• mesakkatli bir istir. sen kalk, essege bin, en yakin yola kadar esekle dag yollarinda tepin, yola varinca essegi sal çayira, bir araç bekle, gelsin bi traktör, bin traktöre, ortalama 1.5-2 saat yol tep, kasabaya ulas, berberde sira bekle. olacak is degil. bi de bunun dönüsü var tabii..
  • bazilari * icin gercekten agir bir yuk, istenmeyen bir sorumluluk gibidir. bir nevi fobi de diyebiliriz.
  • masaj yapan berber modeli* bir berberiniz varsa hoşa giden bir aktivite olabilir.
  • hayatinizdan sizin belirlediginiz aralikta 1-1,5 saatin bo$a gitmesini kabullenmenizdir. bir koltukta sadece oturursunuz, iki kelam laf ederseniz edersiniz. baska birisi de kafanizda gereksiz yere uzayan killari makas vb gibi araclarla kirpar. koyundan tek farkiniz sizin bilincli olarak kirpilmaya gitmeniz koyunun ise zorla goturulmesidir. kadinlarda bu surec kuafore gitmek olarak nitelendirilir (kuafor berber degil mi yani) ve 3-4 saate cikar ki nasil bir zaman israfidir belli degil.
  • doğru berber seçiminde bulunulduğu takdirde, insan hayatındaki en keyifli zaman aralığıdır. berberin doğruluğu yaşına, görgüsüne, çenesine ve makasına bağlıdır. şurası bir gerçektir ki, her berber üç aşağı beş yukarı aynı keser, zaten eldeki malzeme bellidir. dolayısıyla işinin ehli berber bu esnada müşteriyi en iyi şekilde lafa tutan ve ona keyifli vakit geçirten kişidir. bunu yaparken sigara içmemesi, çükü dayamaması doğru olacaktır.

    özellikle ense ve üzerindeki saçların tarak üzerinden kesilmesi ayrı bir keyif vericidir.
  • eskiden köylerde diş çektirmek için de başvurulan bir çare...
  • bugün itibariyle bırakmaya karar verdiğim hareket.
    küçüklüğümden beri çektim bu meslek gurubuna dahil olan şahıslardan. bu arkadaşların yüzünden ensemden kıl çıkıyor ötesi var mı? bir insanın ensesinden kıl çıkması kadar rahatsız edici ne olabilir? küçükken enseme ustura vurmasalardı böyle bir sorunum olmayacaktı halbuki. niye vurursun küçücük çocuğun ensesine usturayı? niye?!!
    en meşhuru, en iyisi bile beceremiyor. ne zor işmiş yahu! müşteri iyi dinleyip elindeki makasla istediği gibi kesmek bu kadar mı zor?
    en güzeli makina kardeşim. bırakacaksın saçını uzasın kafasına göre. rahatsız edincede vuracaksın makinaya kafayı. ohh ne güzel!
    son kez gittim bugün berbere, evet!
  • sizi koyun gibi kırpan birinin şekillere soktuğu hadisedir. bazen berber ibnelik yapıp kısa keser. illa bulmuş bir oyuncak oynayacak ya. geçen günler gittim, diyalog aynen bu;

    - selamın aleyküm
    - aleykum selam
    - beni biraz kırpacan mı abi ama fazla olmasın
    - ne kadar kesecez?
    - abi uzun kalcak dicem ama sen gene bizi kırpacan koyun misali
    - tamam "dur" deyince kesmeyi bırakırım o zaman
    - peki

    ve haliyle uyku gelir mayışır insan. yarım saat sonra gözlerini açınca bir bakmışın kabak olmuşsun. sövemediğine mi yanarsın, içinde kaldığına mı? ha ben bu entry de ona söveyim mi şimdi? sövmüyorum ulan sövmüyorum!
  • sevdigim eylem. berber muhabbetini de severim (sacma bir sekilde geneli hukumet yanlisi olsa da), berbere gitmeyi de severim, sinek kaydi trasi da.
    ancak uzun zamandir sac uzattigimdan berbere ugramiyorum.
    neyse, genelde ne istedigimi bilirim. saci uzatirken de hep yanlar ve arkalar uc, ustlere dokunma derim adama. fakat; bu sefer bayagi universitedeki ilk senemde oldugu gibi, at gibi uzatmak istiyorum sacimi. yani yele gibi uzayacak sac. kafaya koydum ki simdiden bir robinson crusoe'lasmaya basladim. lakin, sorun su ki, yine yanlari uc numaraya "vurdursam" ve ust/one dokundurtmasam da, arka taraf icin ne diyecegimi bilmiyorum bu sefer. uc numara yap arkayi da desem tam sik kafali japon askeri olurum, arkaya dokunma desem mohawk gibi sacma bir model olur. daha once bu tarz bir ikilem yasayan adam cikmistir kesin. cikmissa ve bu satirlari okuyorsa bir sekillendirsin be...
    (duyuruya yazardim normalde ancak sayfayi duzgun goruntuleyemiyorum aylardir.)

    haydi hayirli traslar!
  • sevmediğim eylemdir. şayet literatürde ''berbere gitme korkusu" olarak tanımlanan bir kavram varsa işte o korkudan bende mevcuttur.

    çoğunluğun aksine dişçi koltuğuna değil berber koltuğuna oturmaktan korkarım. saçımın nasıl kesileceğini tarif etmekten ayrı, berberin anlamış gibi kafa sallayıp hiç bir zaman istediğim saç modelini ortaya çıkaramamasına ayrı kıl olurum. tıraş olduktan sonra da bir hafta ile on gün arasında evden çıkmak istememe halim baş gösterir.

    normalde sohbet etmeyi seven biri olmama rağmen, yüzeysel esnaf lakırtılarında liderliğe oynayan berberlerin konuşmalarına tahammül edemem, dolayısıyla benim için en iyi berber gereksiz konuşmayan berberdir.

    hele mecburiyetten dolayı farklı bir şehirde hiç tanımadığım bir berbere gitmek zorunda kalırsam, o zaman zarfı içinde benden dertlisi yoktur sanırım.

    şimdi berbere gidiyorum, gelecek 1 ayımı kurtarmaya. gazam mübarek olsun.
hesabın var mı? giriş yap