evet isyan
-
ismet özel'in bir şiiri; haliyle güzel br şiiri.
evet, isyan
demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
göğsünde hazin ayak izleri eski şubatların
onu yaralar kıpırdatıyor
ve o sertelmektedir yaralardan
kasıklarına boşalmaktadır nal sesleri
saçları bukleli bir çocuğu öperek uyandıran
içimize güneşler bırakan nal sesleri.
keserle yontulmuş bir ağzı var sabahın
varınca bayrakları, marşları duyuyorum
başım çılgınca sarsılan dallarla uğraşıyor
durup dineliyorum bütün taframla
bütün taframla, bütün yumruklarım, bütün
hantal yüreklerin olduğu orda.
kesik kolları var aşkın
döl ve inat barındıran.
hırpanî bir okşayışla akşam
yanaşınca çocuklara
ben karakavruk yüzümün arkasında
kırbaçlayarak büyüttüğüm ağrıyı bırakıyorum
bana ne çerçilerden, çerilerden, kullardan
halksa kal'am onu kal'a kılan benim
boşanır damarlarıma yılların kahraman gürültüsü
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim.
ay vurunca çatlatır göğsümdeki mahşeri
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim
canlarım, kollarında parti pazubentleri
dik başlar, erkek haykırışlarla
göndere, en yukarlara çekiyorlar
en yukarlara çatlıycak kadar aşkî yüreklerini.
yıllardır çocuk başları akıyor yamacımızdan
yıllardır balçıklı bir hayvan çeperlerimizde
kentlimiz cebinde cinayet fotoğraflarıyla sofraya oturuyor
köylü -biraz sessizlik- ne tuhaf bir kelime?
asfalt yakıyor genzimi
asfalt adamlarını topluyor aramızdan
yıkılıp omuzdaşlarının seslerine
yıkılıp bir boran içinde toplayarak çiçeklerimi.
ben merd-i meydan
yani toprağın ve kanın gürzü
güllerin bin yıllık mezarı bendedir
yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan
ıtır kokan benim yumruklarımdır
benim kavgamdır o, aşk diye tanınan.
alanlara çok bilenmiş yüreğim alanlara
vurulsun kösleri şu gâvur sevdamızın
vursun isyanın bacısı olan kanım karanlığa
zülküf de vursun.
yüzüne ay kırıkları çarpıp uyansın sevdiğim. -
yılmaz güney*in elinde bu kitapla çekilmiş bir fotografı vardır! ismet özel'in şairliğinde mühim yer tutan bir kitaptır.
-
oui la révolte tercümesiyle fransizcasi da bulunan pek âlâ siir
celle que j’aime dort sous des averses de fer
sur son sein les traces tristes des pas des févriers anciens.
les blessures la font tressaillir
et elle se raidit sous les blessures
des bruits de sabots se déversent dans ses flancs
les bruits de sabots qui réveillent
d’un baiser un enfant aux cheveux bouclés
et qui laissent des soleils en nous.
le matin a une bouche taillée à la serpe
à mon arrivée j’entends les drapeaux, les marches
ma tête se débat dans des branches qui se balancent follement
je m’arrête et je medrese de toute ma fierté
de toute ma fierté, tous mes poings, tous
les cœurs pesants qui sont là.
l’amour a des bras coupés
qui abritent rejetons et ténacité.
quand le soir avec une caresse en loques
s’approche des enfants
moi, derrière mon visage noir et buriné
j’abandonne la douleur que j’ai élevée à coups de cravache
que m’importent colporteurs, tirailleurs et esclaves
si le peuple est ma citadelle, c’est moi qui i’ai fait citadelle
le tumulte héroïque des ans se déverse dans mes veines
car le cœur du combat est ma place.
quand la lune frappe, la cohue dans mon sein éclate
car le cœur du combat est ma placa.
mes frères, avec des brassards du parti
têtes hautes, cris virils
élèvent au mât, au plus haut
au plus haut leur cœur à éclater d’amour.
depuis des années des têtes d’enfants ruissellent autour de nous
depuis des années une bête boueuse à nos murs
les gens de nos villes, des photos d’assassinats dans la poche, prennent place à table
le paysan – un peu de silence – quel drôle de mot!
l’asphalte me brûle les narines
i’asphalte rassemble ses hommes parmi nous
se renverse à la voix de mes compagnons
se renverse dans un orage en cueillant mes fleurs.
moi, le champion en lice,
je veux dire la masse d’arme de tere et du sang
le tombeau millénaire des roses est en moi
de haut je regarde i’armure des messires
je suis curieux de tous les matins des hommes
le ciel est malmené par ma curiosité
mes poings exhalent un parfum
ce qu’on apelle i’amour, c’est mon combat.
pour les places publiques, mon cœur est taillé pour les places publiques
qu'on frappe les tambours de notre amour hérétique
que mon sang frère de la révolte frappe i’obscurité
que zülküf aussi frappe
que celle que j’aime s’éveille frappée au visage par les éclats de la lune. -
"boşanır damarlarıma yılların kahraman gürültüsü
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim. "
bu müthiş dizenin yaratıcısının bugün yerini şaşırdığını bilmek ne tarif edilemez bir kederdir bu ülkenin kahramanları için. -
senelerdir sadece tek bir dizesi ezberimde olan şiir...
