• 15 yaşında oxford'a girmiş yetinmeyip üstüne cambridge'e gitmiş olan rönesans yazarı. eupheus adlı bir romansında kullandığı yapmacık dil ilgi çekiyor ve euphuism olarak biliniyor. euphuism de mitologia ve tarihe imalarda bulunulur, en sıradan konuşmaya dahi klasik bilgiyi sergileyen sözler sıkıştırılır.
    örn: kartalı yıldırım, zeytinağacını şimşeğin yakamadığı bir dünyada soyluyu aşk nasıl yakabilir.
    elizabeth ve saraya yaranmak için hayli yazmıştır. historia natralis adlı bir kitap, alexander campaspe adlı beğenilen oyunuyla birlikte hepsi aşk temalı olan 8 oyun yazmıştır.
    en önemli buluşu ise ingiliz soylu sınıfına hitap eden yüksek komedi türüdür, incelikli ve entellektüel komedya yazımıdır.
    düz yazı oyunlar yazmıştır, lirik anlatımın gücünü düz yazıyla yakalamakta başarılı olmuştur, bolca alegori kullanmıştır. uygun esprilerle uygun müzik çalmak yine john lyly nin buluşudur.
  • ''boş kap dolu fıçıdan çok ses çıkarır'' gibi bir söz ile nüktedan biri olduğu konusunda bize göz kırpan,çok yönlü düşünebilme yetisine sahip rönesans dönemi yazarı.
  • ne zaman bu ismi duysam bir tebessüm ederim istisnasız, hem bir yandan komik bulurum ama bir yandan da böyle ufak bir üzüntü, bir hüzün duyarım lyly için.

    şöyle ki,

    ingiltere kraliçesi elizabeth bildiğiniz üzere hiç evlenmemiştir, bu nedenle de hep bakire kraliçe olarak anılır. elizabeth'in gerçekten bakire olup olmadığı magazinsel durumunu bir yana bırakarak, elizabeth'in kraliçe de olsa bir insan, aşık olabilme yetisine sahip biri olduğunu biliyoruz.

    ama elizabeth her ne kadar kraliçe de olsa, her nedense ona aşık olan, tutku ile bağlanan bir adam çıkmamıştır karşısına. aslında aksine ona ilgi gösteren adamlar, kraliçe mraliçe dinlememiş başka kadınlarla birlikte olmuşlar ya da evlenmişlerdir bir müddet sonra. işte elizabeth her ne kadar güçlü bir kraliçe, ülkesinde mezhep ayrılığının hengamesi içerisinde bir düzen yaratmayı başarabilmiş bir insan olsa da, aşk hususunda hep hezeyana uğramıştır.

    işte john lyly de bu dönemlerde elizabeth'e destek olmak amaçlı tiyatro oyunları yazmıştır. niye gülüyorum çünkü aşk acısı çeken kızların yanındaki ona sözde destek olmaya çalışan kız arkadaşlara benzetmişimdir ben hep lyly'i "ağlama elizabeth" der gibi. tarihten örnekler vererek elizabeth'i teselli etmeye çalışmıştır hep. ama bu oyunların gerçekten bir samimiyetle mi yazıldığını yoksa elizabeth'in gözüne girme çabası mı olduğunu bilemiyorum elbet. ama elizabeth bunlardan pek hoşlanmamış olsa gerek, keza kendisi koskocaman bir kraliçe olarak aşk acılarını sürekli tiyatroya döndüren bir adamı görmek hoşuna gitmiyordur.

    örneğin bir oyununda lyly, iskender'den örnekleme yapar. iskender, portresinin yapılmasını ister ve bu resmi yapacak olan ressam da bir köle kızına aşık olur, fekkat aynı köle kıza iskender de tutkundur. iskender büyüklük göstererek bu aşkın arasından çekilir. işte lyly burada elizabeth'e gönderme yapar onu iskender'e benzeterek.

    gel zaman git zaman lyly böyle oyunlar yazar. bir müddet sonra, kendisine göre ise 13 yıl sonra ise isyan eder ve şunu der.

    "thirteen yeres your highnes servant but yet nothing. [...] a thousand hopes, but all nothing; a hundred promises but yet nothing. thus casting up the inventory of my friends, hopes, promises and tymes, the summa totalis amounteth to just nothing."

    kıssadan hisse, on üç yıldır zat-ı alinize hizmet ettim, teselli ettim, ne bir mevkim yükseldi, ne bir "sir" olabildim, ne para görebildim. nothing nothing, elde var nothing diye isyan eder. zavallı lyly belki elizabeth'in gönlünü çelebileceğini bile düşünmüş olabilir ilişkiden yeni ayrılmış kızı teselli eden adam olarak.

    onüç yıl olmuş ama nothing işte.
hesabın var mı? giriş yap