• descartesin sisteminden yola çıkan,mistik bir filozof.

    o da descartes gibi dü$üncesinin varlığını çıkı$ noktası alır. bilinçte iki hal vardır, birincisi istemek, duymak, yargılamak gibi kendi yarattıklarımız; ikincisi ise algılarımız sonucunda olu$anlardır. bu ikincileri biz yaratmayız, bizim dı$ımızdadırlar. biz yaratmadığımız $eylerin nedenini bilemeyiz. kendi hareketlerimizin ve cisimlerin hareketlerinin nasıl meydana geldiğini, bu hareketlerin nedenini veya kim tarafından meydana getirildiğini bilemeyiz. buradan $u sonuç çıkıyor; biz sadece bir seyirciyiz, tüm yaşam bizim dı$ımızda geli$iyor, vücudumuz ruhumuzdaki algının nedeni değil ve ruhumuzdaki bir isteme vücudumuzdaki bir hareketin doğrudan nedeni değildir. bunlar sadece birer vesiledir asıl neden değildir. asıl neden tanrı dır. tanrı vücutdaki bir uyarma ile ruhumuzda bir dü$ünme meydana getirir ve bir isteme vesilesiyle vücudumuzda bir hareket sağlanır.

    descartes'de ruh ve madde arasındaki ili$ki, ruhun nasıl olup da maddeyi etkilediği kavranılamaz bir problem olarak görünüyordu. geulincx ruh ve madde arasındaki ilgiyi, tanrının etkilemesi yoluyla açıklamı$ ve descarteste ya$anan sorunu kısmen de olsa a$maktadır.ona göre tek neden, tek etkiyen tanrıdır. diğer her $ey edilgen durumdadır ve tanrının istemesini birer vesile olarak ya$arlar.

    bu sonuç ahlak yönünden de kendini gösterir. geulincxe göre ruh arasında hiçbir bağ bulunmayan madde dünyasından, hiçbir $ey istememelidir. insan sadece bir seyirci olduğundan tanrının her türlü istemesine uymak zorundadır, hatta kendisi üzerinde bile bir $ey istemeye hakkı yoktur. böylece descartesin dine karşı ilgisiz olan sistemi yumu$atılmış ve mistisizme yakla$tırılmış oluyor.

    (bkz: okasyonalizm)
hesabın var mı? giriş yap