• “susmakla başlayan tüm eylemlerimiz daha da derinleşen bir susmakla bitiyor”; çünkü yerleyeksan olan ne varsa elimizle toplamaya çalıştığımız, evlerimizin kapısında asılı. kırık, kırgın ve hüzünlü. insanın kendisini korunaklı hissettiği evi sahiden duvarlarıyla güçlü, pencereleriyle aydınlık mıdır? en sevdiğini bir pencere kenarında onun hatırasına incelikle bir türküyle bekleyen insanın kartondan mıdır hayalleri? yerinden yurdundan edilenlerin özlemi, ruhuna ve kalbine sürgün olanların, babasına hasret kalanların, aşkların, ölümlerin ardına düşen ay, bir dilim gecenin ucundan seslenir, bir düşe ışık olur:

    “…iç denizindeyim tüm iç denizlerin. sırtüstü yatıp ay’ın suyunda, ellerimi yastık yapıp başımın ardında birleştiriyorum, çarşaf gibi örtüyor üstümü ışıltılı su. o anda görüyorum parıltısı suda dalgalanan ay’ı tepemde. aldandığımı anlıyorum. hiç üzülmüyorum ama. uzanmışım ay’ın aynasında, buradan, altımda serilen karanlık dünyadaki tüm denizlere düşmüş ay’ın yansısı içinde yitiyorum.”

    m.özgür mutlu, notabene yayınları ndan çıkan karton ev kitabındaki öyküleriyle bizi kapattığımız pencerelerimizden bakmaya zorluyor; olan biteni görmemiz, yeniden ve yeniden yaptığımız karton evlerimize bir de dışarıdan bakmamız için... insanlığın kıyıya vurdurduğu hayatlardan, “öteki” kılınan insanlardan, tünellerden ışığa ulaşmak isteyen gelecek kaygılarından, ölümlerden, özlemlerden, korkulardan, yalnızlıklardan haberimiz olsun diye, dilinin ve kaleminin sağlamlığıyla cümleleri birbiri ardına ekliyor. bir de ay’ı ekliyor, umuda aydınlık olsun diye.
hesabın var mı? giriş yap