• eski toprakların hiç entry girmemiş olmasına şaşırdığım muhteşem the gun club albümü.
  • sara dosa'nın yönettiği belgesel. yapım premiere'ini sundance film festivali'nde yaptı.

    --- spoiler ---

    the documentary tells the story of katia and maurice krafft, married volcanologists who bonded over their childhood fascination with volcanoes, spent their lives chasing volcanic eruptions around the globe and, yes, died together while studying an active volcano. accompanied by a dreamy soundtrack and philosophically flowery narration by miranda july, it’s a doomed love story on every level, a gorgeous collage of a film in which romance, scientific inquiry and death do a 93-minute dance.

    --- spoiler ---
  • fransiz volkanolojist katia krafft ve maurice krafft in hayatini konu alan belgesel/filmdir.
    tabi ki kim lan bunlar denilebilir. bu iki volkanolojist* tanisirlar kaynasirlar ve birlikte arastirmalar yaparlar. bu arkadaslara sagda solda muhakkak denk gelmissinizdir. volkan kraterleri yaninda astronot kiyafetine benzer gri kiyafetlerle arastirmalar yaparken ki fotograflarina videolarina bir cok internet sitesinde denk gelmissinizdir. bu iki kisinin hayati ise mesleklerini yaparken unzen daginin* 3 temmuz 1991 deki piroklastik akintida son bulmustur.

    festivallerde falan yayinlanmis odul vs almistir.
    ben sadece youtube daki trailerini izleyebildim. ne yalan soyleyeyim cok aradim cok taradim ama bulamadim.

    volkanolojiye ilgisi olanlar begenebilir diger kisiler "bu simdi film mi?" diye sorup yerden yere vurabilir.
  • disney+'da izleyebileceğiniz harika bir belgesel.

    aktif yanardağ kraterlerinde kamp yapan, lavlara kafa tutan ünlü fransiz volkanolojist çift katia ve maurice krafft'ın arşivindeki muazzam görüntülerle hazırlanmış. yönetmen sara dosa'nın elbette ki görüntüleri ayırma, derleme, kurgu ve hikaye üzerinde etkisi vardır ancak bu belgeseli müthiş yapan arşiv görüntüleridir bence. zaten belgeselde de bir bölümde değiniliyor bu konuya; katia bilimsel araştırmalara ışık tutacak fotoğraflar çekerken, maurice sanatsal izler taşıyan videolar çekiyor. sonrasında bu videolardan, aktif volkanların bulunduğu ülkeleri doğabilecek hasarlara karşı önlem almaya ikna edebilmek adına kendi filmlerini yapıyorlar. çünkü yaptıkları uyarılara rağmen kenti tahliye etmenin masraflı olabileceğini düşünerek hiçbir önlem almayan kolombiya hükümeti, 1985'teki ruiz yanardağ felaketinde kayıtlara göre 25.000 kişinin ölümüne sebep oluyor.

    70-80'li yılların kısıtlı imkanlarıyla çekilmiş aktif volkanlar, patlamalar, lav nehirleri vs bilimsel olarak ilginizi çekmese bile görsel olarak gerçekten cezbedici.

    belgeseli keyifle izlenebilir kılan bir diğer önemli unsur ise çiftin aşk hikayesi elbette. nasıl tanıştıkları meçhul fakat nasıl yaşayıp, öldüklerini görüyoruz. katia şöyle diyor bir yerde; "onu takip ediyorum, çünkü ölecekse onunla olmayı tercih ederim.” öyle de oluyor. 1991 japonya unzen yanardağı patlamasını kayıt altına alırken birlikte ölüyorlar.

    trailer

    edit: en iyi belgesel dalında oscar adayı olmuş, sevindirmiştir.
  • izlerken acaba küçükken televizyonda, okul kitaplarımızda gördüğümüz lav ve yanardağ görüntülerinin hangileri bu çiftin çektikleri fotoğraflardan, videolardandı diye merak ettiren mükemmel belgesel. bir tutku kendine ancak bu kadar doğru adresi, doğru kişilerde bulabilirmiş.
  • türkçe çevirisi olarak "tehlikeli ateş"i akıl edenin aklına tükürülmesi gereken belgesel çünkü bu bir aşk belgeseli. iki yanardağ bilimcinin hem yanardağlara hem de birbirlerine olan iç içe geçmiş aşklarının belgeseli. ne o öyle 3. sınıf aksiyon filmi gibi "tehlikeli ateş"?

