*

  • saat dokuz buçukta bilardo. heinrich böllun 1959'da yayinlanan romani. 24 saat romanidir, geriye donuslerle wilhelm almanyasindan federal almanya cumhuriyetine kadar yayilan bir donem anlatilir. olaylar kronolojik olarak degil, hatirlandigi sekliyle (william faulknerin the sound and the furysindeki gibi) siralanir.
    sembollerle dolu olan romanda, uc nesil boyunca mimarlik yapan faehmel (dede heinrich, ogul robert, torun johann) ailesinin arka planinda, veya cevresinde, nazi almanyasi ve sonrasindaki donemde toplum elestirilir.
    siyasi kavramlari evrensellestirmek adina naziler ve naziler tarafindan ezilenler, hor gorulenler, nazi olmak istemeyenler manda/kuzu ifadeleriyle sembolize edilirler. kutsal mandanin tadina bakanlar (die vom sakrament des büffels gerostet haben) ifadesi duygusuzlugu, kaba kuvveti sembolize eder. heinrich faehmel in oglu otto, otto'yu nazi yapan, hitler almanyasinda ornek nazi, savastan sonra ise ornek demokrat olan her devrin adami nettlinger (bkz: talleyrand) bunlardandir. 'manda'nin onune konan 'kutsal' ifadesiyle dini kurumlarin elestirildigi de dusunulebilir.

    *********************
    yururken soracagimi sormak daha kolaydi.
    'neden?' diye sordum.
    'neden? yahudi misin sen?'
    'hayir.'
    'oyleyse nesin?'
    'bizler kuzuyuz.' dedi schrella
    'kutsal mandadan asla yememege yemin ettik.'
    'kuzu!' bu kelimeden urkmustum.
    'bir mezhep mi?' dedim
    'belki!'
    'parti değil?'
    'hayir.'
    'ben yapamam.' dedim, 'kuzu olamam ben!'
    'kutsal mandadan tadacak misin?'
    'hayir.' dedim
    'coban,' dedi.
    'suruyu terketmeyen cobanlar var.
    *********************
  • 6 eylül 1958 günü yaşananları, 50 yıllık geçmişle anlatan ama en çokta bir el hareketinin, yanlış anlaşılmış bir göz kırpmanın birinin yaşamına mal olabileceği günleri anlatan heinrich böll kitabı. özellikle kaçmak zorunda kaldığı şehrine 23 yıl sonra dönen schrella'nın şehri gezdiği bölüm çok dokunaklıdır.
    "-bizimle oturmak istemiyor musun?
    -henüz bilmiyorum dedi scheralla, evlerden korkuyorum, insanlar içlerine yerleşiyor ve yaşamın devam ettiği, zamanın barış getirdiği safsatasına kendilerini inandırıyorlar. (...) bu kentte yaşayamam, çünkü benim için yeterince yabancı değil.
  • deli işi bir roman. sadece bir günün anlatıldığı, her bölümde farklı bir karakterin zihnine girdiğimiz romanda tek bir gereksiz cümle yok ve 250 sayfalık bu kitabı bitirdiğinizde bir deneme kitabı bitirmiş hissiyatına kapılıyor, dahası üç dört kitap okumuş gibi oluyorsunuz. takibi güç, anlamak zor. yıllar sonra bir kez daha okumak üzere.

    --- spoiler ---

    bana neler yaptıklarını gerçekten bilmek istiyor musun? üstüme bombalar attılar, ama isabet ettiremediler, oysa bombalar çok büyüktü, bense çok küçük; sığınaktaki insanlar ağzıma lezzetli yiyecekler tıkıştırıyorlardı; bombalar düşüyor, ama bana isabet etmiyordu; onların patladığını ve şarapnelerin uçuşan kuşlar gibi geceyi yırttıklarını duyuyordum, sığınakta birisi " yaban kazları geceyi yırtıyor" şarkısını söylüyordu. babam çok uzun boylu, çok esmer ve yakışıklıydı, üzerinde bol altın olan kahverengi bir üniforma giymişti, kemerinde gümüş rengi parlayan bir kılıç vardı; ağzına bir kurşun sıktı, ağzına kurşun sıkan birini hiç gördün mü, bilmiyorum. görmedin, değil mi? öyleyse bu görüntüden yoksun kaldığın için tanrı'ya şükür. halının üstünde yatıyordu, halıdaki türk renklerinin üzerine kan akıyordu, izmir deseninin üzerine - gerçek izmir halısı sevgilim; annem sarışın, uzun boyluydu ve mavi bir üniforma giymişti, başında şirin, spor bir şapka vardı, belinde kemer yoktu; ve küçük bir erkek kardeşim vardı, benden çok daha küçüktü ve sarışındı, küçük kardeş boynunda bir iple kapının üzerinde sallanıyordu, güldüm, annem benim boynuma da ip dolarken hala gülüyordum, kendi kendine şöyle mırıldanıyordu annem; "o emretti" o sırada içeriye bir adam girdi, üniforması, altın şeritleri ve kılıcı yoktu, elinde bir tabanca vardı yalnızca, anneme doğrulttu, beni onun elinden çekip aldı, ağlamaya başladım, çünkü ip hala boynumdaydı ve küçük kardeşimin yukarıda oynadığı oyunu ben de oynamak istiyordum; "o emretti" oyununu, ama adam eliyle ağzımı örttü, beni merdivenden aşağı taşıdı, ipi boynumdan aldı ve beni bir kamyona bindirdi...
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap