• sağlamcılık ile aynı anlama gelebilecek kelime.
  • ebeveynlerin içgüdüsel olarak çocuklarına aşıladığı, zehirlerden bir zehir, bir tür uyuşturucu.
  • sütten ağzı yananın yoğurdu üfleyerek yeme şekli
  • insanı anksiyeteye, obsesyona ve sosyal fobiye sürükleyen kişilik özelliğidir.

    kişiler kendilerine yaratıkları konfor alanı dışına çıkmazlar, yeniliklere kapalıdırlar, risk almazlar, yalnızca hayatını daha da garanti altına alacak adımlar atarlar bunun sonucunda da gerçek dünyada yaşaması gereken tüm kaygıyı içinde yaşarlar. kişinin hayatı ne kadar yavansa, ne kadar coşkudan uzaksa; o kadar kaygılı olacaktır.
    garanticilik özelliğini hayatının her noktasına yedirmiş kişilerde coşku yok,, tutku yok, hobi yok, risk yok. kendi çizdikleri çemberin içinde - hiç zarar görmeden ve kaybetmeden- dışarıda harcamaları gereken duyguları kaygıya çevirerek kendilerini tüketirler.
  • garanti, beklenmeyenin beklenerek, beklenmeyenin ortaya çıkışı ile oluşabileceği öngörülen durumlara karşı önceden önlem alınması sanatıdır. garanticilik, doğru olduğundan, sağlam olduğundan, iyi olduğundan, sağlıklı olduğundan, temiz olduğundan, doğal olduğundan, içten olduğundan vb. bir şeylerden emin olmadığın durumlarda oluşabilecek kötü sonuçları bertaraf ederek yaşam akışının bozulmasını engelleme isteğidir.

    beklenmeyenin olma olasılığı muhtelif bilimsel araçlarla yaklaşık olarak hesaplanarak garantinin türü, boyutu, uygulama süresi, uygulama biçimi ve değeri belirlenebilir.
    yaşamın garantiler üzerine kurulması (örneğin: deprem kuşağında bulunan evlerin depreme karşı dayanıklılığının yüksek olması bir garantidir) hem bireysel hem de toplumsal olarak (afetten korunma garantili bir yaşam ile kaygıdan uzak) yaşamın deprem sonucunda oluşan yıkım ile aksamaması, üretimin durmaması, sağlıklı bir gelişimin sürdürülebilmesi için olmazsa olmazdır.

    lakin bir çok duygu ve olguyu bilimsel yöntemlerle ölçebilmek mümkün değil. bu noktada da sezgilerimizin bize sağladığı veriler ve hayal gücümüzle hesapladığımız muhtemel en kötü sonuçlarla başa çıkmak üzere işleri garantiye almamız gerekiyor ki işler bu noktada karmaşık bir hal alıyor. özellikle korkuların "mükemmeliyetçiliği" arkasına alarak garanti için alınabilecek önlemleri imkansızlığa sürüklemesi (tek bir şey için çok fazla efor harcayarak tükenme ya da garantiye alınamayacak gibi görünene şeyden tamamen vazgeçme gibi) yaşamın akışını her anlamda sekteye uğratmakta. bu durumda vazgeçilecek şey garanticilik olduğunda ise bütün risklere karşı açık kalarak dramatik bir yaşam çizgisine girmiş olunuyor.

    garanticilik değiştirilebilecek şeyleri değiştirmeyi, değiştirilemeyecek şeyler ile uyumlu yaşamak için önlem almayı zorun kılar. insan doğasına bağlı olan konularda garantici olmaya çalışmak yaşamın akışını etkileyecek değişkenlerin sonsuz ihtimaller denizinde fırtınalara karşı yönünü bulmaya çalışan bir kaptan gibi hissetmesine sebep olabilir. insan doğasını öngörme zorluğu ile başa çıkmaya çalışmak yerine, insan doğasının karıştığı her konuda oluşabilecek sayısız olumsuz ihtimalden kaçınabilmek adına bireyciliğin de arttığını gözlemleriz.

    zaman zaman içimize hayatlarını garantiler üzerine kurmamış uzak bir yerlerde hep beraber mutlu, samimi, içten, dolu dolu ve ön görülebilir bir yaşam sürdüğünü düşündüğümüz o coşkun kalabalıktaki insanlar gibi olma isteği ile dolar. sonra bireysel arzularımıza ulaşma şansımızın devamlılığını garantiye almak isteriz.
hesabın var mı? giriş yap