• asıl adı "çekişmeli boşanmalarda ve velayet savaşlarında ebeveyne yabancılaşma sendromu" olup, psikonet tarafından yayınlanan 2017 basımı fuat torun kitabı. kitabın tanıtım yazısından alıntıyla:
    "boşanmalarda çocuğun programlı bir şekilde bir ebeveyne* yabancılaştırılması sonrası ebeveyne yabancılaşma sendromu gelişir. boşanmalarda velayet savaşlarının kazananı yoktur! iyi ebeveynler ilk önce çocuklarını düşünür. kendi ihtiyaç ve çıkarları için çocuklarını kullanmazlar! ister aynı evde ister farklı evlerde yaşasınlar, çocukların her iki ebeveynle de ilişki geliştirmeye hakları ve ihtiyaçları vardır! çocuklar, şahların savaşında piyon gibi kullanılmamalıdır!"

    "uzayan davalar, ebeveynin çocuğu görme çabaları, suçlamalar, suçlamalara karşı verilen cevaplar, çözüm için araya girmeye çalışan arabulucular, bitmek bilmeyen talepler bir şekilde ayrılmış olsalar da eşleri birarada tutabilmektedir."

    bağlantılı olabilecek unsurlar:
    *yabancılaştırılan ebeveyne karşı duyulan öfke
    * adil dünya inancının sarsılması
    * terk edilmeye karşı tepki
    * sevilmediği duygusu
    * aldatılmışlık duygusu
    * intikam duygusu
    * düşmanca da olsa etkileşim isteği
    * ekonomik eşitsizlik
    * namus kavramı
    * oyalayıcı manevra
    * yansıtma savunma düzeneğinin kullanılması
    * çocuğa karşı aşırı koruyucu davranma
    * saldırganla özdeşim
    * paranoid düşünce yapısı

    aile mahkemesinde boşanma davası sırasında eys, çocuğun belirtilerine dayanarak konmuşsa, velayet ile ilgili kararın yabancılaştırıcının belirti düzeyine dayandırılması, ikinci olarak çocuğun eys beltirti düzeyine bakılması önerilirmiş. yasal olarak yabancılaştırıcı büyüğün toplum hizmeti, ev hapsi, çocukla bağının kısıtlanması, hatta velayetin yabancılaştırılana büyüğe verilmesi gibi yaptırımlar söz konusu olabilir. ruh sağaltımı bakımından zorunlu eys terapisi ve geçiş programı uygulanıyorsa terapist gözetimi öneriliyor. yabancılaştıran-yabancılaştırılan anababa ikilisinin terapide birlikte görülmesi ilişki dinamiklerini değiştirebiliyor. uzak büyükle çocuğun yeniden ilişki kurmasını sağlamak için zorunlu sağaltımda bile yabancılaştıran büyüğün açık onayı gerekiyor.

    çoğunlukla etkin savaşım, önlemler ve terapi önerilmekle birlikte bazı yazarlar şiddetli eys'de yabancılaştırılan (uzak, velayeti alamamış) büyüğün bırakıp gitmesi ve çocukla ilişki kurma çabalarını sonlandırmasını en uygun çözüm olarak görmekte.

    çocuğun ileride yabancılaştırıldığı ana/babayla ilişki kurma yolakları:
    1. çocuğun olgunlaşması
    2. yabancılaşrırılan ana/babayla çocuğun karşı karşıya gelmesi
    3. eys yaşayan çocuğun kendi çocuklarından yabancılaşma yaşaması
    4. yabancılaştırılan ana/babanın dönmesi
    5. bir dönüm noktasına ulaşılması
    6. terapi etkisi
    7. geniş aile müdahelesi
    8. önemli diğer kişilerin müdahelesi
    9. yabancılaştıran ana/babanın diğerlerini kötü şekilde tehdit etmesine tanık olunması
    10. çocuğun yabancılaştıran ana/babanın belirgin bir yalanını yakalaması
    11. eys yaşayan çocuğun kendisinin anababa olması

    konuyla ilgili bir başka yazı ve bağlantı, bir tane daha..

    kişisel bir yorumla; bu durumda yabancılaştırıcı anababa teki hakkı olup da alamadığı veya alamadığını sandığı sevgiyi (ilgi, korunma vd.) yabancılaştırdığı eşinden ve çocuğundan ne pahasına olursa olsun tahsil etmiş oluyor. [her şey her şeyle ilgilidir ilkesi]

    (bkz: ebeveyn yabancılaştırma sendromu)
    (bkz: parental alienation syndrome)
    (bkz: medea kompleksi)
    (bkz: filisid)
    (bkz: çocuk istismarı)
    (bkz: beyin yıkamak)
    (bkz: günah keçisi)
  • ilginç ve araştırmaya, üzerinde konuşmaya değer bir konu.
    bizim toplumumuzda, bırakalım boşanmış veya boşanmak üzere olan çiftleri, sözümona sorunsuz devam eden evliliklerde bile ciddi bir oranda varolduğuna inanıyorum. özellikle annelerde bu eğilim biraz daha fazla gibi geliyor bana.

    edit: bu arada kavramın yabancılaşma yerine "yabancılaştırma" şeklinde ifade edilmesi daha uygundur diye düşünüyorum. çünkü meselenin temelinde çocuk üzerinde ebeveynlerden birinin diğerine yönelik yabancılaştırıcı, dışlatıcı bir davranışı var.
  • belirli bir olgunluk seviyesini gecince ebeveynlere artik sadece anne ya da baba degil de kisiliklerine odaklandiginizda bas gosterebilen durumdur. bu bir sevgi azalmasi ya da eksilmesi demek değildir. kişiyi ona her istedigini yaptirmaya calisan sürekli baskı kuran ebeveynlerden kurtaracak bir kapı da olabilir ayni zamanda. herkesin ebeveynleri harikulade olacak diye bir durum da yok.
  • richard gardner isimli çocuk psikiyatristin boşanma davalarını gözlemleri sonucu 1985 yılında ortaya koyduğu çalışması.
    müşahid olduğunuz üzre çocuğun velayetini almak isteyen ebeveyn, bunu başarmak için her yolu mübah görür. çocuğunun programlama, diğer ebeveyn tarafından istismar gibi tercihleri seçer.

    gerçek şu ki, ebeveyne yabancılaşma sendromu, çocuk istismarıdır.
  • çok yakın bir tanıdığımın boşanma evresinde yaşamak zorunda kaldığı bir durum. bir sözde baba düşünün, sürekli baskı ile büyümüş ve psikolojik sorunları var. öte yandan yalan söylemek artık karakterinin önemli bir parçası olmuş. bu kişi kendi çocuğunda da aynı şeyi uyguluyor ve çocuğunu iyice sindiriyor. çocuğun kendine ait hiçbir düşüncesi yok. corona virüs sebebiyle çocuk babanın evinde kalıyor ve sistematik baskıya maruz kalıyor. annesini ancak onların izniyle arayabiliyor. zaten kendi fikri de hiç yok bahsetmiştim, ve orada nasıl beyni yıkanıyor siz düşünün. anne aldatıldı, üstüne üstlük bir de bu psikolojik şiddete maruz kalıyor. ne acı.
  • ebeveyne yabancılaşma sendromu (eys) uzun yıllardan beri yurt dışında bilinen ve üzerinde bilimsel olarak çalışmalar yapılan bir konudur. eys bilimsel bir tanı olmasına, birey ve toplum üzerinde görünür ve görünmez birçok etki bırakmasına rağmen ülkemizde bu konu gizemini ve bilinmezliğini halen korumaktadır. yakın çevremizde bile görebileceğimiz bu durumla ilgili, ruh sağlığı profesyonellerinin bile yeterince bilgisi olmadığı anlaşılmaktadır.

    tarihsel olarak bakıldığında eys’nin köklerini mitolojide bulmak mümkündür. ''mitolojide bu durum medea kompleksi olarak da ifade edilmektedir. yunan tragedyalarından evripides’in yazdığı medea tragedyası’nda bahsedilen medea’nın ruhsal durumuyla özdeşleşerek “medea kompleksi” olarak tanımlanan kadının kıskançlık ve adanmışlıkla intikam arzusundan köken alan bir hastalıktır. kısaca aldatıldığını düşünen kadın eski kocasından intikam alabilmek amacıyla çocuklarını öldürerek ona gösterir. buradaki öldürme eylemi modern dünyamızda sembolik bir anlam taşımaktadır ve ölümle eş durma, unutturma anlamındadır. yani boşanmada bir ebeveyn art niyet sergileyerek, bilerek veya bilinçdışı-bilmeyerek çocukları diğer ebeveyne karşı duygusal tacize maruz bırakır ve diğer ebeveynden yabancılaşmasına neden olur.

    ilk olarak, eys davranışları 1949 yılında psikanalist wilhelm reich tarafından tanımlanmıştır. daha sonra, çocukta bir ebeveyne karşı oluşan yıkıcı ve yabancılaşmış davranış biçimleri çeşitli ruh sağlığı uzmanlarınca gözlemlenmiştir.

    1976 yılında, wallerstein ve kelly boşanmış aileleri takipleri sırasında “patolojik yabancılaşma” ismini verdikleri klinik bir durumu tanımlamışlardır. boşanma sonrasında bir ebeveyn ile yaşayan çocuğun mantıksız bir biçimde diğer ebeveyni reddetmesi, diğer ebeveyni görmeye veya bağlantı kurmaya karşı direnç göstermesi şeklinde yabancılaşmadan söz etmişlerdir. wallerstein ve kelly bu davranışı ebeveyn ve çocuğun ayrılma sürecindeki dinamiklerinin bir sonucu olduğunu belirtmiş daha sonra ise bu fenomeni tanımlamak için “acı duygular uyandıran-kaotik” (embittered-chaotic) terimlerini kullanmışlardır.

