*

  • jean genet'i bu kitapla tanidiğimda üniversite civarlarinda dolaniyordum. bir şeyi en iyi savuşturma yolu onun etrafindan dolaşmaktir bilgisi de o zamandan kalma. neyse işte 30 yaş civari ölürüz diye düşünülen zamanlar. henüz ölmedik, iki anti kahraman, anti celebrity genet ve giacometti kaldi yadigar. giacometti'nin atölyesi, genet'in 1954'de yazdiği giacometti'nin çalişmalari ve atölyesi hakkindaki notlardan oluşan, aynen o atölye gibi darmaduman bir yatak. heykel ne işe yarar, neden yapilir, yalnizlik nasil bir duygudur, toz nedir, heykel neden dünyanin yalitilmiş bir parçasıdır gibi meseleler etrafinda dolaşmak isteyenler için. giacometti'nin atolyede ayağının altinda dolaşan genet'in bir de gravür benzeri bir çizimini yaptiği da malumunuz.. giacometti'nin atölyesi-her genet işi gibi, soysuz bir çaba..
  • "her nesne kendi sonsuz mekanını yaratır" diyen genet, giacometti'yi şöyle konuşturur: "bu ben. bir gün sokakta kendimi böyle gördüm, köpek olarak." olur mu olur, yine de genet'ye güvenmemek daha bir olur.

    "topallayarak tekrar yürümeye başlıyor. ameliyatının, -geçirdiği bir kazadan sonra- onu topal bırakacağını öğrenince çok memnun olduğunu anlatıyor bana. işte bunun için ben de şu tahmini yürütüyorum: giacometti'nin heykelleri, sonunda, onları yalnızlığa mal eden, türünü bilemiyorum, gizli bir sakatlığa sığınıyorlarmış izlenimini bırakıyorlar bende." genet gibi bir serserinin, kendi tahminlerini sağlama almak için bu cümleleri uydurduğunu düşünmüyor değilim, hatta kanıtlarım da var. örneğin bir yerde, çaktırmadan, giacometti'nin sanatını ancak kendi gibi serserilerin anlayabileceğini söylüyor. giacometti'nin nesnelere duyduğu yüksek saygıdan yola çıkarak: "öyleyse giacometti'nin sanatı, nesneler arasında -insan ve salgıları türünden- toplumsal bir bağ kurma çabasında olabilecek bir sanat değil; giacometti'nin sanatı, daha çok bir yüksek düzey serseriler sanatı; bunlar o derece arınmış serseriler ki, ancak, her insan ve her nesnenin yalnızlığını tanıma noktasında birleşebilirler..." haylaz genet!

    kitabı okurken genet'nin giacometti'yi kendini anlamak ve anlatmak için kullanmış olduğu izleniminden bir türlü kurtulamadım. tereddüde düştüm. kıskançlıkla karışık genet sevgim yüzünden önyargılı olabileceğim ihtimalini her hesaba katışımda genet beni bu ihtimalden sağolsun ki kurtardı.

    genet, giacometti'ye 'o' diyerek şunları yazar: "o: bir gün, odamda, iskemlenin üstünde duran havluya bakıyordum; o an, her nesnenin, sadece yalnız olmakla kalmayıp bir de ağırlığı olduğu -ya da daha doğrusu- bir başka nesnenin üstüne abanmasını engelleyen bir ağırlıksızlığı olduğu izlenimini edindim. havlu yalnızdı, o kadar yalnız ki, sanki iskemleyi çeksem bile yerinden kıpırdamayacaktı. havlunun, kendine özgü bir yeri, bir ağırlığı, hatta bir suskunluğu vardı. dünya ne kadar hafifti, ne kadar hafif."

    öğreniyoruz ki: "giacometti: körlere çalışan heykeltıraş." hazır buralardayken bir uğrayın derim, değer.
  • giacometti'nin atölyesi'nden

    17
    ölüler kitlesine, giacometti'nin yapıtı, her insanın, her şeyin, yalnızlık bilgisini aktarır, bir de bu yalnızlığın en emin övüncemiz olduğunu.

    18
    her nesne, kendi sonsuz mekanını yaratır.

    37
    giacometti'nin heykelleri ölmüş bir çağa ait gibi; sanki zamanla gece onları hünerle yontarak, o hem okşayıcı hem de sert geçen sonsuzluk görünümünü vermek için aşındırdıktan sonra bulunmuş bunlar. ya da fırından çıkmışlar, korkunç bir pişirimin kalıntıları olarak: ateş sönünce böyle bir şey kalıyor demek.
    ama ne ateş!

    51
    kerhane, kadının, kendini yalnızlıktan bir daha hiç kurtaramayacak olan yarasıyla övünebileceği tek yer değil mi; kadını her çeşit faydacı yaftadan arındırarak, ona bir çeşit saflık kazandıran yer, kerhane değil mi?

    52
    desenleri için "sonsuz değerli nesneler..." diye yazdım. bunu derken, aynı zamanda, beyazların, kağıda bir pırıltı - ya da yıldız - değeri kattıklarını da söylemek istiyordum; çünkü çizgiler, anlamlı birer değerleri olsun diye değil; sadece beyazlara, gereken bütün anlamları vermek amacıyla kullanılıyor. iyi bakmak lazım: zarif olan çizgi değil, çizginin içerdiği beyaz mekan. içi dolu olan, çizgi değil, beyaz

    74
    öyleyse giacometti'nin sanatı, nesneler arasında -insan ve salgıları türünden- toplumsal bir bağ kurma çabasında olabilecek bir sanat değil; giacometti'nin sanatı, daha çok bir yüksek düzey serseriler sanatı; bunlar o derece arınmış serseriler ki, ancak, her insan ve her nesnenin yalnızlığını tanıma noktasında birleşebilirler. "ben yalnızım" diyor sanki her nesne;"demek ki, karşısında hiçbir şey yapamayacağınız bir zorunluluğa kapılmışım. eğer kendimden başka hiçbir şey olmazsam, yıkılmaz olurum. ne isem o ve sakınımsız olduğuma göre, yalnızlığım, yalnızlığınızı tanıyor."
hesabın var mı? giriş yap