• ravenloft a duserek ve de holy symbol of ravenkind i eline alarak bir vampirin ne noktada lanetli olabilecegini bize gosteren roman ve de adnd* karakteri
  • sislerin vampiri'nde sevdicegi anna'nin intikamini almak icin bir sekilde gittigi barovia isimli memlekette lord strahd von zarovich ile soguk savas icine giren icli vampir elf.
  • tipik bir tormented by darkness karakteridir. benzerleri edebiyatta ve de sinema dunyasinda cok mevcuttur. bu kisiler kotu gibi gorunup , kotulerin oldugu tarafta veya irkta olup aslinda iyidirler ve bu durumlari onlara daima iskence eder. ellerinden geldigince iyiye yardimci olmaya calisirlar ancak sonuc genelde iyilerin kurtulmasi ve de tormented in aci dolu olumudur. biraz kliselesmis bir temadir.

    vampire of the mists de tanitilan jander sunstar bir golden elf tir. toril de yasayan en nadide elf irklarindan birine mensuptur. gorenler onu her zaman lathander e benzetirler ki golden elf irki zaten lathander in gozdeleridir.
    maceralara atildigi grubu ile bulastiklari ve de onemli bir isine tas koyduklari bir vampir lordunun gazabina ugrar. lordun intikami sandigindan cok cok daha aci olacaktir.
    sonrasi daha da kotu olur 500 yillik bir aci dolu ve lanetli bir yasamdan sonra ofkesi ve intikam hirsi onu barovia nin kapilarina getirir.
  • villians lorebook'ta chaotic neutral olduğu belirtilen ama aslında bayağı iyi niyetli olan gold elf vampir . ayrıca 8.level bir fighterdır . sislerin vampiri dışında realms of valor ve realms of infamy isimli kitaplarda da hikayeleri vardır .
  • bu adam chaotic neutral olur mu be dedirten elf vampir. ayrıca "roman kahramanlarına alignment biçilmez" felsefesinin iyi bir örneği.
  • kitabı* okumayı bitirince hayran oldugum ve icten bir "helal olsun be" patlattıgım karakter.
  • "kana duyulan ihtiyaç başka hiçbir susuzluğa benzemez. çölde kaybolmuş, dili damağına yapışmış, ağzındaki kavrulmuşluğu, pamuksu tadı giderebilmek için en küçük nem damlasına bile hasret duyan bir adam düşün, bu benim susuzluğumun yanında hiç bir şeydir. hücresindeki bir mahkum, günlerce yemek verilmemiş; midesini oyulduğunu hissediyor ve hücresini paylaştığı farelere, üzerinde yattığı pislik içindeki şilteye hatta kendi etine yemek gözüyle bakıyor, benim susuzluğumu anlayamaz.

    ve her gece işte böyle uyanırız. mezarlarımızdan, tabutlarımızdan, mağralarımızdan ve yaşayanlar arasındaki diğer saklanma yerlerimizden çıkarız. çünkü ölüyüz, fakat yaşıyoruz. gölgelerin içinden fırlayarak ya da tedbirsiz bir gezgini kandırarak, tüm eşyalarından daha değerli bir şeyi çalarız. onu tutarız, bir yabancıyı ve onunla sevgililerinin paylaştığından bile daha özel bir şey yaparız. onun kanın alır ve bununla yaşarız. bu harika bir duygudur. kan yaşamdır ve onu almak kadar güzel hiç bir şey olmaz, dolmakta olan boş bir vazoymuş gibi. bu sahte bir kendinden geçiştir, bunu biliriz, bunu biliriz, ve yinede devam ederiz.

    sonra o an biter ve kollarımdaki hareketsiz bedene bakarım. ona tecavüz etmişimdir ve kendimden utanırım.

    onun için ise dişler ateş ve buzdur, delici ve emici. kanın damarlarından sanki kalbinin ta kendisi sökülüyormuş gibi çekilip alındığını hisseder. çaresizdir, tamamen, mutlak olarak çaresiz. ana karnından yeni çıkımış biri bebekten bile daha çaresiz. ama cehennemi bir denge vardır. biz de çaresiziz. ölümlülere ihtiyacımız var. onuların kokusunu, kanlarını kokusunu, yeni doğmuş bebeğin annesinin sütlü kokusunu aldığı gibi alırız. dalgaların sahile çekildiği gibi onlara çekiliriz ve direnmemiz mümkün değildir. bizim kadar lanetlenmiş başka kimse yoktur.

    nefes alırken kötü kalpli biri değildim. adalet ve iyilik için dövüşen bir savaşçıydım. tüm adamlar ya dostum ya da onurlu düşmanlarımdı. kadınlar saygı duyulan yaratıklardı. dünyanın dokunduğum yerde biraz daha iyi olduğunu söylersem övünmüş olmam.

    şimdi ise hayal bile edemeyeceğiniz şeylerden acı çekiyorum. atlar emirlerim olmadan beni taşımıyorlar. ormanın hayvanları kokumu aldığında korkuyla kaçışıyorlar. artık dünyamda güzellik kalmadı. karanlık ve yıkım içinde yaşıyorum ve bir hastalık gibi bunu her yere yayıyorum. toprağın kendisi benden nefret ediyor, küçük bir dokunuşumdan bile tiksiniyor."

    diyerek kendi karakterini özetleyen, fantazi edebiyatının ilk iyi vampiri olarak literatüre geçen elf vampir.
  • gelmiş geçmiş en asil ravenloft karakterlerinden biri.
  • bir deneyde kobay olarak kullanilmasi nedeniyle gunesi goremeyen golden elf olasi butun boyutlarda en lanetli varlik olsa gerek. altin teni, gri gozleri, uzun sari saclariyla zaten irkinin guzelligini yansitir. surekli lathander* a benzetilmesi ise kendisine ayrica bir aci verir. ravenloft dunyasina ugramis en muhtesem karakterdir.
  • ravenloft gibi boğucu ve umutsuz bir dünyanın ve onu besleyen karanlık güçlerin gördüğü en sıradışı karakter ve kendi deyimiyle "örümcek ağının güzelliğini" tüm netliğiyle görebilen , sanıldığının aksine yok olmayan ve hala ravenloft ta bulunup vampir avcılığı yapan, arkadaşlarımın söylediğine göre 1000 yaşını geçip özel bir vampir türüne geçiş yapan ve vampirlerin etkilendiği çoğu şeyden artık etkilenmeyen (bkz: sarımsak) karizmatik elf vampir.
hesabın var mı? giriş yap