    1980’li yıllarda richard gardner çatışmalı evlilikler ve boşanmış ebeveynler ile çalışmaları sonucunda elde ettiği klinik deneyimlerinden yararlanarak 1985 yılında yabancılaşmanın dinamiklerini tanımlamış ve bu duruma “ebeveyne yabancılaşma sendromu-eys” adını vermiştir.

    eys, boşanma sonrasında bir ebeveynin diğer ebeveyne karşı çocuklarına karşı yürüttüğü sistemli bir beyin yıkama süreci olarak tanımlanabilir. gardner, eys’yi bir ebeveynin diğer ebeveyne (hedefteki ebeveyn) karşı bilinçli veya bilinçdışı bir şekilde çocuğun beyninin yıkanması ve çocuğun hedefteki ebeveyne iftira atması ve yabancılaşması olarak tanımlamıştır. gardner, eys’e ait sekiz özellik olduğunu bildirmiştir:

    1- hedefteki ebeveyne karşı iftira kampanyası

    2- hedefteki ebeveyni reddetmesi için çocuğu tutarsız, mantıksız, zayıf ve saçma bir mantığa sürükleme

    3- çocuğun ebeveynlerine karşı ambivalan duygularının eksikliği

    4- hedefteki ebeveynin red kararının çocuğun kendisi tarafından verildiği iddiası

    5- çocuğun yabancılaştıran ebeveyne karşı koşulsuz otomatik desteği

    6- çocukta belirgin bir suçluluğun olmaması

    7- hedefteki ebeveynin geniş ailesine karşı yayılan kin ve nefret duyguları

    8- çocuğun yaşantısı ve gelişimsel süreci ile tutarsız ifade, terim ve senaryolar üretilmesi

    gardner, eys’nin tanı konabilir bir rahatsızlık olduğunu ve hafif, orta ve şiddetli formlarının olduğunu ifade etmiştir. eys’nin hafif formunda çocuk hedefteki ebeveyne karşı saygısız davranır ve hedefteki ebeveyne karşı olumsuz davranışlar sergiler. eys hafiften orta ve şiddetli formlara ilerledikçe bu karşıtlık iftira kampanyasına dönüşmektedir. eys tanısı konan çocuklarda tipik olarak sekiz belirti görülmekte iken, hafif formlarında bu belirtilerin tümü görülmeyebilir. gardner başlangıçta çocuğu sistematik bir şekilde yabancılaştıran ebeveynin sıklıkla anne olduğunu ifade etmesine karşın, babanın da yabancılaştırma sürecinde yer aldığını belirtmiştir.

    yabancılaşmanın oluşum sürecinde etkili olan faktörler:

    *yabancılaştırılan ebeveyne karşı duyulan öfke
    *adil dünya inancının sarsılması
    *terk edilmeye karşı tepki
    *sevilmediği duygusu
    *aldatılmışlık duygusu
    *intikam duygusu
    *düşmanca da olsa etkileşim isteği
    *ekonomik eşitsizlik
    *namus kavramı
    *oyalayıcı manevra
    *yansıtma savunma mekanizmasının kullanılması
    *çocuğa karşı aşırı koruyucu davranma
    *saldırganla özdeşim
    *paranoid düşünce yapısı

    sayılan bu gerekçelerle bir ebeveyn diğer ebeveyni çocuğun gözünde itibarsızlaştırmaya çalışır ama bunu yaparken çocuğuna ne kadar zarar verdiğinin, onu ne kadar travmatize ettiğinin farkında değildir.

    çocuklar eys’nin en önemli kurbanlarıdır. şahların savaşında ileri sürülen piyonlar gibidir. bu savaşta en masum ve en savunmasız olanlar onlardır. bu nedenle eys’ye bir çocuk istismarı gibi bakmak gerekir ve aslında resmi olarak böyle bir suç olmasa da suçtur!

    boşanmanın sadece karı-koca arasında yaşanan bir süreç olduğu ve çocuğun bu süreçte bir maşa gibi kullanılmaya çalışılmasının çok ciddi sonuçları olduğu aşikar. kişiler karı-kocalık görevlerinden boşanırken, anne-babalık görevlerinde hiçbir değişiklik olmaması -ya da olabilecek en az değişiklik ile- boşanmaları gerektiğinin farkında olmalılar. bilerek veya bilmeyerek yapılan her yanlış müdahale ile aslında “kılına bile zarar gelmesi”ni istemedikleri çocuklarına, çok şiddetli zarar veriyor oldukları gerçeğiyle yüzleşmeliler.''
hesabın var mı? giriş yap