*

  • bir baudrillard makalesinin başlığı. tam ekran kitabinda da yer alir.
  • tam ekran - jean baudrillard, çev. bahadır gülmez. cogito:108 yky

    "transseksüellik ... haz duyma olarak cinsiyete kayıtsız kalma şeklidir... bedenin yazgısı proteze dönüşmek iken ... hepimiz simgesel olarak transseksüeliz." (a.g.e. sayfa 17)

    "aşırı derecedeki cinsellik göstergeleriyle cinsel bedenden kurtulma ... ve bunun sahnelenilişindeki abartı sayesinde arzudan kurtulma stratejisi, onun aksine yasaklama yoluyla farklılığı çökerten eski geleneksel cezalandırma stratejisinden çok daha etkili bir stratejidir ... bu stratejinin kimin işine yaradığı belli olmaz, çünkü herkes ayrim gözetmeden ona katlanir.

    ona her yerde rastlarsınız ... umutsuz kimlik ve farklılık arayışmızda bile . artık ... kendimize bir kimlik aramaya vaktimiz yok. bize anlık bir bellek, ivedi bir bağlantı, bizzat an içinde kontrol edilebilinecek reklam amaçlı kimlik gerekiyor ... moda ve görünüş terimleriyle söylemek gerekirse aranılan şey, pek öyle güzellik ya da baştan çıkarma değil de, imajdır.

    kendi varlığını bahane etmek olanaksız olduğuna göre (ki artık kendimizi seyretmiyoruz.), kala kala görünüşü göstermek kalıyor, artık ne olmak ne de seyredilmek kaygısı bile taşınmıyor. artık "varım, oradayım değil", "ben görünürüm, ben görüntüyüm" -imaj, imaj. narsizm bile denmez buna, bu derinliği olmayan bir dişa dönüklülük, reklam amaci güden bir saflik" (a.g.e. sayfa 19)

    işte bedenin proteze dönüşmesi, teatral aşırılık ve haz duyma olarak cinsiyete, daha geniş anlamda varlığa kayıtsız kalma: simgesel olarak transseksüellik.

    "imaj küçük bir görüntü gibidir, en kısa tanımla video görüntüsü ... modanın yaptığı tersine bakışı bile etkilemez, ayrıca hayranlık da uyandırmaz, sadece salt bir etki uyandırır ve bu etkinin özel bir anlamı yoktur (not: belki etkinin amacı bir aidiyetin ispatı olabilir; saflıktan ve/veya kimliksizlikten ve/veya arayışa çıkmama, sorgulamama tembelliğinden kaynaklanan bir ihtiyacın giderilmesi adına sarılınan bir aidiyet) ... bu ayrım mantığından yararlanan bir farklılık oyunu da değildir." (a.g.e. sayfa 20)

    ama bireye farklı olduğunu düşündürür. böylece farklılığı yasaklayan eski geleneksel cezalandırma stratejisinden daha kudretli bir strateji oluşturulabilir. "bu bir kayıtsızlıktır. kendisi olmak gelip geçici bir performansa dönüşür, yarını yoktur." (a.g.e. sayfa 20)

    özgürlüklerin mümkün kıldığı "... arayışta, göstergelerin dolaşımı ve zevklerin çokluğu nedeniyle, olası yanıtlar gitgide daha da az bulunacaktır. işte bu şekide ustaca transseksüel olduk biz." (a.g.e. sayfa 20)

    "... bugün yerleşik bir biçimde, durmaksızın, kitle iletişim araçlarının, görüntülerin, göstergelerin ışımasıyla devam ediyor..." (a.g.e. sayfa 21)

    ... bu ustaca, fakat, kimin işine yaradığı, kimin yönlendirdiği belli olmayan strateji.
  • bu aforizmanın geçtiği kitap kötülüğün şeffaflığı'dır.*
  • bugün artık bir tür yapay yazgıya teslim edilen eşeyli bedenin mutasyonunu izlemek ilginçtir. bu yapay yazgı transseksüelliktir. yapay yazgıyı doğal düzenden bir sapma anlamında değil de, cinsiyet farklılığının simgesel düzenindeki bir mutasyon sonucu ortaya çıkan şey anlamında alıyoruz. transseksüeli de anatomik cinsel değişim anlamında değil (sadece bu anlamda değil), travestinin en geniş anlamında, cinsiyet göstergelerinin yerine başkasını koyma oyunu anlamında ve cinsel farklılığın önceki oyununun tersine, cinsel kayıtsızlık oyunu anlamında alıyoruz.
    transseksüelin iki anlamı var: hem cinsel kutupların birbirlerinden farksızlaşma oyunu, hem de haz duymaya kayıtsız kalma, haz duyma olarak cinsiyete kayıtsız kalma biçimi. cinsellik haz duymayla ilgilidir (bu cinsel özgürlüğün ana motifidir), transseksüellik ise, ister anatomik olarak cinsiyeti değiştirmek anlamında yapmacıklık olsun, ister travestilerin giyimleriyle ilgili, morfolojik jestleriyle ilgili karakteristikcinsel kutupların birbirlerinden farksızlaşma oyunu, hem de haz duymaya kayıtsız kalma, haz duyma olarak cinsiyete kayıtsız kalma biçimi.
    cinsellik haz duymayla ilgilidir (bu cinsel özgürlüğün ana motifidir), transseksüellik ise, ister anatomik olarak cinsiyeti değiştirmek anlamında yapmacıklık olsun, ister travestilerin giyimleriyle ilgili, morfolojik jestleriyle ilgili karakteristik göstergelerin oyunu olsun, yapmacık olanla ilgilidir. cerrahi ya da göstergesel işlem olsa da, gösterge ya da organ olsa da, bütün durumlarda söz konusu olan protezlerdir ve bugün, bedeninyazgısı proteze dönüşmek iken, cinselliğin modelinin transseksüellik olması ve her yerde çekici bir konuma dönüşmesi mantıklıdır.
    hepimiz transseksüeliz. nasıl ki fiilen değişime uğramış biyolojik varlık isek, aynı şekilde fiilen transseksüeliz de. ayrıca, sorun biyolojik bir sorun bile değildir. hepimiz simgesel olarak transseksüeliz.
    cicciolina'ya bakınız. cinsiyetin ve cinsiyetin pornografik masumluğunun ondan daha olağanüstü tecessümü var mı acaba? o, aerobiğin ve soğuk bir estetiğin bakire meyvası olan, her tür cazibeden ve kösnüllükten yoksun, insan yüzlü kaslı bir robot ve tam da, bu nedenle, sahnelemiş olduğu acayip caydırma yetisiyle bir sentez idol haline getirilen madonna'nın karşıtı olarak gösterildi. ama üzerinde iyi düşünülürse, cicciolina da bir transseksüel değil midir? platin rengi uzun saçlarıyla, sanki bir kalıptan çıkmış gibi göğüsleriyle, şişme bir bebeği anımsatan ideal biçimleriyle, çizgi film ve bilim-kurgu dizilerindeki gibi kurutulmuş erotizmi ve özellikle (hiç de sapkın ve açık saçık olmayan) cinsel söylemindeki abartmayla, o eksiksiz hiçe sayma edası; pembe telefonların ideal kadını, bugün hiçbir kadının üstlenemeyeceği etobur-erotik bir ideoloji -kesinlikle bir transseksüel ya da bir travesti hariç: çünkü, bilindiği gibi, sadece onlar abartılı ve etobur göstergeleriyle geçinirler. şehvetli bir dışplazma cicciolina, bu haliyle madonna'nın yapma nitrogliseriniyle ya da michael jackson'un androjinik ve frankeştaynvari cazibesiyle buluşuyor. bunların hepsi mutasyona uğramış varlıklardır, travesti ailesinden, erotik look ları cinsil açıdan belirsizlik taşıyan, kalıtımsal olarak barok varlıklardır. hepsi amerika birleşik devletleri'nde söylendiği gibi gender-benders{1} dırlar.
    cinsel özgürlük miti, çok değişik biçimler altında gerçekliğin içinde canlı kalır, ama düşlem söz konusu olduğunda, androjininandrojinin ve erdişiliğin değişkelerine sahip olma özelliğiyle trans-seksüel mit egemendir. sefahattan, arzudan ve cinsel farklılıktan sonra, şimdi de tüm erotik görüntülerin parıltısı ve tüm görkemiyle transseksüel kitsch geliyor. postmodern pornografi diyelim isterseniz buna. artık cinsellik, belirsizliğinden ve kayıtsızlığından dolayı teatral bir aşırılık içinde kaybolur. ne zaman ki cinsellik ve politika aynı bozguncu proje içine sığıştırıldı, işte o zaman şeyler iyice değişti: eğer bugün cicciolina italyan parlamentosu'na milletvekili olarak seçilebiliyorsa, bunun nedeni transseksüelliğin ve trans-politikanın aynı ironik kayıtsızlıkla buluşmasındandır. sadece birkaç yıl öncesine kadar akıldan bile geçmeyen ve bugün yalnızca hoş bir uzlaşırnı ortaya çıkaran bu sonuç, sadece cinsel kültürün değil, ama özellikle tüm politik kültürün travesti tarafına geçtiğini göstermektedir.
    aşırı derecedeki cinsellik göstergeleriyle cinsel bedenden kurtulma, gizil kutuplanmasının giderilmesi ve bunun sahnelenilişindeki abartı sayesinde arzudan kurtulma stratejisi, onun aksine yasaklama yoluyla farklılığı çökerten eski geleneksel cezalandırma stratejisinden çok daha etkili bir stratejidir. buna karşılık, bu stratejininkimin işine yaradığı asla belli olmaz, çünkü herkes ayrım gözetmeden ona katlanır. bu travesti rejimi en geniş anlamda, kurumlarımızın temeli bile olmuştur. ona her yerde rastlarsınız, politikada, mimaride, teoride, ideolojide, hatta bilimde bile.
    ve hatta umutsuz kimlik ve farklılık arayışımızda bile. artık, ne arşivlerde, ne bir bellekte, ne bir geçmişte, ne de bir projede ya da gelecekte kendimize bir kimlik aramaya vaktimiz yok. bize anlık bir bellek, ivedi bir bağlantı, bizzat an içinde kontrol edilebilecek reklam amaçlı bir kimlik gerekiyor. sonuçta, bugün, bedene ilişkin aranılan şey, pek öyle sağlık da değildir, çünkü sağlık organik bir denge durumudur, bugün aranılan şey, bedenin geçici, hijyenik ve reklam amaçlı bir parıltısı olan -beden, ideal bir durumdan çok bir performanstır da zaten- ve aynı zamanda, hastalığı bir karşı-performansa dönüştüren biçimdir. moda ve görünüş terimleriyle söylemek gerekirse, aranılan şey, pek öyle güzellik ya da baştan çıkarma değil de, look'tur.
    herkes kendi look'unu arıyor. kendi varlığını bahane etmek olanaksız olduğuna göre (artık kendimizi seyretmiyoruz, baştan çıkarıcılık bitmiştir!), kala kala görünüşü göstermek kalıyor, artık ne olmak ne deseyredilmek kaygısı bile taşınmıyor. artık, "varım, oradayım değil", "ben görünürüm, ben görüntüyüm" -look, look! narsizm bile denmez buna, bunun adı derinliği olmayan bir dışa dönüklülük, reklam amacı güden bir tür saflıktır, artık herkes kendisinin emprezaryosu olmuştur.
    look küçük bir görüntü gibidir, en kısa tanımla video görüntüsü, mc luhan'ın deyişiyle, dokunularak algılanabilen görüntü gibidir; modanın yaptığının tersine, bakışı bile etkilemez, ayrıca hayranlık da uyandırmaz, sadece salt bir etki uyandırır ve bu etkinin özel bir anlamı yoktur. look şimdi artık modayla ilgili bir şey değildir, modanın daha ileri bir biçimidir. bir ayrım mantığından yararlanmaz, bir farklılıklar oyunu da değildir, farklılık oyunu olduğuna inanmaksızın farklılık oyununu oynar. bu kayıtsızlıktır. kendisi olmak gelip geçici bir performansa dönüşür, yarını yoktur, yalın bir dünyada büyüsü bozulmuş bir özenticiliktir...
    geçmişe dönük bakıldığında, transseksüelin ve travestinin zaferi, önceki kuşakların cinsel özgürlüğüne tuhaf bir ışık tutar. bu özgürlük, kendi söylemine bakılırsa, dişilin ve haz duymanın (eril, daha çok gücün alanını elinde tutmuştur) ayrıcalıklı biçimdebiçimde göklere çıkarılması da dahil olmak üzere, bedenin maksimum bir erotik değeri olarak görünmekten öte, belki yalnızca cinslerin birbirleriyle karışıklığına yol açan bir ara evre olmuştur. cinsel devrim belki de transseksüelliğe doğru kesin bir aşama olacaktır yalnızca. temelde, her devrimin sorunlu yazgısıdır bu. cinsel devrim, arzunun gücüllüğünü özgürleştirerek temel bir soruyu gündeme taşır: ben bir erkek miyim ya da kadın mıyım? (psikanaliz, bu cinsel belirsizlik ilkesine en azından katkıda bulunmuştur.) bütün diğer devrimlerin ilkörneği olan siyasal ve toplumsal devrime gelince, kendisine kendi özgürlüğünü ve kendi iradesini kullanma hakkı tanıyarak, insanı, amansız bir mantık uyarınca, kendi iradesinin nerede olduğunu, temelde ne istediğini ve kendinden bekleme hakkının ne olduğunu sormaya sürüklemiştir -daha önceden hiç bilinmeyen bir sorundur bu. her devrimin çelişkili bir sonucu vardır: belirsizlik, bunalım ve karışıklık kendisiyle başlar. ama aynı zamanda, seçme, çoğulluk, demokrasi gibi başka birçok olumlu öğeler de onunla başlar.
    şu var ki, cinselliğin demokratik ilkesi yoktur. cinsiyet insan haklarının içinde yer almaz ve cinselliğin özgürleşme ilkesi yoktur.bir kez sefahati aştıktan sonra, cinsel özgürlüğün etkisi, sonuçta herkesi kendi "cinsinin" (gender), kendi cinsil ve cinsiyet kimliğini aramakla baş başa bırakacaktır; bu arayışta, göstergelerin dolaşımı ve zevklerin çokluğu nedeniyle, olası yanıtlar gitgide daha az bulunacaktır. işte bu şekilde ustaca transseksüel olduk biz. aynı şekilde, gizlice trans-politikacı olduk, yani, politik anlamda kayıtsız ve farksızlaştırılmış varlıklar, politik anlamda androjinik ve erdişi varlıklar, bütün çelişkili ideolojilere yatırım yapan, onları sindiren ve dışlayan, sadece maske takan varlıklar olduk ve belki farkında olmadan, kafamızın içinde politikliğin travestileri olduk.
    eşzamanlı olarak neyin galebe çaldığını görüyoruz? politik (trans-politik) biçim olarak terörizmi, patolojik biçim olarak aıds ve kanseri, cinsel ve genelde estetik biçim olarak trans-seksüeli ve travestiyi görüyoruz. bu biçimler, bugün zihinsel düzeyde büyüleyicidir. ne cinsel devrim, ne politik tartışmalar, ne kalp damar hastalıkları ya da iş kazaları, ne de konvansiyo-nel savaş bile ortak biçimde hiç kimseyi ilgilendirmiyor. (savaş konusunda böyle olması mutluluk verici: birçok savaş, hiç kimseyi ilgilendirmeyeceği için olmayacaktır.) gerçekfantasmalar başka yerdedir. onlar bu üç biçimin içindedirler ve üç biçimin her biri, bir işleyiş ilkesinin iyi çalışmamasından ve ortaya çıkan etkilerin karışıklığından kaynaklanır. bunların her biri -terörizm, travesti, aıds- politik, cinsel ya da genetik oyunun şiddetlenmesiyle uyuştuğu gibi, aynı zamanda da politikanın ve cinselliğin saygın yasalarının zayıflığı ve çöküşüyle de uyuşmaktadır.
    bunlar, virütik, büyüleyici, duyarsız, görüntülerin bulaşıcılık gücüyle çoğalmış biçimlerdir, çünkü bütün modern kitle iletişim araçları, enformasyon, haberleşme, hepsinin virütik bir gücü vardır ve bu güç bulaşıcıdır. biz, bedenlerin ve zihinlerin sinyaller ve görüntüler aracılığıyla ışıdığı bir ışıma kültürü içinde yaşıyoruz ve eğer bu kültür en güzel etkilerini yaratıyorsa, en öldürücü virüsleri de yaratması şaşırtıcı mıdır sanki? insan bedenlerinin nükleer enerjiye maruz kalması hiroşima'da başlamıştı, ama aynı şey, bugün, yerleşik bir biçimde, durmaksızın, kitle iletişim araçlarının, görüntülerin, göstergelerin, bilgisayar programlarının ve ağlarının ışımasıyla devam ediyor.
    14 ekim 1987
hesabın var mı? giriş yap