• osmanlı zamanında bir meslek ve bu mesleği yapan kişi. görevleri tuvaletin önünde beklemek, boşalan ibrikleri doldurmak, yeni gelene hangi ibriği alacağı konusunda direktif vermekmiş. sahip oldukları yetkinin boktan bir yetki olmasından dolayı, ibriklerden hangisini almaya çalışsan karşı çıkıp "onu alma sol cenahtakini al" gibi laflar ederlermiş. bu yüzden, bi boka yaramayan yetkilerini yüceltip her fırsatta kullanan adamlara "ibrikçibaşı" denir..

    (bkz: ibrik)
  • (bkz: ibrikci)
  • ibrikçi, ibrik tutan kişidir. ibrikçibaşı ise bunların en rütbelisidir, yani padişahın ibrikçisi. bu yuzdendir ki ibrikçibaşı olmak önemli bir mertebedir, zira 7 düvele hükmeden haşmetli padişahın poposunu gören yegane kişidir.
  • bir rivayete göre padişahın taşaklarını yıkayan tuvaletçi.
  • gereksiz yere gayretkeşlik edip, kendilerine başvuran kişilere anlamsız zorluklar çıkaranlara, ibrikçi başı denir.

    (bkz: minimum yetki maksimum arıza)
  • devletimizin özetidir.

    mesela ben kendisine iü öğrenci kültür merkezi'nde rastlamıştım.

    dergi mi çıkarıyorduk, ne yapıyorduk orasını tam hatırlamıyorum, bir memurun anadolu yakasındaki memuru araması gerekmişti. kibarca "arayamam" dedi. meğer binadaki tüm telefonlar sadece şehir içi aramaya açıkmış. 0216 da şehirler arası sayıldığı için istanbul anadolu yakasını arayamıyorlarmış. belki tüm istanbul üniversitesi'nde böyledi.

    çok belli ki ökm'nin (ve hatta belki istanbul üniversitesi'nin) yönetmeliği yazılırken bir ibrikçi başı "madem telefon erişim sınırlamaları var ve madem benim de bu yetkim var, kullanayım" demiş. yoksa nasıl tatmin edecek ibrikçibaşılığını?

    kendisine istanbul üniversite merkez kütüphanesi'nde de rastladım. koskoca binanın mahkum olduğu düzenlemeye göre bir öğrenci bir kerede kütüphaneden en çok 3 kitap çıkarıp bakaibliyordu. bir de gün içinde bakılabilecek toplam kitap sayısı vardı. ibrikçibaşı boş durmamış, çalışmış, varlığını belli etmişti. sanki öğrenciler oradan daha çok kitap okusa izdiham olacak ya da çalınan kitaplardan raflar boşalacak.

    ilerleyen yıllarda kendisi usulünü daha da geliştirerek şöyle bir sınırlama getirdi: istanbul üniversiteliler 3 kitap, dışarıdan gelenler 2 kitap! öyle ya üniversite dışından gelenler ajan olabilirlerdi ama onların 2'den çok kitap çıkarmasını engelleyen ibrikçi başımız mukadder bir kara projeyi bozmuştu.

    daha bir sürü örnek var ama en sonuncu en güzeli: internette 30 bin sitenin mahkeme kararsız, şeffaflık olmaksızın kapatılması yetmemiş, devlet büyüklerimiz bir de paketler türetmişler: yurtiçi, aile, kıl, tüy

    ne oluyor? çalışmış oluyorlar. hizmet vermiş oluyorlar. hay ben sizin görev anlayışınıza...

    demem o ki ibrikçibaşılık ölmedikçe düşmanı yunanistan'da, ırak'ta, hint'te, çin'de aramaya gerek yok. bulunduğu mevkiye hizmet için değil hakimiyet için geldiğini sanan son memurun ağzına sıçılmadan bu ülke vatandaşlarına huzur yok.
  • (bkz: #23093951)
  • annemin çok kullandığı kelimedir. en çok, otoparklarda " oraya park etme, buraya park et " diyen, otopark görevlisi için kullanır.
  • selçuklu, osmanlı ve duşakabinoğulları döneminde vale görevlilerine verilen isim.
hesabın var mı? giriş yap