• karanlikta veya aniden birinin karsisina ciktiginda altina yaptiracak maske cesidi
    toys r us da 13 milyona satilmakta
  • bilkent partilerinden birinde giymisti biri, maymun oldugunu farkina varmis olacak ki birinci saatte terketti ortami..

    (bkz: ukte dolduruyorum)
  • scream filmlerinde , katilin giydiği kostümün adı.dolayısıyla bir nevi katilinde adı.mükemmel bir serikatil.telefon konuşmaları ile kurbanını deli edip , oyunlar oynar , elindeki alet sayesinde herkesin sesini taklit edebilir.kovalamaca konusunda biraz sakardır ( tamam baya .. ) , ikide bir düşer .çok çok gaz hareketler de yapar , sinsice saldırılarda .favori silahı ekmek , et ne türden olursa olsun bıçaklardır.bıçağı kullanışı bir sanattır.asla ölmeyecektir, çünkü o sadece bir kostümdür.
  • belli ki edvard munch'un "çığlığına" göndermeli bir maskedir.
  • 6. nesil yazar.
  • günümüz müziğinin en önemli gruplarından wu-tang clan'in rap dünyasındaki saltanatı -bir grup olarak- sona ermek üzere, ancak grup üyeleri yaptıkları solo albümlerle wu-tang ruhunu yaşatmaya devam ediyorlar. 1993'den bu yana gerek bir grup olarak yaptıkları albümlerle (enter the wu-tang 36 chambers, wu-tang forever, the w, iron flag, vs...), gerekse de dokuz adamının solo projeleriyle birlikte (en bilineni ol' dirty bastard'ın nigga please'i) yaşayan bir efsane konumuna yükselen wu-tang'in artık bir grup olarak fazla ömrü kalmadı. geçtiğimiz sene içinde grubun beyni rza, wu-tang'in bir albüm daha yaptıktan sonra dağılacağını söylemişti, ancak o albüm asla yayımlanmayabilir. grubun en nev-i şahsına münhasır kişiliği ol' dirty bastard'ın geçtiğimiz günlerdeki şok ölümünün ardından (komplo teorisyenleri bu işin arkasında fbi'ın olduğundan eminler), wu-tang üyelerinin artık tamamıyla solo işlere yöneleceğini tahmin edebiliriz, çünkü wu-tang clan'in shao lin felsefesi bunun aksine izin vermiyor. aslına bakarsanız grubun felsefesi bundan çok daha uzun bir yazının konusu olmalı, ancak kısaca bahsetmek gerekirse wu-tang clan, insan kalbinin 36 parçadan oluştuğuna ve bunların da kendi aralarında dörderden dokuz bölüme ayrıldığına inanılan shao lin öğretisinden yola çıkıyor. grubun dokuz üyesi işbu bölümleri temsil ediyor, bu yüzden bunlardan birinin ölümü teoride grubun sonu anlamına geliyor.

    daha çok konsept işlerle uğraşan ve pek çok film müziğine imza atan (örnek: kill bill) veya yeni rapper'ların albümlerine prodüksiyon işleri yapan rza'ın yanı sıra, wu-tang üyelerinden özellikle raekwon, genius ve ol' dirty bastard'ın geçtiğimiz yıllarda yaptıkları solo albümler eleştirmenlerce çok beğenilmişti. grubun bir diğer üyesi ghostface killah da (asıl adı dennis coles'dur), 2001 tarihli ilk solo albümü the supreme clientele ile büyük bir çıkış yakalamıştı. lakabının sonundaki "killah" ibaresinden sıkılan ve kendisini artık sadece "ghostface" olarak tanımlayan sanatçının ikinci albümü the pretty toney album de ilkini aratmıyor açıkçası. "the pretty toney album" aynı adı gibi hoş tonlarla yüklü bir albüm. bir rapseverin bu albümden hoşlanmaması neredeyse mümkün değil, keza rap sevmeyenlerin de aynı şiddet ile bu albümden nefret edeceklerini söyleyebiliriz. ghostface son yıllarda pop ile iyice iç içe geçen ve eski işlevselliğini yitirmeye başlayan rap müziğini adeta yeniden hortlatıyor. ghostface hem sert hem iyi niyetli, hem mutlu hem de karamsar bir tablo çiziyor burada. bir wu-tang üyesi olmaktan hala gurur duyuyor, ancak solo bir sanatçı olarak kendi kişiliğini de müziğine yansıtmayı başarıyor. ağzı ol' dirty bastard kadar bozuk değil ghostface'in; yatakta kızlara yaptığı acayip şeylerden veya polislerin annelerinin mesleğinden 'o kadar da sık' bahsetmiyor, ancak yine de küfürü kaldıramayanlara göre bir müzik değil yaptığı. diğer tüm wu-tang üyeleri gibi o da tanrıya inanıyor, daha da önemlisi tanrıyı seviyor. "intro"da kendisine sorulan "neden diğer şarkıcılar gibi sen de yanında bodyguard'larla gezmiyorsun?" sorusuna verdiği "çünkü o orospu çocuklarına ihtiyacım yok. benim koruyucum tanrıdır dostum" cevabı gerçekten samimi. hey, bu sivri dilli adama dikkat edin, sayısız kez hapse girip çıkmış biri olarak kızdırmaya gelecek biri değil. ancak aslında iyi bir insan ghostface; bunu, müziğini dinlediğinizde hissedebiliyorsunuz. öfkeli olmasına rağmen, içindeki bu nefret sadece ve sadece yanlış gittiğine inandığı şeylere karşı ve bu yüzden onu suçlayamazsınız.

    "the pretty toney album" bir rap klasiği olmaya aday, hatta şimdiden bir klasik olduğu bile söylenebilir. ghostface gerçekten yaratıcı bir adam; daha önce binlerce kez işlenmiş konulara hep farklı bir açıdan yaklaşmayı becerebiliyor. nedir bu konular? bildiğimiz şeyler canım; aşk, seks, öfke, vs... ama burada önemli olan nokta ghostface'in üslubu. aşkı lanetlerken veya öfkeyi yüceltirken ona kızmak mümkün değil, çünkü ara yollara sapmıyor, söylemek istediği şeyi söylüyor ve sonra da çekip gidiyor. adam işini iyi yapıyor. tooken back'te "eğer sana bir kez daha vurursam, işte o zaman bana lanet olsun; çeker giderim, çünkü seni haketmediğimi göstermiş olurum" derken bunu içinden gelerek söylediğine inanıyorsunuz adamın. biscuits'de bas gitar, saksofon ve piyanonun kullanımı o kadar başarılı ki, ghostface'in hiç susmayan vokali olmasa, bunu bir steely dan şarkısı sanabilirsiniz. evet, işte adamın farkı bu: o bir rapper, ancak rock ruhuna sahip, diğer tüm wu-tang üyeleri gibi. belki bunun farkında bile değil, ama bunun pek de bir önemi yok, ulaştığı müzikal yetkinlik bunu göz ardı edebilmemize izin veriyor. ghostface'in müziği uzun yıllardır başladıkları noktadan bir adım öteye geçemeyen sözde rock gruplarından çok daha rock'vari, çünkü o hep aynı şeyleri söylemesine rağmen bunu her seferinde farklı bir şekilde yapmayı başarıyor ve işte bu noktada yıllardır aynı albümü kaydedip duran aerosmith veya bon jovi gibi gruplardan ayrılıyor. ghostface henüz ikinci albümü ile, adı geçen sanatçıların tüm kariyerleri boyunca ulaşamadığı müzikal çeşitliliğe ulaşmayı başarıyor. çoğu rock sanatçısının yapmaya cesaret edemediği şeyi yapıyor: düzen içindeki düzeni sorguluyor, çünkü bu, onu rahatsız ediyor. işte bu yüzden asla mtv'de bir numara olamayacak ghostface. ancak işte tam da bu yüzden kalbimizde hep özel bir yere sahip olacak. sizce hangisi daha önemli?
  • yeğenimde çocukluk korkusu oluşturmuş sembol.
  • bu maske üzerine yazılması gereken çok şey var benim için.

    yıllar yıllar önce. benim birinci sınıf yeni bitmiş. yaz tatilindeyiz. dışarıda balkonda ben, annem, babam ve ablam uyuyoruz. ben babamın yanında uyuyorum. o zamanlar tabi izlediğimiz her korku filminden etkileniyoruz. benim de rüyama girdi bu orospu çocuğu. rüyadan kısaca bahsedeyim. *

    şimdi biz tüm akrabalarla pikniğe gelmişiz. kırmızı bir minibüsümüz var işte. herkes eğlenirken ben bu şerefsizi görüyorum. minibüsün arkasında sinsice gizleniyor. belli birini öldürecek. herkese diyorum hadi eve gidelim. lütfen nolur falan diye de yalvarıyorum. anlıyorlar beni. herkes aceleyle minibüse doluşuyor. gaza basıp piknik yerini terkediyoruz. bir süre sonra nenemin evine geliyoruz. bir anda nolduysa herkesin yukarıda olduğunu fark ediyorum. alelacele ben de çıkıyorum yukarıya. kapıyı vuruyorum. içerde müzik açmışlar bildiğin oynuyorlar benim halalar annemgil falan. başımı yana çeviriyorum ve onu görüyorum. bana doğru bakıyor. ben kapıya öncekilerden çok daha fazla sert vuruyorum. ama duyan yok. ve birden merdivenleri çıkmaya yelteniyor. ben ama nasıl ağlıyorum. onun yelteniş hareketi bile benim gözlerimden yaşlar süzülmesine sebep oluyor ve var gücümle çığlık atıyorum. öyle böyle değil ama nasıl çığlık. o merdivenlerin birinci basamağında iken ben uyanıyorum ve yanımdaki duvarda onu görüyorum. o an mahalle benim çığlığımla yankılanıyor. düşünün gecenin 2 si 3 ünde bilmem kaç şiddetli desibelle çığlık atıyorum.

    o an annem babam falan uyanıyor. annem mutfaktan bana su getiriyor. babam dua oku geçer tarzından on numara bi öneride bulunuyor. ablamın ne yaptığını pek hatırlamıyorum.

    bu rüya beni kişisel olarak büyük bir yıkıma uğratıyor. içine kapanık, çekingen, uysal, toplum önünde konuşmaktan korkan bir insan haline bürünüyorum.

    hepsinin altında bu maskenin yatıyor olması beni daha da üzüyor. şimdi görsem gider ben bıçaklarım şerefsizi ama çocuk ne yapsın ki?

    bilinçaltıma bu maskeyi kazımaya çalışıyorum ki rüyamda karşıma çıksın. o şeyle biraz sohbet etmek isterdim açıkçası.
  • maskesi nefesimi kesen katil. korkudan değil, yanlış anlaşılmasın. ağzı devamlı açık göründüğü için baktıkça nefes alamıyor gibi oluyorum. fazla empatiden mi yoksa direkt delirdim mi bilmem.
  • herhangi bir süper gücü olmayan sırf öldürmek için ve ibnelik için öldüren vasat katil. ekseriyetle ölür bu maskeyi takan katil filmin sonunda. leatherface, myers falan kahvaltıda yer bu ibneleri.
hesabın var mı? giriş yap