• gözümüzün nûru ferahfeza âyin'in ilk peşrevidir.

    benimse felaket anlarımdaki tek sığınağım.

    http://www.youtube.com/watch?v=6jgln3vhzoq
  • " ben ki; senin ve cinsinin aklının ermediği tarihlerde vardım. sanma ki vakanüvislerin tozlu sayfalarında saklı kaldım. işte, tam karşında, buradayım.

    nice krallar, sultanlar, imparatorlar, fatihler barındırdım da yine de doymadım. hükümdar sayısı kadar ismim oldu, sayısız tahtta cisim buldum. er meydanlarında yalın kılıç cenge tutuştum da akşamında fevkani saraylarımda âlemi seyre durdum. karanlık zindanlarda kellem uruldu da mehtâba çıkan sandallarda ışığa boğuldum. ben ki; zenginin cebindeki geçmez akçeyim, fakirin sofrasındaki tuz. âlimin aklındaki basmaz tahtayım, cahilin sohbetindeki tat. âşığın maşuğundan gayrı meylettiği benim, maşuğun âşığından gayrı bellediği de...gülün dikeniyim, bülbülün ihaneti. seni bekleyen de benim, bekleten de...zahirime bir kez dışarıdan bakan hülyalanır, içimde bir kez dolaşanı efsunlarım. dışarıda da kalsan içeride de yaşasan, artık iflah olmazsın. zehrin de benim, ilacın da...derdin de benim devan da...

    beni seni yaratan, beni seninle buluşturan, benimle seni kavuşturan, benimle seni ayıran elbette ve muhakkak sınırsız mülkünün içinde benden daha alımlı, daha fettan, daha mümbit, daha latif, daha emniyetli, daha muhkem, daha mutantan şehirler yapmıştır. senden öncekiler, çok öncekiler, bu şehirlerde senden daha gösterişli hayatlar yaşamışlardır. elbette benden daha güzeli vardır, olmuştur ve olacaktır. benim bir sengime acem mükünü feda eden şair belki de yanılmaktadır. fakat güzellik ya da çirkinlik, emniyet ya da korku, huzur ya da huzursuzluk mukayesesine girmek baştan yanlıştır. zira ben sen'im, sen ben'sin. bana bahar gelince sen çiçeklenirsin. bulutlar tepeme birikince sana değer yağmur. benim denizlerim çalkanır da senin içinde fırtınalar kopar. böylesine elle tutulmaz bir bağ -söyle bana- başka hangi şehirle o şehrin hem yaşayanı hem de yaşamayanı arasında var? o halde ne şair yanılmakta ne de bu güzelliğimin bir misl-ü bahâsı var.

    yine de en güzel halim senin gözünde sanma veya şair sözünde. eskiz kağıdını kamuya malûm siluetime koymuşlar. hem kulenin hem minarenin, hem müslimin hem gayrımüslimin, hem zenginin hem fakirin, hem kulun hem efendinin, hem paşanın hem yâverin, hem ârifin hem delinin, yani cümle ölülerimin ve ezcümle dirilerimin inşaa ettiği kubbeler, cumbalar, saraylar, zindanlar, yüksek binalar, alçak mezarlar ve görmediğin, bilmediğin daha nicesiyle, ufkî ve şakülî satıhta üst üste ve yan yana istiflediğim o kıpırtılı gölgelerin bir kopyasını çıkarmışlar. oluşan muvazeneli hengâmeyi, organize dağınıklığı, coşkulu hüznü, gürültülü sükûneti, ferah kasırgayı, aydınlık fezayı tanburilerden cemil olanı mızrabıyla işlemiş. ortalığa serdiğim zaten gizli olmayan tüm bu geçmişimi ama en çok da kendi doğduğu ve sokaklarımda gezindiği yılların bitmez tükenmez velvelesini hane hane peşrev terkip etmiş.

    konstantinuslardan, herakliyuslardan sonra, fatih'ten, sinan'dan, selimlerin üçüncüsünden de sonra, büyük yangınlardan, zorlu isyanlardan sonra, cemil'den, hatta necdet ve niyazi'den bile çok sonra bu peşrevi duyan kulaklar, tanburdaki mızrap izlerine basa basa bana ulaşır.

    ben ki; henüz bitmeyen masalın alev ağız kaf dağıyım. gelirsen -diğerleri gibi- seni de yutacağım, gelmezsen -diğerleri gibi- aklında kalacağım.

    ben sen var olmadan seneler evvel var olan ve senden sonra da tüm yüklerimle birlikte, bir sızı şenliğiyle, kıyamete kadar var olacağım"

    diye fısıldar.
  • niyazi sayın ve necdet yaşar beylerden şu çok sevdiğim, hülyalı hallarıma eşlik etmesiyle ayrı bir kıymet verdiğim caanım parçayı bırakıvereyim de susuz ruhlar nemalansın. diğerkam bi bireymiş bu.:) https://youtu.be/g1wmqdmn7ro
hesabın var mı? giriş yap