holly golightly
-
audrey hepburn'un breakfast at tiffanys filminde canlandırdığı karakter -ki gerçek adı lulamae barnes'dır, çiftlikten kaçmıştır new york'a gelmiştir. (klasik olduğu için spoiler sayılmaz)
tam da ne iş yaptığı belli olmadan yaşayan, partiden partiye seken, pencere pervazlarında oturup moon river'ı söyleyen insandır holly. üst kattaki sarışın yazar paul varjak'a kaptıran, sabahın köründe tiffanys'de, çerez kutusundan çıkan teneke yüzüğe isim yazdırandır, yağmur altında "cat..! cat..!" diye sahip olmaktan korktuğu için isim de takmadığı kedisini arayandır.
holly'i hep o şahane siyah elbisesi, uzun upuzun ağızlıklı sigarası, 56 ekran, kimseye o kadar yakışmayan gözlükleri ile hatırlamak lazımdır.
audrey hepburn de dünyanın en güzel kadınıdır. -
britanya garajlarinin saygin punkeri billy childish'in yaninda gordugumuz hanimin adi da bu.. hatta elephant albumunun finalinde, jack white - meg white ikilisine eslik eden de ayni hanim.. its true that we love one another'da hep birlikte egleniyorlar, kim kimin nesi, diye soranlarla bir guzel ortada sican oynuyorlar..
-
its true that we love one another'in sonunda "jolly good, cup of tea?" deyisiyle yaran, surunduren, olduren ingiliz cins-i latif..
-
ayrıca baş ağrısını gideren de bir indie grubudur hele hele your love is mine diye de bir şarkıları vardır ki gerçekten grubun en kayda değer şarkısı sayılabilir .
-
holly icin belki de en güzel tanim truman capotenin sarf ettigi bu cümleden ibaret:
“holly was such a symbol of all these girls who
come to new york and spin in the sun for a
moment like may flies and then disappear.” -
zamaninin en bir it girl'üdür belki de. keske günümüzdeki it girl'ler de onun kadar "classy" olabilseler. o zaman onlara da saygi duyardik belki.
audrey hepburn disinda kimse oynayamazdi onu, hastasiyiz ikisinin de. -
basit bir parti kızı olmasının dışında hiç bir vasfı olmayan bu karakteri başka kim oynasa kötü dururdu, sinir bozardı kesin. audrey hepburn neye elini atsa zarif, güzel, şık hale getirebildiğinden -bir nevi heroes durumu- holly golightly de son derece zarif bir surete bürünmüştür ellerinde. o ünlü givency elbise, kocaman şapkalar, insanların gözüne girmesi ve hatta şapkaları tutuşturması çok muhtemel upuzun ağızlıklar da hep audrey hepburn sayesinde anlam kazanmış, stil ötesi bir durum yaratmıştır. bu kadar zaman sonra bile insanın o kıyafetlerle gidip tiffany'nin önünde dikilesi geliyorsa ve audrey hepburn hala tüm zamanların en tarz, en şık, en güzel ve en en en muhteşem kadını addediliyorsa - ben addediyorum en azından- yalnızca holly bahane, audrey şahane demek düşer bana. son olarak breakfast at tiffanys gösterime girdiğinde audrey'nin bir yaşında bir çocuğu olduğunu belirtmek isterim ki, kim anne der holly golightly tipinde birine, inanmak mümkün değil gerçekten.
-
asıl adı holly golightly smith olan londra doğumlu; şarkıcı, şarkı sözü yazarı ve gitarist.
"broken flowers" filminin soundtrackinde "the greenhornes"la birlikte eda ettikleri (o derece yani) "there is an end" parçası gerçekten kayda değer, hisli ve içli bir şarkıdır.
albümleri: (wikipedia'dan aynen arak)
the good things (1995)
the main attraction (1996)
laugh it up (1996)
painted on (1997)
up the empire (1998) (live)
serial girlfriend (1998)
in blood (1999) (with billy childish)
god don’t like it (2000)
live in america (2000)
desperate little town (2001) (with dan melchior)
singles round-up (2001) (compilation)
truly she is none other (2003)
down gina’s at 3 (2004) (live)
slowly but surely (2004)
my first holly golightly album (2005) (compilation with eight new songs)
you can't buy a gun when you're crying (2007) (holly golightly & the brokeoffs)
nobody will be there (2007) (holly golightly & the brokeoffs)
kaynaklar: (google'dan aynen arak)
http://www.hollygolightly.com/
http://www.myspace.com/hollygolightlymusic
http://en.wikipedia.org/wiki/holly_golightly -
en sevdiğim sözlerinden biri ''it should take you exactly four seconds to cross from here to that door, i'll give you two.'' olan karakter.
ve eğer bir gün bu harika repliği kullanmak zorunda kaldığınız bi olay yaşadıysanız, karşınızdaki adamın boş gözlerle size bakması, biraz önce sarf ettiği sözlerden daha ağır bi darbedir benim için. -
"you mustn't give your heart to a wild thing. the more you do,the stronger they get" (asla vahşi bir şeyi sevme, sen sevdikçe güçlenir onlar) repliği ile hafızama kazınmış, audrey hepburn'e aşık olma sebebi olan breakfast at tiffany's karakteri
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap