• aslında tarım fakültesi mezunu olan ama kendini bir şekilde halkla ilişkiler sektöründe bulan ve bu alanda iknaya dayanan bir çok önemli çalışması olan şahsiyet.aynı zamanda sigmund freud'un yeğenidir.1920'lerin başında freud'un çalışmalarını ingilizceye çevrilmesi işini üstlenmesi onun psikoloji ile halkla ilişkiler arasındaki bağı savunmasında önemli bir etkendir.
    lucky strike sigaraları için yaptığı kampanya en önemli işlerinden biridir.kadınların sigara içme nedenlerini araştıran bernays bunun erkeklerle eşit statüye sahip olmak biçiminde algılandığını tespit etmiş ve 10 genç kızın new york'un en kalabalık yerlerinden sigara içerek dolaşmalarını sağlamıştır.yine yapılan araştırma sonuçlarının,kadınların,yeşil sigara paketinin giysileriyle uyum sağlamadığı konusunda yoğunlaşması üzerine yeşili moda renk haline getirmeye çalışarak tüm giysilerin yeşil olduğu bir balo düzenlemiştir.vogue,harper's bazaar gibi ünlü dergilerin bu olayla ilgilenmesi sonucu bernays başarıyı yakalamış,lucky strike satışlarında patlama yaşanmıştır.
  • halkla iliskiler denilen pazarlama tekniginin -kimilerine göre "biliminin"- babasi sayilat zat. nam-i diger "riza mühendisi".

    propaganda(1928) adli ünlü kitabinda kamuoyu yaratmak için "bilimsel" manipülasyonun öneminin altini çizer. freudyen çözümlemeleri, ikna yoluyla toplumsal taban yaratmak için kullanir. toplumsal kimi sartlanmalari kullanarak tüketiciyi razi(!) etmeye çalisir.

    kimilerine göre bernays, üçüncü abd baskani olan ve bagimsizlik bildirgesini de hazirlayan (sunan degil) thomas jefferson'in su sözünden yola çikmistir:

    "in a truly democratic society, everything depends upon the consent of public."

    "gerçek anlamda demokratik bir toplumda, her sey kamu rizasina baglidir."

    eger gerçekten öyleyse, "riza" tezini miras edindigi jefferson'un, yasaminda bir kez bile toplum önünde konusmamis olmasi kanimca oldukça ironiktir.
  • propagandanin olumsuz cagrisimlarindan kurtulabilmek icin, halkla iliskiler kavramini ortaya atarak hizmet sektorune sokmus kisi.
    en onemli marifetleri arasinda, kadinlarin sigara icmesinin toplum icinde kabul edilir bir olgu haline getirilmesi ve guetemala dan sepetlenen united fruit company nin cia ile birlikte duzenledigi karsi devrimde "amerikan kamuoyu" nun olan bitene "ikna" edilmesine dair kampanyalar gosterilebilir.

    tutun sirketleri bernays a kadinlarin sigara icmemesinden dolayi pazarlarinin yarisini kaybettikleri sorunu ile basvurur.

    amcasinin psikanaliz yontemlerinden feyz alan bernays bir psikanaliste danisir ve bu durum hakkinda ne yapilabilecegini sorar.

    yukluce bir parayi cebe indiren psikiyatr, sigaranin cinsel bir sembol oldugunu, erkegin penisini temsil ettigini ve kadinlari bu tip bir meydan okumaya ikna edecek bir neden bulabilirse bu durumu degistirebilecegini soyler bernays a.

    bernays sukran gunu yuruyusunde cemiyetin onde gelen ailelerinin kizlarina yuruyusun belli bir aninda sigaralarini yaktirtir. onceden toplanan muhabirler ertesi gun bu olayi "torching the freedom" slogani ile yansitirlar gazetelerinde.

    erkeklik ayricaligi olarak algilanan sigara, artik kadinlarin ozgurlesmesi hareketinin sembollerinden biri haline gelmistir. kadinlarin, ozgurlesmek adina, o gune dek mesafeli durduklari bir maddeye bagimli hale gelmeleri surecini baslatmis olur boylece bernays.

    oyle bildiginiz gibi bir adam degildir!
    ama olan bitenleri anlayabilmemiz icin mutlak bilmemiz gereken bir adamdir.
    iste bu yuzden de israrla (bkz: the century of the self)
  • "tuketici" kavramini ortaya atan kisidir.
    soyle ki, birinci dunya savasi sonrasi amerikan sanayii hala "ihtiyac" temelli uretim esaslarina gore planlamalarini yapmaktayken, kisilerin ikna edilerek irrasyonel davranisa yoneltilebilecegini ve ihtiyaclari disinda da tuketebileceklerini... dile getirmis, sanayicileri buna ikna etmistir.