    --- spoiler ---

    adlarını ilk kez bu belgeselde duydum maurice* ve katia'nın*. insanlıktan ümidini kesmiş, farklı uzmanlık alanlarına sahip bu iki bilim insanı önce birbirlerini buluyorlar, sonra da ortak tutkuları yanardağları. ve başlıyorlar hayatlarını dünyayı yanardağlar aracılığıyla anlamaya çalışmaya. bu uğurda birçok ülkeye gidiyorlar. klasik sınıflandırmaya karşı olsalar da yanardağları ikiye ayırıyorlar: kırmızı ve gri. önceleri kırmızı adını verdikleri, kraterde lavların kaynadığı, lav nehirlerinin aktığı, ölümcül olmayan yanardağlar üzerine odaklanıyorlar. ancak st. helens yanardağı'nın yarattığı yıkımı gördükten sonra başlıyorlar gri adını verdikleri, piroklastik akışlı ve esas ölümcül olan yanardağları incelemeye. olası felaketleri haber vererek can ve mal kaybını önlemeye çalışıyorlar ama nispeten yeni yanardağ bilimi ve yanardağ bilimciler pek ciddiye alınmıyor. bunun faturası kolombiya'ya çıkıyor ve 22 ila 25.000 kişinin öldüğü bir yanardağ felaketi yaşanıyor. bundan sonra daha ciddiye alınmaya başlıyorlar. 1991 yılında unzen dağı'ndaki hareketliliği incelemek için gittikleri japonya'da dağın patlamasının ardından yüksek hızla gelen piroklastik buluttan kaçamıyorlar ve kendilerinden başka 41 kişi daha hayatını kaybediyor.

    ve tüm bunları, bu ikilinin çektiği orijinal görüntülerle izliyorsunuz.

    aşkları, zaman zaman saplantıya varan tutkuları, birbirlerine ve işlerine olan saygıları, yaptıkları işin tehlikesi hatırlatıldığında her ikisinin de "bu yolda beraber ölürüm, sorun değil" minvalinde açıklamaları ve cesaretleri beni derinden etkiledi.

    --- spoiler ---

    velhasıl kelam, güzel bir belgesel. disney+'ta izlenebilir.
  • oscar adayı olmasından mutevellit izledim, akademi sayesinde iki cok degerli bilim insanini tanımış oldum. oldukca ogretici ve ufuk acıcıydı bence, gundelik hayatta işini bu kadar aşkla ve ozenle yapan insanlar o kadar az ki.

    --- spoiler ---

    oldukleri japonya daki dagda bi goruntuleri var. tepeye bakıyorlar birlikte, kendi yayınlarını da cekiyorlar, sırtları gerideki kameraya donuk. goruntu gunumuze ulastıgına gore demek ki geriden goruntu alan kişi tehlikeli bulmuş ya da baska bi sebepten ayrılmış. bizim cift orda kalmış, bulundukları yer diger olenlere kıyasla patlamaya en yakın yermiş. baya bi risk almışlar yani.

    45 yaş olum için oldukca erken, en az 20 yıl daha verimli calısabilirlerdi. belki cocuk sahibi olmus olsalar daha cok sakınırlardı kendilerini. korkak tavuk uzun yasar derler..
    --- spoiler ---
  • (bkz: #150333789)
  • aynı yılda çekilmiş the fire within: requiem for katia and maurice krafft adında ikinci bir belgesel yapım daha var.

    werner herzog'un filmi daha az izlense de fire of love'dan alta kalır yanı yok.

    bir tarafta odağında aşk hikayesi olan derli toplu anlatımıyla kahramanların idealleştirildiği biyografik bir belgesel var. diğer tarafta dağınık ve daha en başından biyografi önermesini reddeden, aşkınlık arayışında bir idealist belgesel. krafftlerin olağanüstü arşiv kayıtlarının hakkını her iki film de veriyor. fakat herzog'un içeride bir yeri işaret ederek yıkım/tutku/çılgınlık/ölüm parantezine aldığı sunumunda daha yakıcı bir şeyler olduğu açık. kundakçılar izlemesin.
  • fransız volkanolog krafft çiftinin volkanlar üzerindeki çalışmaları, dokümantasyonları ve oluşturdukları arşivleri aracılığıyla yaşamlarının, kariyerlerinin ve aşklarının metaforlaştırılarak aktarıldığı biyografik bir sara dosa belgeseli.
hesabın var mı? giriş yap