"kırbaçlayarak büyüttüğüm ağrıyı bırakıyorum" -
delinin biri, gözüpek efendi,
böyle de enfes işlemiş bu şiiri.
http://tinyurl.com/38rnfc
-neden yıldızlı bakınız yapacakmışım mahlasını?- -
ismet özel’in 1967 yılında kaleme aldığı sert ve dahi devrimci şiiridir. ismet özel’in, bazen anlamakta zorluk çektiğim “karşı-duruş” evriminin en bâriz tanımlamasıdır “evet isyan...” aynı zamanda içtenlikli bir şekilde devrimci ideoloji ve aşk’ı bir yoğuran ancak ikisinin de dozunu tam ayarlayan, benim gördüğüm en iyi şiir, galiba da göreceğim en iyi şiirdir.
“demirden sağnaklar altında uyur sevdiğim
göğsünde hazin ayak izleri eski şubatların”
“1917 şubat devrimi” burada bahsedilen. bilindiği gibi 1905 yılında rusya’da cereyan eden büyük hareketliliklerden sonra, 1905 devriminin tezgâhında işçilik yapan rus proletarya, artık çarlık rejimi’nin [çarlık emperyalizmi] yıkılması gerektiğini hem de yüksek sesle dile getirmeye başlamıştı. 18 şubat günü, petrograd şehrinde başlayan grev; 24 şubat gününe girildiğinde 200.000’yi içine alarak genişlemişti bile. zaten akabinde gelen üç gün sonrasında, yani 27 şubat günü ayaklanan işçi ve askerler, bakanları ve generalleri tutuklamaya başlamışlardır.
şiirin yazılış tarihinin de 1917 devriminin 50. yılına denk gelmiştir ki bu da tesadüfle değil şahsi fikrimce hissedişle alakalıdır. demirden sağanakların da rusya içinde ve dahi bütün dünyada, devrimcilerin üzerine yağdırılan “mermi kovanları veya çekirdekleri” olduğunu söylemek mümkündür. “isa olsa neler demezdi”…
“ay vurunca çatlatır göğsümdeki mahşeri
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim
canlarım, kollarında parti pazubentleri
dik başlar, erkek haykırışlarla
göndere, en yukarlara çekiyorlar
en yukarlara çatlıycak kadar aşkî yüreklerini.”
alanlarda bulunmayanların bu şiiri anlaması bir miktar zor olabilir kanaatimce. uzun ve soylu kalabalıklar içerisinde yürürken ve haykırırken, göğsünüzün kocaman bin yayla olduğunu hissedersiniz ve kavganın göbeğidir orası, mahşer kalabalığının sevinci, biraz öfke, sonra dirlik; partizan… yürekler mi, çatlıycak kadar aşkî’dir elbette.
ismet özel’in en çarpıcı ve arı/saf duygularının coşkusu yatar bu dizelerde devrimciliğe dair. zaten o zamanlarda [ve belki şimdi de] “yukardan bakarım efendilerin pusatlarına” diyerek karşı duruşunu temellendiren öğeleri belirtmiştir. belki de ismet özel’in “neden devrimci olduysam o yüzden islamcı oldum” sözlerinin altında da yatan budur: sonsuz başka-oluş istenci veya dürtüsü. evet ki tanrı’ya kulluk ile sonsuz karşı-duruş/başka-oluş aynı değiller ancak ismet özel’in, islamcılıktan aldığı dinamizm ve devrimcilikten aldığı güç arasında ismet özel açısından farkı yoktur. şu sıralar ne anlatıyor, ne konuşuyor ilgilenmiyorum ve pek de iyi şeyler söylemiyor biliyorum. şiirlerini okumaya devam ediyorum, asfalt yakıyor genzimi, yazıyorum hafif hırpani, evet nisyan... -
(bkz: the people yes)
-
gelmiş geçmiş en iyi dizeleri barındıran ismet özel şiiri. bir mayıs arifesinde okunmalı;
"boşanır damarlarıma yılların kahraman gürültüsü
çünkü kavganın göbeğidir benim yerim. " -
bir fotografında yılmaz güney'in elinde tuttuğu muazzam bir ismet özel kitabı.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap