• (bkz: goruntu)
    ama gorunuste olgudan pek bahsedilmez.
  • mimari projede yapının her bir dış yüzünün çizimine verilen isimdir.
    plan-kesit-görünüş üçlüsü mimari seti* oluşturur.
  • bakış açısına göre ivme kazanan görünen hal
  • bir dilbilim terimi.
    (bkz: aspect)
  • seyler hakkinda sahip oldugumuz yuzeysel fikirlerdir; onun gercegi degildir.
  • insan zihninden bağımsız olarak varolan nesnenin koşullara göre değişebilen algılanabilirliğidir
  • gözün ilk bakışta veya zihnin dolaysız olarak algıladığı şey.
    gerçeğe uymayan dış görüntü, zevahir:
    bulunulan bir yerden görülebilen alan, görünüm, manzara.
  • her zaman ruhtan önce gelir.
  • "insanlar kıyafetleriyle ağırlanır, davranışlarıyla uğurlanır." sözünü akıllara getiren kavram.
  • herhangi bir seyin kendi niteliklerini gosterme bicimi.

    1. metafizik: metafizik ve idealist felsefenin baskavramlarindan biri olan gorunus ozellikle bir yanilsamayi ve varolmayani dilegetirmek icin kullanilir. bu anlamda töz, saltik, varlik ve gercek deyimlerine karsittir.

    gorunusun ozelligi ilineksel, degisir ve bagimli olusudur. gorunus teriminin metafizikteki onemi, antikcag yunanlilarinin elea felsefesinden baslar. elea’lilar varligin tek ve devimsiz, bundan oturu de gercek, cok ve devimli olan olusunsa bir yanilsama, bundan oturu de gorunus oldugunu ilerisurmuslerdi. metafizigin tohumlarini atan bu anlayis platon ve aristoteles ogretilerinde busbutun bicimlenerek hegel ogretisinde doruklasmistir.

    metafizigin tek yanli saltiklik, esdeyisle degismezlik anlayisinin temeli budur. dissal dunya elbette vardir, ama bu varolma asil varlik degildir, esdegisle gercek degildir; gorunus'tur.. varolmalar ve gorunusler duyularla algilanirlar, bundan oturu yanilsamadirlar. varlik ve gercekse usla kavranir, bundan oturu ussal ve dogrudur.

    evrende butun olupbitenler, esdegisle olu (os. sayruret, fr. devenir) gorunus'tur. cunku bagimlidirlar. gorunus, gercege bagimli olandir. bu metafizigin ve idealizmin temel savidir. bunu, konusma dilinde bile ornekler bularak kanitlamaya calisirlar. ornegin soyle derler: golgeye gercekdisidir ve golgeyi yapan nesneye gercektir deriz, cunku golge kendisini yapan o nesneye bagimlidir. ne var ki bu ornegi verirken onayladiklari nesnenin gercekligini ogretilerinde yadsirlar, cunku onlara gore o nesne de asil gercek olan temel varliga bagimlidir ve bagimsiz olmadigindan oturudur ki gercek olmayip gorunustur.

    platon tümeller öğretisi'nde bu dusunceyi daha da pekistirmistir. platon'a gore duyu nesnelerinde bile gercek olan tümeller (geneller, evrenseller, kavramlar)'dir. diyelim ki bir agaci algiliyoruz; yuksekligini, yesilligini, sertligini vb. algilamakla agaci algilamis oluruz. ama butun bunlar (yukseklik, yesillik, sertlik vb.) kavramlar, esdegisle tümellerdir. agaci butun bunlardan soyutlarsak ortada baskaca hic birsey kalmaz. demek ki tumel olanin, kavramsal ve esdegisle ussal olan'in disinda bir gerceklik yoktur, duyumsal olan gercek degildir.

    ''timarhaneden ya da idealistlerin okulundan cikmamis olanlarin'' gercek dediklerini idealistlerin gercekdisi saymalarinin gerekcesi budur. idealistler bu gerekceden ikinci buyuk savlarini cikarirlar: gercek, varolan degil varolmayandir. cunku, tümeller zaman ve uzay icinde var degildirler, zaman ve uzay icinde varolmayanlarda yok demektir. ama bu varolmama'yi idealistlerin temel kavrami olan ''varlik'' kavramiyla karistirmamak gerekir. bu varlik, varolan degil varolmayan bir varliktir. bu sonuca da su uslamlamayla varirlar: varolanlardan hangisini soyutlarsaniz soyutlayiniz, ortada sadece ''varlik'' kalir. ornegin agaci yuksekliginden, yesilliginden, sertliginden soyutlayiniz. ortada sadece agacin varligi kalacaktir (cunku butun yuklemlerinden soyutlanmistir). demek ki asil gercek olan, gorunus (yuklemler) degil, varlık'tir.

    peki ama varlik, nicin varolmayandir? sunun icin: agaci agac varligindan da soyutlarsaniz (son soyutlama) ortada yokluk, esdegisle varolmayan kalir. iste bunun icindir ki gercek varlik, varolan degil varolmayandir. gorunus kavraminin metafiziksel seruveni bundan ibarettir.

    2. diyalektik: diyalektik ve tarihsel materyalist felsefeye gore gorunus, herhangi bir seyin özünün ortaya cikis bicimidir. dolaysiz duyumlarla aciga vurulur. nesnenin dis iliskilerinin ve ozelliklerinin toplamidir.

    nesnenin dissal yapisi olan gorunus (bicim ve olgu), icsel yapisi olan öz (icerik ve gercek)'le sikica bagimlidir. biri olmadan oburu de olamayacagi gibi biri oburune donusebilir. gorunus degisebildigi gibi öz de degisir (metafizik ve idealizm özü degismez sayar). görünüs ve öz, nesnel gercekligin birbirinden ayrilmaz iki yanidir. bilimin amaci, olaylarin gorunen dis devimlerinden gercek ic devimlerine gecmektir. ''nesnelerin gorunusleriyle özleri ayni olsaydi, bilim olmazdi''.

    öz gorunuste belirir. bu beliris (os. tezahur, fr. semblance), öze uygun da olmayabilir. ornegin suya daldirilan bir cubuk kirik gozukur, ama gene de bir cubuktur ve bagli oldugu nesnel gerceklikten ayrilamaz. bilimin gorevi nesnel gercekligin nasil belirdigini aciklamaktir. gorunusle öz arasindaki bagimlilik, cesitli cevirilerde cesitli deyimlerle (gorunus ve gercek, bicim ve öz, öz ve olgu, gorunus ve öz) dilegetirilmistir. bu deyimlerin tumu nesnelerin ic yaniyla dis yani arasindaki bagimliligi dilegetirirler ve bu bagimlilgin cesitli belirislerini aciklarlar.
    ---
    (alıntı: felsefe sözlüğü / orhan hançerlioğlu)
hesabın var mı? giriş yap