• ilk entrysi olmanin duble cinli sinefil hazzinin ekstra gaziyla da (ne diyorum hic fikrim yok) ove ove bitiremeyecegim bu filmi federico fellini yapmistir. turkceye aylaklar olarak cevrilmis olabilecegine yalan meyal yemin edebilirim. semiz buzagilar olarak cevrilebilirmis halbuki, resimli italyanca sozlugunden copy paste yaparsak. aylaklar ismi daha iyi olmus, acikca goruluyor.
    film, fellini'nin muthis bir yazar oldugunu da acikca gorulur kiliyor. sonraki filmlerinde gorsellikle yarisa soktugu narrative dehanin hangi topraktan yeserdigini de gozumuze sokuyor fefe. sekizbucuk rekat namazinda niyazinda bir fellini'nin karakter tahlilindeki virtuezitesinde viziteye cikan aktorlerin arasinda birader riccardo fellini de var. fakat asil franco fabrizi cosuyor fausto rolunde.
    alti antikahramani birden doksan dakikada fircalayan karikaturcu fellini aslinda bize sunu demek istiyor sevgili cevat abi..hangi fellini evladim? hangi film degil ki cevat abicim.
    fellini 1953 tarihli bu filmde geleneksele nasil cukunu soktugunu ele aleme gosteriyor. acayip ayiptir soylemesi fakat filmdeki iki guzel kadinin ismini izninizle burada tekrar zikretmek istiyorum. arlette sauvage ve leonora ruffo. ikinizi de opuyorum.

    yasli homeseksuel aktor rolundeki zati izlerken aklima ismet ay'a da bu rolun cok yakisacagi gelmisti ki ertesi gun ismet ay goctu, suflesi bol olsun.
  • istisnai güzellikte bir afişe sahip, ve hiç bilinmeden, sadece afişine tav olunarak alınıp izlenildiğinde insanı* şanslı hissettiren, sinema keyfiyle dolduran klas film.
  • istanbul modern'de 3 mart cuma günü saat 20:00'de gösterilecek olan filmdir, kaçıranlara haber ola.
  • --- spoiler ---

    filmin sonunda moraldo trene binip giderken kamera geride kalanların yatak odalarını gösterir ve kamera sanki tren penceresinden bakıyormuş gibi uzaklaşır her odadan ki bu bence inanılmaz güzel bir ayrıntıdır.

    --- spoiler ---
  • 5 asıl karakter arasında fausto'nun en çapkın, leopoldo'nun en entelektüel, alberto'nun en soytarı, moraldo'nun en sessiz ama en cesur[bunu filmin sonunda görüyoruz] ve riccardo'nun en şarkıcı [bunu beceremedim] olduğu film. bence böyle anlatmalı, zira fellini bu 5 adamda (adam? çocuk!) kendini betimlediyse, mutlaka her birinde birbirlerinden parçalar olmalı, aralarında bağlantı olmalı, kesişim kümesi. belki de, işte fausto için "içlerinde çapkınlık dürtüsü ağır basan", riccardo için "içlerinde şarkı söyleme isteği ağır basan" falan demeliydim. bilmiyorum. kudra'nın dediği sahne, bence filmin en korkutucu sahnesiydi zira sanki tren evlere giriyormuş gibi hissettim. ürkütücü bu. bir de, insanın yanında annesi varken izlememesi gereken bir film bu, alberto'nun annesine duyduğu sevgisini kıskanabiliyorlar.

    - gel bakalım koca kafam.
  • film iki parçadan oluşur. ilk parçada şöyle bi karakterleri tanır ortamı görürsünüz ikinci parçada moraldo trene biner ve gider.
  • izlerken bana trainspotting'i anımsatan film, hikayenin esas hatlarında da benzerlikler var. acaba irvine welsh yazarken etkilenmiş midir?
  • aylaklık müessesesinin hakkını veren bir fellini filmi. benim de ilk izlediğim fellini filmi olma özelliğini taşıyor bu arada. adının boşuna aylaklar olarak çevrilmediği kanısındayım. 50'lerde aylaklığı hakkıyla icra etmiş kendi akrabalarıma, yusuf atılgan'ın aylak adamı bay c'ye ve camus'nün fransız aylağı yabancı'ya baktığımda da ortak bir halet-i ruhiyeye rastlamak mümkün. çapkınlık mevzuuna fazlaca değinmiş fellini ki o dönemin adamlarında yadsınamayacak derecede göze çarpan bir olgu bu çapkınlık hadisesi. o dönemlerdeki bu ortaklaşmanın esas nedenini henüz keşfedememiş olsam da örneklerine rastlamak bana büyük bir haz veriyor.

    --- azıcık spoiler olabilir bence izledikten sonra okuyuver ---

    karakterlere gelecek olursak, en merkezdeki karakter fautso çapkınlığıyla işlenmiş. bu özellik onda kötü bir huy olarak gösterilmemiş de daha çok onun başarabildiği yegane yaşama biçimi olarak sunulmuş gibi. fautso'dan kadın düşkünlüğünü çıkarttığımızda geriye pek de bir şey kalmıyor gibi zaten. gerçi bu kişilik özelliklerini birçok farklı karaktere bölüştürmüş olmanın da getirdiği bir durum aslında. fakat bu bölüştürme sırasında riccardo'nun hakkı yenmiş, hikayesi güdük kalmış, derinine inilmemiş gibi geldi bana. entelektüel adamımız leopoldo ise hatları çok net bir entelektüel tipolojisi yaratıyor. yaşadığı yerde sıkışıp kalan ve kendini gerçekleştiremeyen insanın dramını hakkıyla yaşıyor ve yaşayacak. alberto ise benim için büyük bir boşluk. onu kafamda oturtamadım, sempati mi besledim antipati mi bilemedim. haklı mı buldum haksız mı karar veremedim. soytarı diye sıfatlandırılıyor fakat bana daha çok hayatı mizaha vurup yaşamını kolaylaştırmaya çalışıyormuş gibi geldi. anasının kuzusu ve biriciği görünümü ve kardeşini kendi hayatını yaşayacak kadar cesur olduğu için suçlaması sinirime dokunan noktalar olarak kaldı. karakterler hayatlarının değişme zamanının geldiğinin farkında olmakla beraber değişime hazır değil ve bunun için bir şey yapmıyorlar, bu nedenle yapmaya kalkışanlara da içten içe sinirleniyorlar gibi sanki. mesela fautso da filmin sonunda 'akıllanmış' gibi görünse de birkaç gün sonra yolda gördüğü bir güzelin peşine koşacaktır yine. gelgelelim filmin en sevdiğim karakteri olan moraldo'ya. ürkek, sessiz ve içine kapanık gibi görünen bu karakter filmin sonunda ne kadar cesur olduğunu kanıtlıyor. fakat bir yandan da farklı bir düşünce aklımın bir yerinde saklı kaldı. moraldo'nun bu sessiz, üzgün, fautso'nun hallerini onaylamayan görüşünün sebebi bana arkadaşının göz göre göre kardeşini aldatması değil de fautso'ya içten içe beslediği aşkıymış gibi geldi. zaten film boyunca hiçbir kadınla ilişkisini ya da böyle bir isteğini görmüyoruz moraldo'nun. filmin başından beri zaten çözülemeyeğini bildiği için içinde saklı tuttuğu bir derdi olduğunu düşündüm ve filmin sonunda bu düşüncem onun eşcinsel aşkını yaşayamadığı için mutsuz olduğu yönünde güçlendi. moraldo fautso'ya asla kardeşi aldatılan bir kayınbirader gibi kızmadı, hep ardından aşkına karşılık bulamayan hatta aşkını itiraf bile edemeyen bir dost gibi hüzünle baktı fautso'nun çapkınlıklarına. ve en sonunda da çekip gitmedikçe hayatında hiçbir şeyin değişemeyeceğini kabullenip atladı trene.

    --- azıcık spoiler olabilir bence izledikten sonra okuyuver ---
  • güzel bir fellini filmidir efendim bu film. kısaca bilgi vermek gerekirse bir italyan kasabasında yaşayan beş adet delüğanlının hayatlarından bir kesit sunmuş yönetmen. gayet güzel bir konu güzel bir şekilde işlenmiş. film gayet akıcı ve güzel. izlenmesi şiddetle tavsiye olunur.

    --- spoiler ---

    şimdi gelelim işin spoiler kısmına yukarıdaki yorumlarda arkadaşlar bu beş karakterin bütününün felliniyi oluşturduğundan bahsetmiş cidden güzel demiş bu tespiti yapan arkadaşı tebrik ediyorum. onun dışında filmi izlerken bildiğin sinir oldum arkadaş. bu şerefsiz fausto insanda ne huzur bırakıyor ne de sevinç. be hey öküzün oğlu be hey piç ulan hiç mi utanman arlanman yok senin. elemanın önünü alamadık bütün film boyunca kadın bunda, içki bunda, tütün bunda ,hırsızlık bunda, aylaklık bunda bir herif üzerinde bütün olumsuz vasıfları taşıyabilir mi? diye soruyordum kendime bu herif taşıyor maalesef.

    ama şimdi allah tip vermiş boy pos vermiş onu es geçmemek lazım. gül gibi karısını aldatıyor eşşoğlu yetmiyor yüzsüz yüzsüz "arkadaşı yolcu ediyordum" diyor, yetmiyor "bana asıldı yüz vermedim" diyor, yetmiyor "ne yaptım ben yaa hangi ruj izi??" diyor. sonra da yüzsüz yüzsüz kendisini affettiriyor. burada felliniyi takdir etmek istiyorum adam resmen günümüz italyan erkeklerinin atasını teee 1953 yılında filme çekmiş iyi mi? atası fausto olan nesillere " italyanlar da çok piç yaa" dememek gerekiyor.yine de şimdiki italyanlar az bile fausto kadar olsalar koynumuzdan hatunu alırlar bön bön bakarız arkalarından. velasıl günümüz ikili ilişkilerinde piç diye tabir edilen adamın genlerinin nereden geldiğini bu filmle öğrenmiş bulunuyoruz.o piçin anne tarafının bir italya geçmişi olabilir. fausto bu kaçırmamış.

    sandraya gelirsek ya hatun ne güzel kadınsın üstelik güzelliğin kasaba ahali tarafından "bahar güzeli" olarak tescillenmiş. önün açık işte yürü git. ne işin var fausto zibidisiyle. adam bir kere faul. herif sandranın hamile olduğunu öğrenir öğrenmez milanoya kaçıyordu neredeyse. buna rağmen hala seviyor bu sandra kezbanı faustoyu. yetmiyor aldatıyor yine ses etmiyorsun. yetmiyor yine aldatıyor yine ses çıkarmıyorsun yahu hiç mi özsaygın yok sandra yapma böyle. fellini sandra karakteriyle günümüz türk kezbanını anlatmış bence. arkadaş felliniye saygı duydum yeminlen. şimdi bakıyorum da ikili ilişkiler konusunda sinir olduğum iki tip var erkeğin "aldatan", kadının "kabulleneni ". adam almış ikisini evlendirmiş bize izlettiriyor.

    şimdi bu sandranın bir gardaşı var adı morado bu garibim de ilk italyan varoluşçularından herhal. bir böyle sorgulama, bir böyle gece 4e kadar sokakta takılmalar, bir böyle hatunlu ortamda tek takılmalar, bir böyle mutsuzum ben tripleri, bir böyle trene atlayıp uzaklara gitmeler falan. ama delikanlı çocuk bak şimdi sonuçta 5 tane ergenin içinden kabuğunu kırıp uzaklara giden tek bu oldu. o yüzden takdir ettim ben bu herifçioğlunu.

    sonuç olarak cidden fellini çok güzel bir film çekmiş. baba-oğul ilişkisi bakımından da türk-italyan benzerliğine insan gerçekten hayret ediyor.
    --- spoiler ---
  • akla/aklıma orhan kemal'in arkadaş ıslıkları romanını getiriyor. yalnız hem kahraman farklı davranıyor, hem yönetmen ve yazarın tavırları farklı. fellini sosyalize olmakta, büyümekte zorlanan kahramanına merhamet ediyor; orhan kemal büyümek zorunda kalan kahramanına merhamet ediyor. fellini kahramanı şeytanın ayartısına, yaramazlığa hayır diyemiyor, acısını çekerken bile büyüyeceği belirsiz veya büyümekten umutsuzdur. orhan kemal'in kahramanı güç bela terk ettiği sokağı ve cenneti unutamıyor, artık olan olmuştur, geri dönemeyecektir.

    federico fellini kadınları gösteriyor ama aşağılamıyor; erkekleri aşağılıyor ama göstermiyor; eşcinselleri hem aşağılıyor, hem gösteriyor, hem koruyor. harika çocuk fellini muhtemelen iyi bir narsist.
hesabın var mı? giriş yap