• kaypakların tercihi cümlelerin amiral gemilerindendir bu kalıp. cümle içinde öyle bir kullanılır ki;

    -derslerine biraz daha özen göstersen fena mı olur?

    duydunuz değil mi, ebeveyniniz " ağzın açık karı kız peşinde dolanacağına ders çalışsana piç" demek istiyor ama diyemiyor, veli toplantısında öğretmenin ekşi suratını sallaya sallaya söylediği lafları hatırladıkça içindeki hayvansı güdü böyle emretmesini, böyle korku salmasını buyuruyor ama kendisini dizginlemek zorunda. iki tokatta ağzını sikebileceği bir bebeye de "ders çalış" diye yalvaracak, bebenin ayaklarına kapanacak hali yok. o zaman o da "fena mı olur" kalıbını devreye sokuyor.

    alın bir cümle daha;

    -arada bir eve elinde çiçekle gelsen fena mı olur?

    kocasının öküz olduğunu düşünen bir kadının öküz kocasına diyemediği şeylerin gölgesidir bu laf da. bir öküz tarafından olsa bile sevildiğini görmek ister bu garip kadın, çiçek burada sadece bir geçiş noktasıdır sakın kaçırmayın bu noktayı ha, aslında yemeği dışarıda yemek, eve gündelikçi kadın tutmak, hediye olarak mücevherat, adamın kaynanasına daha fazla sevgi ve saygı göstermesi gibi sayısız sessiz talebin çığlığının başladığı noktadır. "bana çiçek al!" diyemez kadın, istediği çiçektir ama çiçek al diyemez ki bu son derece gülünç bir durumdur eğer çiçek istiyorsa, çiçeği nabacaksa artık. onun yerine fena mı olur kalıbını kullanır.

    vicdanı köseleye dönmemiş bir insan evladı "fena mı olur" sözüyle ezilir, sindirilir. halkımızın büyük bölümü tartışma kültüründen uzak olduğundan cevap veremez, susar kalır. çünkü basit bir mantık kurulunca, örneğin "sigarayı bıraksan fena mı olur" cümlesinden yola çıkarsak;

    sigarayı bırakırsan fena mı olur - olmaz (halbuki buna sigaranın neden içildiği, bugüne kadar neden bırakılamadığı vb. konularda sayfalarca açıklama yapılabilir)
    o zaman benim sigara kullanıyor oluşum - çok fena, dünyanın en kötü eylemi sanırım (bir anda şartlanma, sigarayı bırakmak kötü bir şey değilse - kullanmak çok kötü)
    o zaman ben de - evet, iğrenç bir insanım, allah belamı versin

    biraz daha mantıklı bir tartışmaya örnek verirsek;

    - şöyle büyük bir şirkette aylık beşbin lira maaşla işe girsen fena mı olur?
    - olmaz
    - ee, girsene o zaman
    - hmm

    gördüğünüz gibi durum şartlarından bir haber, kişinin vizyonu ve misyonu ile ilgilenmeyen bir insanın talebi siklenmedi. hayattaki tek amacının böyle bir iş bulmak haline gelmesi, o işte çalışmadığı her gün kendisini daha bir ezik olarak görmek vs. ihtimalleri arasından doğru olanı seçti.

    karşı taraf siklenmeyince çirkefleşebilir, neticede "bu fena olur mu-olmaz-o zaman o iyi-şu an yaptığın kötü" taktiği işe yaramadı, kişinin kendi iyiliğineymiş gibi söylenen istek/emir komutları elinde kaldı.

    orada siklememek yerine mantıklı bir biçimde açıklanmaya çalışılsaydı;

    -vücuduna vitamin girsin, o kadar elma kestim getirdim, yesen fena mı olur?
    -olmaz
    -yiyeceksin yani :)
    -hayır
    -ama fena olmaz??? (burada makine yanmaya başlıyor, fena olmayan bir şeyin yapılmadığını görmeyi mantığı kaldıramıyor)
    -elma sevmiyorum, yemek istemiyorum (en kısa, basit ve mantıklı açıklama)
    -tuu, yazıklar olsun, ben saçımı süpürge edeyim vırıvırıvırı... (system failure)

    olmayan argümanın desteklenmesi için alakasız yerlerden saldırıya uğranılıyor. temelinde vicdan hürriyetine sabotaj var elbette.

    yani bu kalıbı gördüğünüz zaman, vicdanınıza ve mantığınıza hakimseniz kendinizi sömürtmeme hakkına sahipsiniz demektir, bu sömürüye engel olurken de açıklama yapma zorunluluğunuz bulunmamaktadır. saygılar.
  • "ağzından birdenbire kan boşanmış. karı kısmı, ne olacak, korkmuşlar. eve gittim ki ağlaşıyorlar*. 'hayr'ola*, ben mi öldüm köroğlu?' dedim. 'kızdan kan geldi, kızdan,' dedi. ben başka türlü kan sandım. 'büyümüştür. fena mı?er geç aklını başına toplar. taş ufağı değil, insan ufağı,' dedim. orasından gelmemiş, ağzından boşanmış*..." kemal tahir - karılar koğuşu
hesabın var mı? giriş yap