunan, basit ama harika bir başyapıt olan şiir.
-
(bkz: #27942034)
-
şenay'ın bestelediği haline bittiğim orhan veli şiiri. şenay'ın vokaline bok atanlar bence kulaklarını aldırsın.
-
bohannon'ın summertime groove isimli disco funk eserine şenay ve istanbul gelişim orkestrası'nın müthiş cover'ı. tabi ki sadece müzik olarak.
(sample'ı açığa çıkartan funkster kardeşime sevgiler)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap