• istanbul kandilli'de, küçüksu kasrı'na yakın bulunan, geniş yalı

    edit:
    eski sahiplerini tanımam nedeniyle çok sefer gezmişliğim vardı. büyük bahçesi, içindeki mermer alanda fıskiyeli süs havuzu vardı.
  • dogrusu kibrizli yalisidir, nedense..
  • 64 metrelik cephesiyle kendileri boğazın en geniş cepheli yalısıdır. yalının ilk sahipleri kıbrıslılar olmasa da bu isimle anılmaktadır. 18. yüz yılın sonunda inşa edilmiştir. ilk sahibi izzet paşa adında bir fani.

    eh adam fani olunca doğal olarak ölüyor. yalı oğluna kalıyor. oğlu sait bey de babası gibi fani olduğundan o da ölüyor ve onun oğlu ataullah beye kalıyor. işin kötüsü ataullah bey de fani olduğundan o da ölüyor. ama işin daha kötü tarafı ataullah beyin fani bir oğlu yok. bırakın faniyi oğlu bile yok. dolayısıyla yalı 1838 yılında kıbrıslı mehmed emin paşa tarafından satın alınıyor. o günden bu yana hep aynı ailede kalıyor ve kıbrıslılar yalısı olarak biliniyor.

    kıbrıslılar yalısı aynı zamanda boğazın en tuhaf hikayelerini barındıran yalıdır. mehmed emin paşa bir gün ingiliz bir hanıma aşık olur. hanım da paşanın kara kaşanıa kara gözüne mi yoksa yalının ihtişamına mı kapılır bilemem ama paşa için adını melek olarak değiştirir. ne yazık ki aşkları kusursuz değildir. çünkü melek hanımın çocuğu olmaz. paşanın da bir evlat istediğini çok iyi bildiğinden nasıl becerdiyse paşaya hamile numarası çeker ve doğum zamanı gelince eteğinin altına sakladığı bir bebeği yalıya sokarken harem ağası kendisini fark eder. paşaya haber verir. paşa ne yapar? sürpriz olmayacak bir biçimde melek hanımı yalıdan kovar ve boşar, başka bir kadınla evlenir. melek hanım da ingiltereye memleketine döner. "haremde otuz yıl" adlı bir katip yayınlayıp anılarını aktararak voliyi vurur.

    bu yalıdan yakup kadri, yahya kemal gibi şairler eksik olmazmış. hatta yahya kemal yandaki komşu abud efendi yalısının hanımına aşık olur. kadın için mısırlı bir prensle düelloya kalkışır.

    anlaşıldığı kıbrıslılar yalısı dönemin magazini için sayısız serüvenle doluymuş. en ilgincini de hatırladığım kadarıyla yazıp huzurlarınızdan ayrılayım.

    bu yalıda zamanında mahmud bey adlı bir hekim yaşarmış. eknidisi fecri ati şairlerinden fazıl ahmet aykaç'ın kardeşi. bu mahmud beyin baldırında bir gün bir ur çıkar. ur büyür, büyür, büyür ve kocaman bir hal alır. tek mümkünü amieliyatla bacaktan alınmasıdır. başarılı bir operasyonr sonrasında mahmud beyin bacağındaki ur alınır. ama uzun süre boyunca uru bacağında büyüten mahmud bey bir canlı doğurduğuna inanır. düz mantık yürüterek "o benim bedenimde büyüdü. onu ben doğurdum. bir canlı doğurdum. bu yüzden ben aslında bir kadınım." diyerek hafiften sıyırır. kadın kıyafetleri giymeye ve o şekilde davranmaya başlar. adını da "mahmude" olarak değiştirir. bence bu amca bir hekim olduğuna göre kendisinde var olan kadınlık eğilimini böyle ur sayesinde bir kılıfa uydurmuş. neyse sonuçta işin en ilginç tarafı bu mahmud ya da mahmude kişisi hekimliği bırakmış ve komşu yalılara çamaşır, bulaşık için gündeliğe gitmeye başlamış. sonra diğer bir komşu yalı olan kont ostrorog yalısında oturan çinli bir amca mahmude'ye hayran kalmış ve onu yıllar sonra anılarında aşk, güzellik ve doğurganlık tanrıçası olarak adlandırmıştır. abidin dino ise "mahmude bakırköy akıl hastanesinde öldü" diyerek, çinli'den daha zeki olduğunu ispatlayan net bir anı aktarmıştır.
  • son sahibi ömer üründüldür
  • mabel matiz'in yasaklanan klibi karakol'un çekildiği mistik yer.
hesabın var mı? giriş yap