• litvanyanın vilniustan sonraki , 430,000 nüfuslu ikinci büyük şehri
  • bir de fbk kaunas diye bir futbol takımları var. bu aralar, iskoç premier liginden dundee fc'yi satın almak için başvurdular.
  • gordukten sonra insanlarin orda neden yasamak istemedigini belirleyen negatif havali sehir.
  • çok güzel bir ülkenin, çok güzel bir şehri. nehir kenarında kurulu eski yerleşim birimlerindeki mimari göz alıcıdır. özellikle kiliseler.
  • vilniusdan sonra daha yaşayan bir şehir gibi gelen ama gezilecek,görülecek çok da bir şey olmayan şehir.
  • litvanya'nın en milliyetçi şehri. kaunaslı olanlara gerçek litvanyalı diyorlar. zira diğer şehirlerde tohumlara polon veya rus kanı karışmış olabilir. şehirdeki gençlerde ingilizce bilme oranı diğer bölgelere göre daha düşük.
    istiklal caddesini andıran geniş, uzun ve trafiğe kapalı bir caddesi ve bu caddenin etrafında konuşlanmış şehir merkezine sahip. caddenin hemen sonunda old town başlıyor. arnavut kaldırımı sokaklarda eski ve kalın duvarlı onlarca bina ve kilise mevcut. bunların haricinde litvanya'nın en güzel kızlarıda bu şehirde yaşıyor.
  • gidilip görülmese pek bir şey kaybedilmeyecek litvanya şehri. kızları da komşularına göre çok çekici değildir, hatta bölgedeki en soğuk millettir denilebilir. ayrıca trakai gibi güzel bir şehir dururken bir gününüzü ziyan etmeye değmez
  • sessiz bir kuzey şehri, gür bir bitki örtüsünün hakim olduğu beyaz tenliler diyarı.
  • bir sevgi öyküsüdür kaunas şehri...

    zamanında atalarımız orta asya' dan sağa sola göç ederken, kimileri yolunu kaybedip avrupa ve baltık tarafına dadanmış. tabii orda manitalar daha bomba olduğundan buralara alışmaları zor olmamış ve uygun gördükleri yörelere yerleşmişler. kimisi fransa' ya kimisi çek cumhuriyeti' ne, kimisi de iskoçya veyahut da galler' e yerleşip yaşamaya başlamış. bazı uzun boylu atalarımız ise basketbol oynamayı çok sevdiklerinden litvanya' nın yolunu tutmuşlar. basket bahane tabii asıl amaçları litvanyalı manitalarla takılmak.

    gel zaman git zaman ilk zamanlardaki o hevesleri sönmüş, kara kara ne iş yapacaklarını düşünmeye başlamışlar. takıl takıl nereye kadar, iş lazım sonuçta... işte kimisi belediye' ye girip çalışmaya başlamış, bazıları gayrimeşru alemine kanalize olmuş, bi kaç tanesi yerel radyo kurarak dj x adını alıp dinleyicilerle müthiş birliktelikler
    yaşamaya başlamışlar. bir kısmı da tarımla uğraşmaya başlamış ve sebze-meyve yetiştiriciliğine meyl etmişler. meyve işinde harbi süper para varmış. çilekler, armutlar, avokadolar, yeni dünyalar havada uçuşuyormuş. işler bu kadar iyi gitmesine rağmen atalarımızdan biri sürekli kara kara düşünüyormuş. bunu gören arkadaşı ona
    sormuş :

    - işler güçler yine tıkırında litvanyalı bahattin abi sen ne diye kara kara düşünüysun? (trakyalıymış bu atamız)
    - abe ne düşünmeycem her meyve var, erik dersen var, elma dersen var portakal dersen var, karpuz bile bol bol var ama kavun az.
    - ne dedin sen?
    - diyum ki kavun az ! kavunla rakı içicem ama kavun az !

    bu olay sonucu anlaşılmış ki gerçekten de o bölgece kavun görece az yetişiyormuş. kavunun az olduğu bu bölgeye gel zaman git zaman söylene söylene kaunas ismi verilmiş. meyvecilik de eski popülaritesini kaybetmiş ve yöre gençleri daha ziyade basketbola merak salmışlar. bugün zalgiris kaunas diye basketbolde ekol olmuş bir takım varsa bu atalarımız sayesindedir.
hesabın var mı? giriş yap