• "yeni bir hayat kurmak... nasıl oluyordu? önce fikir mi geliyordu? yoksa bir tesadüf sizi fikrin önüne mi getiriyordu? yeni bir hayat için mutlaka, kuvvetli bir rüzgâr mı gerekiyordu? önceki hayatınız artık 'eski' mi oluyordu? eski olanın hükmü kalmıyor muydu? o vakte kadar boşuna mı yaşamış oluyordunuz?"

    fakat müzeyyen bu derin bir tutku, albayım beni nezahat ile evlendir ve kalfa ile kıralıça adlı romanlarıyla edebiyatımızda kendine has bir yer edinen ilhami algör, yine bir romanla karşımızda: ikircikli biricik.

    ikircikli biricik, yalnızlığın, arayışın, bulma ümidinin, şehirlerin, caddelerin, şarkının ve şiirin romanı… titizlikle örülmüş bir kurgu; ustalıkla harmanlanmış, sarsıcı bir dil…

    haziran ayı içinde iletişim yayınları'ndan çıkacak olan ilhami algör'ün yeni kitabı.
  • ilk bölümü ile beni diline, mizahına hayran bırakmış ilhami algör tazeciği.
    biriken bir kaç kitap vardı internet alışverişini bekleyen lakin gönlüm el vermedi; dayanamadım o canım satırlara rast gelince. mecnun'unu bulan leyla gibiyim.

    bir kısmını buraya bırakmalı şimdi, tadımlık. seveni çok olsun diye.

    "büyüdüm. kahraman olamadım. beceremediğimi fark ettiğimde canım sıkıldı. başım ağrıdı. doktora gittim. 'sizde reel ile ideal çatışması var.' dedi doktor.

    (...)

    mevsim ağustos sonuna doğru idi. kara üzüm yemeye az kalmış idi. vapurun kıç güvertesinde oturuyordum. yakınımda bir kadın oturuyordu. denize bakıyordu. denize bakarken acaba kendi içinde nelere bakıyordu? nasıl oldu ise kitap kadına yakın düştü. eğildi aldı, bana verdi. verirken 'bir insanı elindeki kitabı düşürecek kadar güldüren ne olabilir? veya sizde var mı biraz?' aralığında yüzüme baktı. anladım bakışını.

    dedim ki, "ey tanımadığı biri için zahmete giren cesur kadın, beni güldüren ve o esnada kitabın elimden düşmesine sebep olan cümleyi size takdim etsem, 'ne var ki bunda?' diyebilirsiniz. fakat o cümle, reel ile ideal çatışmasıyla başı ağrımış biri olarak bende bir yerlere denk geldi ve 'bir hayal olmuş sana' tespiti ile kendini aştı."

    derken vapur yanaştı. herkes yoluna gitti. ben de keyfini kederine dürüm etmiş olarak sokağıma döndüm. dönerken alışveriş ettim. beyaz peynir, siyah zeytin, kara ekmek, 20'lik rakı aldım. konu bu mu? bilmiyorum. ne desem yalan olur."
  • ilhami algör'ün iletişim yayınları tarafından basılan yedinci kitabının adı..
    şöyle başlar-> 'çamaşırları kurutan rüzgardır, güneş değil..'
  • ilhami algör sevenler için güzel ama diğer yandan da eh işte diyebileceğimiz bi kitap olmuş. yani bi müzeyyen ya da nezahat değil.
  • ''
    kapının kilidinde anahtar döndü. saçı rüzgarlı kediyi bırakıyordu ki cam önünde dikildiğimi gördü.
    'uyanıksın,' dedi.
    'çok uyanığım,' dedim, 'çayım da var.'
    salona girdi. kanepeye değil, masa başına oturdu.
    iki bardak çay ile dönüp geldiğimde insanlığı temsilen uzaya gönderilecekler listesine dalmıştı. 'insanlığın kalp denilen şey ile ilişkisi' sayfasında geziniyordu.
    'napıyorsun bununla?'
    'oynuyorum.'
    gülümsedi.
    'insanoğlu, kalp ilişkisine hikaye kondurmuşsun. sana ait bir hikaye gibi duruyor?'
    'evet.'
    'o da mı oyun?'
    derine iniyordu. duraksadım. iki yolum vardı. 'dil oyunu çıkmazı'na girer, metafor, mecaz, top sektirirdim. kurnazlık, zeka, esasen bilmezlik hali olan çok bilmişlik ile oyalanırdım. ben oyalanırken dünya başka bir şekle girerdi. dönüp kapımı çalardı. 'kim o?' derdim. 'sen oyalanırken, başka bir şekle girmiş olan dünya,' derdi kapıyı çalan.
    diğer yol, 'gönülden çay bahçası'na giderdi. kalbi bir yol idi. artık tütsüden mi neden ise, o yola daha yakındım. dünya kapıyı çalsa, açardım. bahça yoluna saptım.
    'evet oyun. bende kalmış bir derdi sağaltmak için uydurulmuş bir oyun.'
    'doğrudan dert ama telafisi dolaylı'
    'vay be...'
    şaşkınlığımın ağzımdan çıkış şekline şaşırdım.
    'çok net ifade ettin.'
    hakikaten de 'doğrudan bir dert ama telafisi dolaylı' cümlesi, bir an bir şeyi yanlış yaptığımı hissettirdi bana. bir şeyler sezdim ama bağlayamadım. o esnada biraz dalmışım.
    'olay mahallinde misin?'
    'evet ama izi kaybettim.'
    'bir mesele var diyelim, ruha ağırlığı, maliyeti var, onunla baş etmek için bir tür kıvırtma teknikleri geliştiriyoruz... diyebilir miyiz?'
    'diyebiliriz.'
    'niye yapıyoruz?'
    'ben henüz ne yaptığımızı kavrayamadım...'
    şöyle bir baktı, 'kuyu senin, nasıl indiysen çıkarsın,' dedi, 'veya yatay geçiş bulursun.'
    kendi lafına güldü. ben yatay geçiş'e takıldım. olabilir gibi geldi.
    'sana kolay gelsin,' dedi, kalktı.
    ''

    her zamanki gibi okuması keyifli ilhami algör kitabı. bitirdikten sonra, '' iyi güzel de fakat müzeyyen bu derin bir tutku ya da albayım beni nezahat ile evlendir'den farklı bi' tarafı var bu kitabın; alttan bi' bıkkınlık, bezginlik havası hakim. evet evet öyle.'' diye monolog yapıyordum ki, görünenin görünene mi yoksa görene mi ait olduğu sorusu düştü aklıma. sen de haklı olabilirsin elbette, dedim.
    peki nedir? mesele nedir?
  • bir çırpıda okunan ilhami algör kitaplarından biridir.

    --- spoiler ---

    "mahcup olacağınız şeyleri yapmayın. ayrıca derin teessür hallerinde vücud gayri iradi davranışlar geliştirilebilir. hiç olamadı mı size?"
    "olmadı. ben sizinki kadar teşekküllü ve oturmuş bir hayat kuramadım."
    "istemediniz mi, beceremediniz mi?"
    "beceremeyeceğimi düşündüm."
    "neden?"
    "becerme gayretlerinin nasıl tarumar olduğunu gördüm. beyhude kalıyor çabalar."
    "karamsarsınız."
    "bir yönüyle evet."
    "bir idealiniz de yok..."
    "küçük bir şerh ile evet."
    "nedir şerhiniz?"
    "henüz yok fakat belki ihtiyaç olur, ihtimal olarak kenarda bulunsun."
    --- spoiler ---

    kitaptan alıntılar için; tık tık.
  • kelimelerle dans eden bir insan olarak ilhami algör'ün bitmeye meyilli kitabı. muhtemelen son kitabı, öyle bir his var içimde. başlamak bitirmektir felsefesinin bendeki son örneği oldu bu kitap. bitmesin istedim, olmadı. "ondan sana yâr olmaz, olsa vefakâr olmaz." imiş.
  • okudukça aklıma serkan yılmaz geliyor... neden mi? bilmem!
  • ilhami algör'ün kendine has üslubu ile yazdığı kitabı. kitabın tek kötü yanı çabuk bitmesi. ayrıca giriş cümlesi size derin düşüncelerin kapını açıyor. (bkz: çamaşırları kurutan rüzgardır, güneş degil)
  • bir yolculuk esnasında okumaya başladığım ve bana oldukça tatlı bir yol arkadaşı olan , okuduğum ilk ilhami algör kitabı. içerisinde altı çizilecek şöyle güzel cümleler görebilmek mümkün:
    "zamanın geçtikçe iyi şeyler getireceğine inanmıyorum. zamanın iyi şeyler getirmek gibi bir derdi olduğuna inanmıyorum. ileride bir yerlerde iyi iyiliğin bizi beklediğine inanmıyorum, hayatın tekâmül, gelişim, inkişaf, ilerleme diye kendinden menkul bir mecburiyeti olduğuna inanmıyorum.
    ...meğer ki dünya denilen gezegen esasen bir yürüme bandı imiş. meğer ki her şey bizim kuruntumuz imiş. yürüme bandı üzerinde gelip geçen bir vakit'e "hayat" demek,ancak böyle bir kuruntu ile mümkün imiş."
hesabın var mı? giriş yap