• bastan cikarici bir orospunun coskusal masumiyetidir.
  • taksim gezi parkı direnişinin aydınlık yüzüne karşı garip sesler çıkaran primatları içine alan insansıların bu ahvallerini tanımlamak için nurdoğan rigel'in kullandığı metafor.(19.06.13 - 10:14- ulusal kanal)

    tabii sayın profesör rigel bunu bir iletişim bilimci zerafetinde ifade ediyor. yan sıfatlarla zenginleştirmek tamamen bana ait bir işgüzarlık.

    çok şık tanım, cuk oturuyor.

    bu kadar şeffaf olduğu için sayın başbakanımızı çook seviyoruz.
  • "düşünce çoktan yok olmuşken, şeyler işlemeyi sürdürür. (…) örneğin, ilerleme düşüncesi yok oldu, ama ilerleme sürüyor."

    - o -

    “cinsellik artık yalnızca cinsellikte değil, başka her yerdedir. politika politikada değildir artık, tüm alanlara mikrobunu saçmaktadır:

    ekonomi, bilim, sanat, spor…

    spor da sporda değildir artık; iş hayatında, cinsellikte, politikada genel anlamda performansın üslubundadır.”

    - o -

    "türlerin karışımı yasası dayatılıyor bize. her şey cinseldir; her şey politiktir; her şey estetiktir; hem de aynı zamanda. her şey politik bir anlam kazandı, özellikle de 1968'den bu yana sadece gündelik yaşam değil; delilik, dil, medya ve hatta arzu bile politik bir anlam kazandı. her şey özgürleşme ve kolektif kitlesel süreçler alanına girdiği ölçüde politikleşiyor. aynı zamanda her şey cinsel hale geldi, her şey arzu nesnesidir."

    - o -

    "her şey politik olduğunda artık hiçbir şey politik değildir ve politika sözcüğünün anlamı kalmaz. her şey cinsel olduğunda artık hiçbir şey cinsel değildir ve cinsellik tüm anlamını yitirir. her şey estetik olduğunda artık güzel ya da çirkin olan bir şey kalmaz ve sanat da yok olur."

    - o -

    "…aranılan şey güzellik ya da cazibe değil artık; look (görünüm). her kişi kendi görünümünü arıyor. kendi varoluşunu ileri sürmek artık olanaklı olmadığından, ne var olmayı ne de bakılıyor olmayı dert etmeksizin boy göstermekten başka yapılacak bir şey kalmıyor geriye. varım, buradayım değil; görülüyorum, bir imajım var; bak bana, bak! narsizm bile değil bu; sığ bir dışadönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldiği bir tür reklamcı saflığı."

    - o -

    "batı’nın yaptığı en büyük işin dünyanın ticarileştirilmesi, her şeyi ticaretin yazgısına bırakmış olması olduğu söyleniyor. oysa en büyük iş, dünyanın estetikleşmesi, kozmopolit biçimde sahnelenmesi, görüntüye dönüştürülmesi, göstergebilimsel olarak düzenlenmesi olmalıdır. bizim tanık olduğumuz şey, ticaretin maddi kurallarının ötesinde, reklamlar, medya ve görüntüler aracılığıyla her şeyin bir gösterge sanayisine dönüşmüş olmasıdır. en marjinal veya en sıradan veya en müstehcen şey bile estetikleşiyor, kültürelleşiyor, müzelik hal alıyor. her şey söyleniyor, her şey ifade ediliyor, her şey gösterge gücüne ya da tavrına bürünüyor."

    - o -

    "eskiden yolculuk yapmak başka bir yerde olmanın ya da hiçbir yerde olmamanın yoluydu. bugün, bir yerde olma duygusunu his-setmenin tek yoludur. kendi evimde, her türlü enformasyonla ve bir yığın ekranla çevrelenmiş olarak, hiçbir yerde değilim artık; ama yine de dünyanın her yerindeyim, evrensel sıradanlığın için-deyim. burası; bütün ülkelerde aynı yerdir. yeni bir kente, ya-bancı bir dile ayak basmak ansızın kendimi burada ve başka hiçbir yerde bulmamdır. beden, bakışını yeniden bulur. imgelerden kurtulmuş beden imgelerine yeniden kavuşur."

