*

  • ataturk'un bir diğer ilkesi, sürekli yenilikten yanadır sanırım değil midir ?
    orta öğretimde bu ilkenin isminden bile korkulur, inkılapçılık olarak anlatılır..
  • meb tarafindan, ataturk'un diger ilkeleri yaninda uvey evlat muamelesi goren, bahsi en az gecen, kitaplarda en az aciklanan ve onun ilkeleri icinde en sona itilmis olani. kemalizm'im yapi tasi, cikis noktasi, cani, canani.
  • ata'nin devrim ve eserlerinin uzerine yerle$tigi, degi$mez ve dogmatik olmayi engelleyen-ve hatta yasaklayan-, cumhuriyeti korumak ve geli$tirmek gorevlerinin yanina devinimi de ogutleyen ilke, sütun. diger ilkelerin garanti altina aldigi tam milli bagimsizlik ve butunlugu korumak ve savunmak (cumhuriyetcilik, milliyetcilik, laiklik) ve turk halkinin refahini yukseltmek (halkcilik, devletcilik) ulkuleri temel hedefler olmak uzere; bilim ve teknoloji alaninda ulusu ileriye ta$iyacak nitelikteki-gerek siyasal gerekse kamusal-yapiyi (orn. cagda$ anayasa ve ceza hukuku, bagimsiz yargi, beyinlere sinmi$ demokrasi anlayi$i ile turk dil kurumu, turk tarih kurumu, turk hava kurumu vbg sivil ara$tirma kurulu$lari) yerle$tirmek, bunlari yaparken uygulanacak yontemleri ve ek kurallari (yan yasalar, kanunlar, yonetmelikler vbg), icinde bulunulan organizasyonlardaki gorevleri ve kararlari (bm, nato vbg), di$ ili$kilerde kullanilacak stratejiyi ve butun bunlarin yan urunlerinin olu$turulmasinda (milli egitim politikasi, milli ekonomi politikasi, milli savunma politikasi vbg) gozetilecek degerleri dinamik olarak belirleyip zamana ve caga uygun olarak yeniden yorumlayabilme gucunu ve gayesini olu$turabilmeyi amaclar. buyuk onder kendi eserinin ve yonteminin dahi zaman zaman eksikleri ve yanli$lari oldugunun farkinda olan ve bunu olgunlukla kabul edebilen ustun bir insandi. kendisinde sonrakilere de ayni devrimci ruhu ogutlemi$ ve hatta emanet olarak birakmi$tir.

    "ben, manevi miras olarak hiç bir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmu$ ve kalipla$mi$ kural birakmiyorum. benim manevi mirasim ilim ve akildir. benden sonrakiler, bizim a$mak zorunda oldugumuz cetin ve koklu zorluklar kar$isinda, belki gayelere tamamen eremedigimizi fakat asla taviz vermedigimizi, akil ve ilmi rehber edindigimizi tasdik edeceklerdir."
  • (bkz: evrimcilik)
  • bu kelime sadece bir yapım eki alıp farklı bir hale gelmiş olmasına rağmen sanki "devrim" kelimesi ile zıt anlamlı bir konuma getirilmiş gibi geliyor dimağlara. devrim'in doğasında nasıl bir değişim kokusu varsa, bunda da aynı değişmeye ve yeşermeye hazır halin kristalize edilmiş, özü hapsedilmiş, içi soğurulmuş ve ateşi sönümlenmiş bir durgunluğuna işaret ediyor sanki.

    yani ne bileyim, devrim için canla başla çalışırken tutuklanıp mahkemeye çıkarılsam ve hakim mesleğin ne diye sorsa