    yani ihtiyac duydugunu, ihtiyaci oldugu olcude tuketen halkin, "ihtiyac" kavraminin manupile edilebilir birsey oldugunu kavrayan kisidir.

    ureticilerine, otomobilleri birer cinsel sembol olarak pazarlamalarini salik veren de yine kendisidir.
    ellilerin siyahbeyaz reklamlarinda; evin haniminin, yeni modellerin -elleriyle gostererek- 3 inch daha "uzun" oldugunu belirtmesi, direksiyona oturunca inlemelerle kendinden gecmesi... hep bernays in basinin altindan cikmis fikirlerin urunudur.

    kisaca, kapitalistlere insanlari koyun gibi gudebileceklerini ogreten adamdir.
  • tam adı: edward louis bernays.

    daha cok bilgi icin: http://en.wikipedia.org/wiki/edward_bernays

    freud'un psikanaliz yontemlerini kullanarak toplumu yoneten irrasyonel içsel kuvvetleri azdırıp insanların egolarını güçlendirme yoluna gitmiş (bunun türkçesi daha pahalı ve daha çok tükettikçe kendini daha iyi hissetmen ama düşünsel gelişimden yoksun krolara dönüşmüş olmak ve sanayinin daha çok üretip daha çok kazanması, bernaysinde cepleri doldurması ). ilk başlarda herşey yolunda görünse bile psikanaliz yöntemlerinin sonuçlarının insan psikolojisini bir yerden sonra çökerttiğinin örneklerinin ortaya çımasıyla politikacı ve sanat çevresinin gözdesi konumundan düşüp ihtişamını kaybetmiş bir yaşam sürmüştür. bernays'in ilk baştaki başarısı ve freud'un kızı anna'nın çalışmalarının sınırlarını merak eden cia yıllarca olmadık işkencelerle akıl hastanelerindeki hastaların anasını ağlatıp mind control olayını çözmeye çalışmış ve başarısız olmuştur.
  • modern anlamda halkla ilişkiler kurumunun kurucusu, amerika’yi ihtiyaç kültüründen arzu kültürüne dönüştürmeyi başaran deha.

    freud’un teorileri üzerine yaptığı çalışmaların etkisiyle; toplumun “bilinçaltındaki akıl dışı* içgüdüler” tarafından yönetildiğinin farkında olan bernays; kitleleri yönetebilmek için, insanları ve insanları yönetebilmek için de her insanda var olan bu akıl dışı güçleri kontrol etmek gerektiğine inanmaktaydı. insanların, içlerindeki bencil arzular tatmin edildiğinde mutlu olup; uslu çocuklar haline geldiklerini savunmuştur.

    her ne kadar freud'un teorilerini kullanmışsa da; seri üretim mallarını insanların bilinçdışı arzularıyla ilişkilendirerek, ihtiyaçları olmayan şeyleri istemeleri için insanları nasıl ikna edeceklerini amerikan şirketlerine ilk gösteren kişi olması dehasını tartışılmaz kılmaktadır.
    tarihte; tüketimi körüklemek ve ihtiyacın dışına çıkarmak, insanların kendilerini fikirleriyle değil de sahip oldukları nesnelerle ifade etmelerine yol açmak için düzenmiş ilk kampanya* onun tarafından düzenlenmiştir.
    bu kampanyada toplumda o döneme kadar sigara içmelerine kötü gözle bakılan ve ayıplanan kadınlar hedeflenmişti. abd’nin en büyük sigara şirketlerinden lucky strike sponsorluğunda, kadınlara da sigara satabilmek için düzenlenen kampanyada öncelikle toplumun önde gelen kadınlarının ellerinde sigaralar ve ‘özgürlük meşaleleri’ * yazan pankartlarla, new york’taki bir şenliğe katılmaları sağlandı.
    böylelikle sigaralar bir özgürlük metası olarak tanıtılmış; özgürlük gibi bir düşünce, sigara gibi bir nesneyle ilişkilendirilip meşalelerle özdeşleştirilmiştir. bernays bağlantıları sayesinde bu genç kadınların fotoğraflanmasını sağladı ve the new york times’ta bu fotoğraflar, altında ‘bir grup genç kadın özgürlük hareketi olarak sigaralarını üflüyorlar’ yorumuyla yer aldı. kampanya geniş bir yankı buldu, kısa zamanda kadınlar üzerindeki sigara tabusu yıkıldı. o dönemde toplumda sigara satın alanların yalnızca %5’i kadın iken, daha 1929 yılında bu oran %12,5’e ve 1960’lara kadar %30’lara yükseldi*.
    bernays; ilk olarak, bu olayın ardından, insanların arzuları ve hisleriyle ürünlerin bağlantısını kurduğunda, onları irrasyonel bir şekilde davranmaya ikna etmenin mümkün olduğunu anlamıştır. örneğin, yürütmüş olduğu kampanyada; sigara içmenin kadınları daha özgür kıldığı fikri tamamen irrasyonel olmasına rağmen kadınlara sırf sigara içtikleri için kendilerini daha bağımsız hissettirebilmiştir.

