*

  • başkalarının baktığı ama göremediği fırsatları görüp, bunları birer iş fikrine dönüştürebilmesi.(bkz: girişimci)
  • ** bu entry alanı kiralıktır **
  • ilk defa ekonomist joseph schumpeter tarafından ortaya atılmıştır. schumpeter’e göre girişimciler yeni bileşimler yaparak mevcut ekonomik düzeni yıkan kişilerdir
  • ya$adığımız çevrenin yarattığı fırsatları sezme, o sezgilerden dü$ler üretme, dü$leri projelere dönü$türme, projeleri ya$ama ta$ıma ve zenginlik üreterek ya$amı kolayla$tırma becerisine sahip olmaktır..
  • girişimcilik, karşımıza çıkan fırsatlardan yararlanma ya da yeni fırsatlar yaratabilmek amacıyla üretimin girdilerini örgütleme yeteneğimiz ve risk alma özelliklerimizdir.
  • odtu isletme bolumunde tugrul atasoy tarafindan verilen ders.
  • açıköğretim işletme fakültesi son sınıf derslerinden birisidir. düşünceleri paraya dönüştürme becerisi şeklinde, kısa bir tanımı da mevcuttur.
  • girişimcilik, egemen ideolojinin bir emniyet subabı olarak başarıyla kullandığı kavramlardan biridir.

    iktisat literatürünün diliyle bir giriş yaparsak, üretim faaliyeti denen şeyin gerçekleşmesi için birkaç faktör gerekmektedir. emek, sermaye, doğal kaynaklar ve bunları bir araya getirecek cin fikirli bir müteşebbis. bu faktörlerden müteşebbis dışındakiler kiralanabilir, yani piyasada emek için ücret, sermaye için faiz, doğal kaynaklar için de rant ödenip edinilebilir.

    girişimcilik aslında bir yaratıcı yıkımdır, schumpeter'in deyimiyle, ve kapitalizmin motorudur. liberal bir perspektiften bakılırsa, sistem herkese aslında böyle bir şans tanımaktadır. güncel bir örnek verelim: şu anda 15 milyar dolar piyasa değerine sahip olan bir şirkettir facebook. yaratıcısı olan girişimci ise bir üniversite öğrencisidir. kişisel bir başarı hikayesidir bu. dünyada yaşayan 7 milyar insan arasında birkaç yüz veya bin kişinin aklına gelebilecek ve onların yırtmasını sağlayacak bir olanak vardır kapitalizmde. sen de yapabilirsin der sistem, sen de başarabilirsin, bak filancanın yaptıklarına... herkesin fırsat eşitliğine sahip olduğunu düşündürmek ister. öyle değildir aslında, herkes eşit ve özgür değildir girişimci olup kendini kurtarabilmek için. veya hadi varsayalımki ceteris paribus herkes eşit başarma şansına sahip. kaç kişi başarabiliyor? kaç kişi hayatını sadece geçimlik düzeyde yeniden üretebilecek işlere mahkum kalıyor günün sonunda?

    sonuç itibariyle, girişimcilik, girişimci ruh falan gibi şeyleri öne sürmek ve yüceltmek koca bir yalandan ibarettir. sadece sistemde birilerinin yukarı doğru çıkabildiğini gösterip kitlelerin havasını almaktır.

    cambaza bak demektir kısaca...
  • "türkiye'de müthiş bir girişimci ruhu var, deli bir cesaret var. şehirlerarası otobüsler, şehir içi minibüsçüler. bunlar dünyanın hiçbir yerinde yok."
    fiba holding yönetim kurulu başkanı hüseyin özyeğin, tusiad tarafından düzenlenen girişimcilik kongresinde, 'girişimciliği'açıklarken (radikal/özlü söz-416)

    türkiye'de sosyal devlet anlayışı ile şehirler planlanmadığı için, tren/metro gibi ucuz ve güvenli seyahat yolları için altyapı geliştirilmediği için; otopark mafyası, dolmuş mafyası, taksi mafyası, bir anda en lüks/en pahalı ve peşin parayla en az 50 otobüs alıp kurulan, kimsenin önceden tanımadığı otobüs şirketleri devletin bıraktığı boşluğu doldurur, bir holding patronu da buna girişimcilik der.

    neyse, asıl konuya dönersek gerçek şudur ki, türkiye'de yeni kurulan bir işletmenin başarı oranı %10. malesef türk insanı girişimci ruhuna fazlasıyla sahip fakat başarılı değil. (istatistiklere yansımamış olsa da reel olarak ilk 1 yıl içinde kapanan küçük işyeri oranının %80 lerde olduğu biliniyor, sermayenin büyüklüğüyle doğru orantılı olarak süre uzuyor) hiç bir konuda uzman olmayan ama koyun ekonomisi konusunda cin fikirlere sahip girişimcilerimiz aynı cadde üstünde 5. açık parfüm dükkanını/simit fırınını/güzellik salonunu/halı mağazasını vb. açmaktan hiç çekinmez, 6 aylık sermayeyi/bütün birikimini cebine koyar, yoksa banka kredisi alır, evini ipotek ettirir, kervan yolda dizilir hesabı yola koyulur. 6 ayın sonunda kirayı ödeyemez hale gelir, depresyona girer, hatta cinnet geçirip, bütün aileyi kurşuna dizer, sonuncuyu kendine ayırarak. vergi levhası 1 aylık işletme sahiplerini banka şubelerinde kredi kuyruğunda görebilirsiniz, hem de aynı anda 2 krediye başvururken. bir de çoğunun ilk yaptıkları şey lüks ofisler kurup, güzel bir sekreter işe almaktır, dost başa düşman ayağa bakar hesabı. maalesef vahşi ormanda işler böyle yürümüyor. swot, fizibilite, pazar araştırması, iş planı bilmek için işletme okumaya gerek yok, çünkü mantıkları basit. ilkokul mezunu olup bunları gayet güzel uygulamasını bilmiş işyeri sahiplerini etrafınızda görebilirsiniz. bu insanları yeni bir iş kurmaya ikna etmeye çalışın bakalım, öyle doğru sorular sorarlar ki aklınızdan şüphe edersiniz. yeni girişimci kendini iyi senaryoya değil kötü senaryoya hazırlasa o bile başarı oranını yükseltecektir. bir de havuza atlamadan önce biraz yüzme öğrenmek lazım, "belki boğulmam" ya da "nasılsa biri beni kurtarır" fazla iyimser bir vizyon. allah yardım etmiyor çünkü, böyle zamanlarda "ders alsın dangalak, ya da boğulsun başkaları ders alsın" diyor yukarıdaki. holding patronumuz bir konuda haklı o da "deli bir cesaret bu", başka bir şey değil.

    http://www.metutech.metu.edu.tr/…php?dil=tr&sayfa=2
hesabın var mı? giriş yap