    jean baudrillard
  • fraktal çağda, kitlesel süreçler ve medya dolayısıyla türlerin birbiri içine girmesi, ekonomi, cinsellik, spor, politika vs. hepsinin değer kaybetmesi, her şeyin kitlesel olduğu sürece var olması ama anlamını kaybetmesi, estetik değerini yitirerek ticarileştirilmesi, sadece bir göstergeye dönüşmüş olması, tüm bunları kopyalayıp çoğaltmamız, simülasyonlarını yaratmamız ve içini boşaltmamızdan bahsediyor baudrillard.

    okurken eleştirinin şeffaflığı ve reel oluşu beni o kadar rahatsız etti ki sanki ruhum çekildi kanım emildi.
  • #85734601

    ek olarak denilebilir ki; 1960'ların cinsel devriminin cinsel özgürlüğe değil travestiliğin hükümranlığına, kadın-erkek kategorilerinin birbirine karışmasına neden olduğunu söyler sanatta devrim ile iyi-kötü gibi estetik düzeye dair kategorilerin terk edilerek kötünün de kötüsü türünden trans-estetik kopyaların hayatlarımızı doldurduğunu, her şeyin makineleştiğini, politikanın sonuna yol açan politik devrimin eski politik biçimlerin simülasyonu olan trans-politikanın egemenliğini kurduğunu savunuyor

    baudrillard

    “bazı sınırların ötesinde, neden-sonuç ilişkisi kalmadı. sistem tümüyle durgunluk içinde deviniyor. insan haklarının yayılması ve liberalleşme bir tür kendiliğinden terörizmi doğurdu. kişi artık kendi kendisiyle çatışmaktadır. iletişim yüzünden bu toplumun kendisine karşı alerjisi artıyor. kendi genetik, biyolojik ve sibernetik varlığı karşısındaki şeffaflık yüzünden beden, kendi gölgesinden bile alerji kapıyor. yadsınan tüm ötekilik hayaleti kendi kendini yıkan bir süreç olarak diriliyor. işte bu kötülüğün şeffaflığıdır. “ diyerek açıklıyor

    birde bence kitabın en etkileyici bölümlerinden biri kökten egzotizm başlığı altında fotoğraf konusu. baudrillard, fotoğrafın yaban ve ilkel olan her şeyle, en temel egzotizmle, nesnenin yani ötekinin egzotizmiyle yakınlığının, yolculuğun kökenine yakınlığından geldiğini ileri sürer. yazara göre fotoğraf çekme isteği şu saptamadan kaynaklanır: bütünsel bir perspektif içinde anlam açısından bakılan dünya oldukça hayal kırıcıdır. ayrıntıda ve aniden yakalanarak görüldüğünde ise kusursuz bir apaçıklık içindedir.

    tanım: baudrillard’ın okunması mutlak kitabı
  • “ekranlar, videolar, röportajlar arasında yalnızca başkaları tarafından görülmüş olanı görüyoruz.”
    (jean baudrillard, "kötülüğün şeffaflığı")

    iktidar ve kuklalarının bak ve gör dediği çizgideyiz. üçüncü sınıfın kronik laneti.
  • pes ettiğim jean baudrillard kitabı. bugün okumaya çalışmamın üçüncü günü. arada anlamanın verdiği sevinçle sarıldığım cümleleri olmadı değil ama genele oranı oldukça düşük. başka bir zamanda tekrar buluşmak üzere rafa kaldırıyor ve "trans ekonomik"te yolları ayırıyorum.

    "gerçeklikten kurtulunca, gerçeklikten daha gerçek olabilirsiniz: hiper-gerçekçilik."
  • baudrillard, kötülüğün şeffaflığı'nda yaşadığımız çağı şöyle niteler: "görülmeye değer olmayan bir görüntüler bolluğu..."
  • kütüphanemde bulunan kitaptır.*

    günümüzdeki cinsel devrimin geldiği noktayı öngörebilmiş yazara sahiptir. sanırım transnormale doğru baskıcı tutumun köklerini öğrenmek için birebir kitaptır.

    (bkz: la transparence du mal/@safagi sokmeyen cocuk)
    (bkz: jean baudrillard/@safagi sokmeyen cocuk)

    not: kitabı okumak için ilgili bağlantıdan indirebilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap