• situationism'in en önemli temsilcisi, gösteri toplumu'nun kavramsallaştırıcısı guy debord'un 1952'de, "sinema öldü, artık sinema yok, hala var olduğuna inanıyorsanız gelin tartışalım" diyerek çektiği, gösterime girdiğinde seyircilerin yoğun protestolarına sebep olan filminin adı. seksen dakikalık bir film, daha doğrusu film olmak istemeyen film olmayı kökten reddeden bir film.
    filmde hiç görüntü yok. sadece siyah ve beyaz perde arasında geçişler ve filmin bazı kısımlarında rastgele seçilmiş kitaplardan yine rastgele seçilmiş cümlelerin seslendirilmesi var. perde siyah olduğunda tamamen sessizlik hakim, beyaz olduğundaysa cümleler duyuluyor. siyah ve beyaz geçişlerin süreleri de farklı. ama filmin dörtte üçü tamamen sessiz. müzik de yok.
    neden böyle bir film çekmiş peki kapitalizm eleştirisini gösteri toplumu üzerinden tanımlayan debord, çünkü sistemin kendini sahne olarak gerçekleştirip insanları da bu sahnede imaj bombardımanına uğratarak onları gösteri yapmaya zorlayan ve başka bir var oluş biçimine izin vermediği için insanları kendi gerçekliklerinden koparan bir dünyada insanın yeni görüntü yaratamayacağını savunduğundan. sistem ürünleri ve imajları öylesine iyi bütünleştirmiş, ve bu kandırmacayı öylesine güçlü şekilde yutturmuştur ki, kandırılan insanların yeni hiç bir şey üretme şansı yoktur. sistem kendi muhaliflerini bile gösterisinin içine çeker, ve onları da etinden ve sütünden faydalanır.
    filmin arkasındaki teori muhteşemdir, ama film izlensin diye değil tamamen insanları provoke edip düşünmeye zorlamak için çekilmiştir.
    (bkz: la societe du spectacle)
  • guy debord'un provakatif başkaldırısı: sade için ulumalar. '52den gelen bir kapitalizm eleştirisi. 80 dk boyunca 'süren' görüntüsüzlük ile imaj bombardımanının sebep olduğu yıkıcı yaratım'a, insanın üretmemesi -ve daha net okumayla- düşünmemesi için dizayn edilmiş sisteme bir küfür. teorideki dahiyanelik pratikte ne kadar işlerlik kazanmıştır bilinmez. ama sorgulatır. imgelere savaş açmasıyla da jean baudrillard'ın da gözlerinden öper mi öper.

    izlenmesi (ona izlemek denirse), unutulmaz bir tecrübedir.
  • birazini olsun seyredip de damarlarini acmak isteyenler icin buyurun buradan yakin :
    http://juralibertaire.over-blog.com/…e-6649731.html
  • pdf

    --- uğur filmden alıntılanmıştır ---
    guy debord’un ilk filmi olan hurlements en faveur de sade (howlings in favour of de sade) - sade için ulumalar, eğer film olarak tanımlanabilirse, bir anti-film. filme kafa tutan ve onu reddeden bir manifesto, bir provokasyon, bir savaş. debord’a göre imgeler –tıpkı faşizm gibi– bağımsızlaştı ve izleyiciyi sömürgesi altına aldı, insanlık edilgen bir nesneye dönüştü. bu yüzden bu filmde imge yok; perde ya siyah ya da beyaz. duyulan sadece kanunlardan, romanlardan ve haberlerden parçalar okuyan sesler. perde siyahken ses yok ve son kısım siyah bir sessizlik. bu bir başkaldırı, gerçek bir anti-sinema deneyimi.
    --- uğur filmden alıntılanmıştır ---

    yapımdan lakonik alıntılamalar:

    sinema ölmüş durumda. artık film üretmek imkansız.
    -
    intiharın mükemmeliyeti, muğlaklığında yatar.
    -
    nehir akıyor, sefillik sürüyor.
    -
    cam afiş üstündeki dolu taneleri.
    bu lanetli gezegeni unutmayacağız.
    -
    tam bir karanlık; gözler felaketin büyüklüğüne kapalı.
    -
    yasak olan tecavüz, hatıralarımızda sıradanlaşır.
    -
    bu kadar cenaze konuşması yeter.
    fakat tüm bu insanlar çok sıradandı.
    -
    tüm köprüleri uçurmaya hazırdık fakat köprüler bizi hayal kırıklığına uğrattı.
    -
    volkanik adaların göze hoş gelen parçalanışı.
    -
    sana söyleyecek başka bir şeyim yok.
hesabın var mı? giriş yap