*

  • berbere gitmek eyleminin bayan jargonunda burundugu hal. bayanlar bu aktiviteye ayda bir kere (ortaliyoruz ugurcum) minimum 3 saatlerini harcamakta, boya kuplerine sivanip kafalarinin ust tarafinda istemleri disi cikan killarin rengini degistirtmekte, kivirciklastirmakta, duzlestirmektedir. bunun yani sira her gun ise gitmeden once kuafore giden bayanlar vardir ki onlara diyecek laf bulamiyorum.
  • erkek berberlerinin "erkek kuaförü" olduğu son yıllarda, artık erkeklerin de yapabildiği şey
  • (bkz: kuafor fobisi)
  • bazi bayanlar bu aktiviteyi cok sik yaparlar. haftada 2, 3 ornegin. hatta her allahin gunu giden bile vardir. bu hatunlar artik kanka olmustur kuaforle. onun icin sira beklemezler ama mumkum mertebe saglam bahsis birakirlar ki dostluklari bozulmasin. sira beklenmese de saatler harcanabilir. sac boyatmak basli basina bir olaydir. manikur, pedikur de saatler alabilir. en basiti fon cektirmek en az 15 dakika surer. nereden bulurlar bunca zamani. nasil dayanirlar o gurultuye...
  • yerine göre dünyanın en sıkıcı işi, en büyük işkencesi olabilen eylemdir kuaföre gitmek.

    bir kere, kuaför babanız bile olsa size kazığı sokmak için yaratılmış bir insan evladıdır, bu böyledir. yani bu yerden kazık yemeden kurtulabilmek için gelecek önerileri çok iyi tartmak zorundasınız; gerekli midir gereksiz midir, ister misiniz istemez misiniz, yakışır mı yakışmaz mı? bunları uzun uzun tartmadığınız takdirde aşağıdaki diyalog benzeri bir duruma kurban gitmeniz kaçınılmazdır.

    - meraba ben fön çektirecektim..
    - buyrun geçin oturun şöyle.. auu saçınızın uçları çok kırılmış bence hemen önce kırıkları alalım. boyanız da akmış sonra nedir bu böyle, küllenmiş uçları?
    - ee öyle mi olmuş?
    - tabii bakın şu tutama ne kadar renksiz ve soluk. aralara balyaj atalım derim ben, pırıltılı ve ışıltılı olsun. bu yazın modası bakır, evet bakır balyaj..
    - fakat..
    - hiç itiraz istemem sonra da bi güzel kat kesicez sana, vallahi çok şık olacak. bi şey içer misin şekerim?

    ... (4 saat sonra) ...
    - borcum ne kadardı?
    - 250 milyon ver yeter canım, vallahi çok süper oldu rengi, ay bi de gel gün ışığında bakayım
    - ühüh fırk..

    işte bu yüzden kolay iş değildir kuaföre gitmek, her dakika "brain storming" modunda oturup "şunu da yapalım, bunu da edelim" tarzı ataklara hazırlıklı olmanız gerekir. hatta ve hatta 50 ml'si 50 milyon olan bakım ürünleri pazarlaması da bu pakete dahildir. bunun dışında kuaförün öküzlük durumuna göre kıvırcık saçınızın sık dişli tarakla acımasızca yolunması, fön makinasıyla kulaklarınızın kavrulması, saç boyasının gömleğinizi mahvetmesi, saçınız yıkanırken üstünüzün başınızın ıslanması, arkanızdan tutulan aynada istediğinizle alakası olmayan bir renk saç görüp delirmek başınıza gelebilecek diğer aksiliklerdendir. hiçbir şey olmasa bile bir boya 3 saat, en basitinden fön 40 dakika sürmektedir. sonuç olarak bu gördüğünüz işkence için dünyanın parasını öder çıkarsınız, kesinlikle çekilecek çile değildir.
  • kafa üzerinde ve çevresinde konuşlanmış olan kıl topluluğunu şekle sokmak için en azından üç ayda bir çekilmesi şart olan işkence. ha, bazı hemcinsler bunu resmen iş haline getirip hayatlarının büyük bir kısmını kuaförde geçirir ki ben bunu nasıl yapabildiklerini ve en önemlisi neden yaptıklarını anlayamadan göçüp gidicem ya şu dünyadan, yaşasın ben.
  • yoğun stres anlarında kesinlikle yapılmaması gereken hadise.

    (bkz: britney spears)
  • bu maddi koşullar altında insanın kuaföre gitmeye karar vermeden önce en az iki kere düşünmesi gereken akvite. şöyle ki; ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet tarzında şipşak saçlar istediğinizden daha fazla kısalabilir, kırıkları alalım derken iki numara asker traşına maruz kalabilirsiniz, rengi hiç düşünmediğiniz bir renge boyanabilir (kuaförünüzün gaza getirmesi, kendi yaratıcı hatta fantastik hayal gücü ile mor üzerine pembe puantiyeli bile olabilir) üstelik istenen rakam kuaförüne göre nerdeyse asgari ücretle yarışabilir. siz, cüzdanız ve vicdanız arasında kalırsınız. "ne bok yedim ben, bu parayı helal etsem mi, göz göre göre nasıl kazıklandım, ay sonu gelir mi" daha da gider bu.

    şimdi düşünüyorum da lan yoksa saçlarımı yıkarken ya da fön çekerken beni hipnotize mi ediyorlar!!! böylece, ben saf saf "borcum ne kadar" diye sorduğum zaman sırıta sırıta 150 ytl'yi rahat rahat isteyebiliyor. bu işte bir bit yeniği var.
  • sinirle gidiliyorsa saçlar kestirilmeye kalkılmamalıdır.

    ben tecrübeliyim bu sefer kestirmedim.
  • benim gibi moroz bi insan için haddinden fazla samimi yerlerdir kuaförler... o yüzden 2 ayda bir boya + kestirmeye giderim daha da uğramam. gittiğim zaman da, sorulan sorulara "evet, hayır, yaa, hı hı, vs." çok net cevaplar vererek pek hoş sohbet bir insan olmadığımı belli ederim benimle muhabbet etmeye çalışırken dikkatini dağıtıp saçımın içine sıçan kuaför yamağına.

    ha bir de saçımı boyarken illa kazağıma sıçratmaları veya kulağıma, boynuma bulaştırıp sonra da silmeyi unutup buralarda boya lekesi bırakmaları en sinir olduğum durumdur, hep de yaparlar yavşaklar.
hesabın var mı? giriş yap