    - devrimcilik hakim bey

    diyemem herhalde.
  • bu ilkeyi reddederek atatürkçü olduğunu iddia edenleri anlamak mümkün değildir. kafasına türban takıp "ben atatürkçüyüm, benden daha atatürkçüsünü tanımam" diyenlere ilkelerini say dediğinde atladığı, unutmayanlarında eğitim sisteminde yaratılan korku ve unutturma çabasıyla osmanlıca olan inkilapçılık sözünü kullandığı ilke.
    hiçbir zaman tam olarak anlaşılmamış, anlaşılsada uygulanmamış, uygulayıcıların (bkz: abd uşakları) işine gelmemiş atatürkü atatürk, türkiyeyi cumhuriyet yapan bizim bu gün yaşıyo olmamızı sağlayan atatürkün düşünce sisteminin temeli.
  • bize yapacak fazla sey bırakmadılar ...
    yanlışlarıyla savasmayı isterken bir devrimin , dogrularını savunurken bulduk kendimizi .
    cunku varlıgımızı reddedemedik, bize dusunmeyi ogreten bir devrime sırtımızı donemedik ...
    alınacak cok siperler var hala ileride ama cok guclu geliyor dusman simdi .
    ve gorunen o ki, bizim 70 yıllık hayatımız 80 yıllık bir devrimi savunmaya yetecek ancak,
    cocuklarımızın yazılanları tersten okumasına izin vermemek gercek devrimcilik simdi ...
  • 78'lilerden sorulması gereken bir satırdır.
  • 80'lerin sona ermesi ile kendisi de sona ermiştir.
    eski günleri, tarihi karıştırdıkça gördüklerimizle bugünü kıyasladığımızda büyük bir benzerlik farketmemiz ne kadar olasıysa, o zamanın devrimci gençliklerinin yerlerini koskoca apolitik bir gençliğe bırakmış olduğunu görmek de ne yazık ki kaçınılmazdır.
  • "kemalist "devrimcilik" ilkesi, halkçılıkla ve hatta demokrasi anlayışı ile iç içe bir anlam taşır. mustafa kemal'in i923'te konya'daki bir konuşmasında yer alan şu cümleler, o'nun nasıl bir devrimcilik anlayışından hareket ettiğini, hiçbir yanlış anlamaya yer vermeyecek kadar açık bir biçimde sergilemektedir: "bozuk zihniyetli milletlerde büyük çoğunluk başka hedefe, aydın denen sınıf başka zihniyete sahiptir. aydın sınıf telkinle, aydınlatma ile büyük çoğunluğu kendi amacına göre ikna etmeyi başaramayınca, başka yollara başvurur. halka zorbalık etmeye başlar. başarıya ulaşmak için, aydın sınıfla halkın zihniyet ve hedefi arasında tabii bir uyum olması gerekir. yani aydın sınıfın halka telkin edeceği ilkeler, halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalı. bu halk bir defa karşısındakinin samimiyetle kendilerine yardımcı olduklarına inanırsa her türlü hareketi derhal kabule hazırdır. bunun için gençlerin her şeyden evvel millete güven vermesi gereklidir."

    bu, seçkinciliği açıklıkla yadsıyan, halkla bütünleşmeye ve dolayısıyla demokratik yöntemlere büyük önem veren bir devrimcilik anlayışıdır.
    kemalist devrimcilik anlayışının iki yanı bulunduğunu söyleyebiliriz. birinci yanı, eski düzenin geçerliğini yitirmiş kurumlarını yıkıp, yerlerine çağın gereksinmelerini karşılayacak kurumları koymakla ilgilidir. ama kemalizm bununla yetinmemekte, devrimciliği aynı zamanda sürekli olarak yeniliklere, değişmelere açıklık biçiminde anlamakta ve kalıplaşmaya karşı çıkmaktadır.

    atatürk, devrimcilik ilkesinin birinci öğesini şöyle tanımlıyordu: "devrim, türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine, ulusun en yüksek medeni gereklere göre ilerlemesini temin edecek yeni kurumları koymuş olmaktır." atatürk, yaptığı devrimin ülkeye kazandırdıklarının korunmasını elbette ki devrimcilik ilkesinin bir gereği sayıyordu. ama o'nun açısından sorun o noktada bitmiyordu. koşulların değişeceğinin, değişen koşulların yeni kurumları, yeni atılımları gerektireceğinin bilincindeydi. bu nedenledir ki, kemalist ideolojinin kalıplaşmasına, bir anlamda devrimin dondurulmasına karşıydı. koşullara koşut olarak sadece kurumların değil, düşüncelerin de değişmesinin gerekliliğini biliyordu, işte bu nedenledir ki, kemalizmin devrimcilik ilkesi, aynı zamanda hır "sürekli devrimcilik" anlayışını da yansıtmaktadır.

    en ileri kurumlar bile, koşullar içinde eskir. en ileri bir devrimin "bekçiliği" ile yetinenler, günün birinde değişen koşulların gerisinde kalmaktan, tutuculaşmaktan kurtulamazlar. kemalizmin bu sürekli devrimcilik anlayışını henimsemeden, sadece mustafa kemal'in sağlığında gerçekleştirdiklerinin bekçiliği ile yetinenleri "kemalist" ya da atatürkçü saymak olanaksızdır. suna kili, "devrimcilik kalıplaşmayı, durağanlığı, köhneleşmeyi, işlevini kaybetmeyi, çağın, toplumun gerisinde kalmayı önlemek, dinamik bir devrim anlayışını sağlamak ve sürdürmek için konmuştur." derken haklıdır. emre kongar da, aynı gerçeği şöyle ifade etmektedir: "ikinci anlamda devrimcilik, türk devrimini, temel ilkeleri yönünde ileri götürme görevini içeriyordu. yalnız mevcudun ve gerçekleştirilenin korunması ile yetinilmeyerek, türk devrimi, zamanın gereklerine ve çağdaş gelişmelerine göre, temelinde yatan ilkeler doğrultusunda daha da ileriye götürülecekti."

    ___
    ahmet taner kışlalı - siyasal sistemler- siyasal uzlaşma ve çatışma adlı kitaptan alıntıdır
    başı ve devamı için (bkz: kemalizm/#18267896)
    (bkz: milliyetçilik/#18267887)
    (bkz: cumhuriyetçilik/#18267834)
    (bkz: laiklik/#18267878)
    (bkz: devletçilik/#18267857)
    (bkz: halkçılık/#18267843)
    (bkz: devrimcilik/#18267848)
hesabın var mı? giriş yap