• fethiye'de bir koy. kelebek vadisi popüler olmayan. bu yüzden de içinde hiç tesisi falan da bulunmayan. çadırı yüklenip huzur içinde oturulacak* * bir cennet köşesi. bahar veya sonbahar da gidilince daha da iyi oluyor. otelci adı altında doğa katilleri buraya da göz dikmişlerdi fakat atlas dergisinin yoğun çabaları ile biraz olsun ertelenebildi sanırım katliam.
  • bir dönem burada bir tatil köyü projesine başlanmıştı hatta ben kelebeklerde kalırken bir gurup salak eylemci bir tekneye atlayıp kabak koyu diye kelebeklere gelip "kabak koyunu peşkeş çektirmeyüz" fiye pankart açmıştı.
    sahilde anlamsız gözlerle onlara bakan bizlerin arasindan birileri gidipte kabak koyunun yandaki koy olduğunu anlatana dek bir süre slogan falan atmış ve alay konusu olmuşlardı.
    sonra ne oldu peşkeş çekildimi, çekilmedimi bilmiyorum ayrıca:
    (bkz: peskes)
  • bin yıldızlı tatil köyü sloganı ile orada tamamen doğal şartlarla hizmet veren bir mekan söz konusu. adı kabak natural life. fotoğrafçı bir karı-koca işletiyorlar. giden çok beğeniyor.
  • tübitak sadece burada yetişen 16 tür bitki saptamış. ayrıca bilim adamlarının üzerine titrediği kaplan kelebekleri, kelebekler vadisi'nden başka sadece burada yasarlar
  • likya yolu üzerindeki duraklardan biri. alınca'dan yüzer metre aralıklarla çizilmiş kırmızı-beyaz çizgileri takip ederek iki saatte ulaşılabiliyor. zorlu bir parkur olduğundan çok fazla yükle yola çıkmamak gerek. kabak natural life en çok ziyaret edileni. işletmecilerinin dışında orayı çok beğenip de yaşamaya karar verenler de çalışıyor. selçuk adında gündüz neredeyse işletmeci, geceleri de müzik yapan biri var. kendi davulunu kendi yapıyor. ortada ateş yakıp çevresinde perküsyon, gitar, davul çalıyorlar. misafirlerden katılan müzisyenler de olunca doğaçlama müziğin kralını yapıyorlar. yemekler çok lezzetli, yıldızlar çok net. doğa içinde tatil isteyenler için süper mekan.
    loststone uyarısı üzerine edit: selçuk gemileyi işletiyormuş artık, nihayetinde istediği olmuş, tebrikler..
  • epeyce çok kamp alanı bulunan, denizi açıldıkça güzelleşen, sahili taşlık omasına rağmen carettaları barındıran, şelale sahibi, pek huzurlu pek güzel pek rahat ve bütün bunlara rağmen pek maceralı, kelebeklere kat kat tercih edilesi koy.. hem işletenleri hem sakinleri açısından da pek keyifli olan henüz açılmış babila camping de özellikle gidilip görülesi..
  • fethiye merkezden başlayıp uçurumlar kıyısında tangır tungur süren bir saatlik minibüs yolculuğu ardından kamp çantası ile 15-30 dakikada inilen bir vadi*... kamp alanları (reflections, turan, sultan, natural life) ardından ulaşılabilen güzide bir koy...

    koyda yüzerek veya karadan * ilerlendiğinde solda mevcut ilk burun ardından bir mağara var görülmeye değer. hatta mağara kapı kısmında suyun altından dalınarak geçilebilecek kolay bir geçit ve dibinde dar bir geçit var.

    koy dışında vadinin tepelerinde bir şelale ve nehir mevcut. nehir yatakları genelde kuru. selaleye erişmek ise siyah çirkin boruyu takip halinde tırmanarak mümkün.
  • gel dediler. iyi dedik.
    ama vadiye yürüyeceksin dediler. iyi dedik.
    başladık, inmeye, inmeye ve inmeye...vadi in in bitmiyor. indik.
    oda nerede dedik. al dediler, bu!. ağaç ev, içinde çadır. bir yatak. bir masa. iki sırt çantası...
    iyi ya hayat bu kadar az kalabalık olsa keşke...

    hafif yaşadık orada. iyi yedik, pişen ekmeği. paylaştık kocaman masayı tanımadığımız bir sürü insanla.

    insan tanımak ne ki? adın ne, işin ne vıdı vıdı...bunları öğrensen ne olacak yani?
    sen bak adamın gözüne, o da sana baksın. merhaba de!. çek git denize...
  • seneler önce gitmiştim o da sans eseri ole araniyoduk nereye felam gitsek diye..sonna öle bi gazla sorduk öldenizdeki amcalara kabak a gidin dediler..yüklendik o sıcakta dag tepe bayır inip ulaştik..sonuc ne bir araba gürültüsü ,ne calan telefonlar..agac evler denizi görüyodu olimposun aksine tepedelerdi..odanin içine kediler giriyodu..

    cok net hatırladığım sahilde bi tane mezar vardı..böyle aile mezarı tadında geceleri ürperioduk karanlıkta mezartaslarını görünce..bide tek kişilik bi hamak,kimse uzanmadı ona tek kişilik ya tek kişi gelen biri yatsın diye sanki..yerdede her sene nisan ayında cesitli yerlerden gelen ve meditasyon yapan insanların koydukları taşları hatırlıyorum...ortasında ateş yakılırdı geceleri..

    hmm bide burda yasayanlar yaban domuzu avlarlar..sonra bi ay saraba yatırırlar ve sonra domuz yahnisi olarak karsınıza cıkar ve en unutulmaz yemeklerden biri olur..

    bütün bunları yazarken bi tuhaf hissettim..umarım cok fazla insan keşfetmemiştir orayı..
hesabın var mı? giriş yap