• pasolininiye "sodomun 120 gunu" ile baslayanlar icin hafif kalabilen ama kendi basina izlendigi zaman bazi kesimler icin olagan gorusleri sarsan bir yapıya sahiptir. islerin aslinda pek de oyle olmadigini gosteren bir nevi kapali kapilarin ardindaki hikayeyi kendi diliyle anlatan pasolini ayni zamanda olum ile ilgili ironik bir dile de sahiptir bu filmde.
  • yönetmen pier paolo pasolini'nin,giovanni boccaccio'nun ayni adli eserinden uyarlanmis filmi olup,"vebadan kacmak icin bir satoya siginan on kisinin anlattigi yüz öykünün 9unun pasolini nin bakisiyla anlatilisi" , 1971 italya yapimi komedi/dram.
  • pasolini'nin belki de en müthiş filmi,kanımca ortaçağ insanı bu kadar başarılı şekilde yansıtılamazdı beyaz perdeye.bence bu müthiş eserde pasolini,boccaccio'nun hikayelerini sinemalaştırırken mihail bahtin'in ortaçağ ruhu üzerine yazdıklarını da perdeye aksettiriyor,bu delilikler çağının panoramasını çiziyor.
    kısacası sinema ve tarihe az ya da çok ilgi duyan herkesin izlemesi gereken bir eser,pasolini'nin "opus magnum"u...
  • insanları gulduren ama aynı zamanda cok ince ayarlar veren sahane bir film.1971 yılında cekilen filmde gecen olaylarin benzerleri gunumuzde hala vardir.aslında farklıda olsa insanlar,onlarin aptallıklari,onlarin aptalliklarindan yararlananlar ve gunahlarin pekte değişmedigini goruyorsunuz bu filmde cunku o zamanki cehalet gunumuzde hala vardir.
    (bkz: yirmialtinci uluslararasi istanbul film festivali)
  • decameron'un tüm keyfini, alaycılığını sinemaya başarılı yansıtmış bir pasolini filmi.iç içe geçen kırpık hikayeler izleyeni yorsa da istenen de budur gayri denir. kitap okumadan izleyen bir şey anlamayabilir.
  • on dene öykü.
  • meseleyi doktrin bağlamında değil de, kişi/ler bazında ele aldığından filmin kiliseye karşı olan tavrı da çok keskin değil..
    eh, bir de finaldeki cümle var.. belki her şeyin özeti o cümlede yatıyor: keşke cümle kendi kendini gerçekleştiren kehanet olsaydı filan diyorsunuz.. dedim..
    (http://yucitek.blogspot.com/…mesi-il-decameron.html)
  • kötü oyunculuk resitali gibi film. bence zirveyi üç erkek kardeşten esmer olan ikisi paylaşıyor. elemanlar karşılıklı döktürmüş resmen, bir sahnede ''oha artık, bu ne lan'' derken, kamera diğer kardeşe geçiyor, o da çıtayı bi adım yükseğe taşıyor.
  • filmdeki kötü oyunculukların filme zarar mı verdiği yoksa doğallık mı kazandırdığı ise kocaman bir soru işaretidir sinema tarihi açısından bakıldığında.
  • 1971'de berlin'de gümüş ayı ödülü almıştır. berlin bu gümüş ayıyla adeta "iğrendik senin tarzından pasolini, insanlığımızdan utandırdın, evropoluluğumuzdan soğuduk senin yüzünden. ama öyle şerefsiz piç kurusu bir sinema dehasısın ki sana ödül vermezsek ileride ağzımıza sıçarlar" demiştir. nitekim bir sene sonra "üf be al tamam, seninle mi uğraşacağız" diyerek the canterbury tales ile sarı ayıcığı teslim etmişlerdir abimize.
hesabın var mı? giriş yap