    yine aynı şekilde; insanların sadece bir şey satın almadıklarını, duygusal veya kişisel olarak ürün veya hizmete kendilerini bağladıklarının bilincinde olan bernays; biz tüketim toplumuna yeni bir elbiseye ihtiyacımız olduğunu düşünmektense, yeni bir elbiseyle daha iyi hissedeceğimiz fikrini ilk aşılayan kişidir.

    --- alıntıdır the century of the self ---

    karakterinizi nasıl yansıtıyorlar? hepiniz ilginç karakterlere sahipsiniz, ama bazılarınız bunu gizliyor. neden hep aynı şeyleri giydiğinizi merak ediyorum, hep aynı şapkalar, aynı ceketler. eminim ki hepiniz çok ilgi çekicisiniz, harika özellikleriniz var. ama sokakta sizlere bakınca, hepiniz aynı görünüyorsunuz. işte bu yüzden size kıyafetlerin psikolojisinden bahsediyorum. kendinizi kıyafetin içinde daha iyi ifade etmeye çalışın. gizli kaldığını düşündüğünüz şeyleri meydana çıkarın. merak ediyorum, kişiliğinize hiç bu açıdan baktınız mı?

    --- the century of the self ---

    evet; bernays sayesinde tüketim toplumunun, tüketim çılgınlığının temelleri atılmış olup; sadece ihtiyaçları temin etmenin devri geçmişti.. bundan böyle önemli olan yeni ihtiyaçlar üretmek ve insanları, daha önce hiç ihtiyaç duymadıkları bazı “ürünler” olmadan yaşayamayacak hâle getirmekti. hiç ihtiyacı olmayan şeyleri satın almak ve talep etmek üzere koşullandırılan insanlar yeni ihtiyaçlarını “vazgeçilmez hakları” olarak görmeye eğilimli olup; kendilerine sağlanan veya elde etmek için ter döktükleri her şeyi bir çeşit “kutsal” olarak algılayıp; bu kazanımları korumak için de elden gelen gayreti gösterir, kendi yaşam tarzlarını tehlikeye atabilecek her türlü fikir, olay ve ihtimale karşı da büyük bir nefret duyarlar.. yani diğer bir deyişle, mevcut seri üretim sisteminde koruyucu bir mekanizma olarak yer alırlar.. eh, kapitalizmin istediği 1 göz, bernays vermiş 2 göz..

    tüm bu uygulamalarını göz önünde bulunduracak olursak; deha'dır gerçekten. deha olmasını kabul ediyor olabilirim ama sırf banana republic darbesinde; yapmış olduğu kitle manuplasyonu bile kendisinden nefret etmeme sebeptir.

    ayrıca;

    (bkz: the engineering of consent)
    (bkz: rıza mühendisliği)
  • diyor ki, savaş bitti (1. dünya savaşından bahsediyor), işsiz kaldık, savaşta yaptığımız işi ,günlük normale dönmüş hayatta da yapacaktık ama "propaganda" kelimesi savaşla özdeşleşmiş bişeydi, insanlar üstünde kötü bir intiba bırakıyordu. düşündüm, "halkla ilişkiler" diyelim biz buna dedim. o günden beri de öyle anılıyor.
  • adamın hası. bununla oturup sohbet etmek vardı şimdi.
  • kalabalıkların zihnini okuyan adam.
    ürün veya hizmetle duygusal bağ mantığı ile "arzu yaratma mesleği" halkla ilişkileri kuran adam.
    the century of the self adlı belgesele konu olmuştur.
    bu da belgeselin tam metni:
    http://ismailhakkialtuntas.com/…f-ben-asri-1-bolum/

    --- spoiler ---
    eğer sigarayı erkek iktidarına meydan okuma fikriyle bir araya getirebilirsen, kadınlar da sigara içerler. çünkü o zaman kadınların da kendilerine ait bir penisleri olmuş olur.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap