• almanca köprü demektir.
  • emil nolde de bu grubun uyelerindendir.
  • turkiye'de yasayan alman ve avusturyali bayanlarin da olusturdugu ufak bir topluluk / dernek ayrica.
  • gercek bir olayi anlatan 1959 alman yapimi savas filmi. 16 yasindaki 7 alman delikanlisi 27 nisan 1945'de askere alinir. görevleri ise hicbir önemi olmayan bir köprüyü savunmaktir.

    savasin ne kadar berbat bir sey oldugunu gözler önüne seren filmlerden biri. kesinlikle izlenmeli.
  • dışavurumcu akımdan etkilenen bir grup sanatçının 1905'te dresden'de kurduğu oluşumdur. die brüche ressamları kaba, ilkel renkler, kalın çizgiler kullanmışlar, çağdaş yaşamın umutsuzluğunu eserlerinde işlemişlerdir.
    1913 yılında kirchner 'in grubun tarihi hakkında yazdığı bir yazı yüzünden anlaşmazlık çıkmış ve grup dağılmıştır.
    van gogh , gaugin , seutrat gibi sanatçılardan etkilendikleri söylenir.
  • çökmek üzere olan nazi almanyasının her bir metrekaresini savunmaya ant içmiş 16 yaşındaki çocuk askerlerin etrafını saran savaşın çaresizliğini anlatan bir filmdir. almanların geri çekilmelerini, teslim olmalarını, savunma yapmamalarını, hatta alman askerlerinin birbirlerine güvenmeyip, birbirlerine ateş ettiklerini görürüz. bir alman filminde, üstelik savaştan sadece 14 yıl sonra böyle bu sahneleri görmek de derin anlamlar taşır.

    --- spoiler ---

    bu 7 çocuk köprüyü canları pahasına koruyorlar. 2 tank, birkaç tane de asker yokediyorlar. fakat bir tanesi sadece hayatta kalıyor. onun da hayatında derin yaralar kalıyor.

    bu arada filmi izlerken tankları, sherman veya churchill tanklarına benzetememiştim. sonra merak edip imdb'ye bakarsın ki, onlar tank değilmiş. 1959'da bile almanyada bir tane bile tank olmadığı için bu filmde tahtadan yapılmış maket tanklar kamyon şasilerinin üzerlerine kondurulmuş. (bkz: oha)

    --- spoiler ---

    sinema kalitesi olarak ortalama sayılan bir filmdir. almanların sıkça kullandığı yersiz ve anlamsız zumlar bu filmde de vardır tabi ki. ayrıca çekim hataları boldur, kameraya bakanlar mı dersin, yanına bomba düşünce korkudan zıplayan ölüler mi dersin... ama içten içe bir naiflik, bir nostalji, bir hüzün taşıyan filmdir. neyse efendim, izlenecek bir filmdir, öneririm.
  • primitif sanattan esinlenerek ahşap baskıyı oldukça fazla kullanan ve bu tekniğin batı sanatında gelişmesini sağlayan ekspresyonist alman sanatçı grubu. kurucuları mimardır.

    adını, nietzsche'nin "hedef değil köprü olmak gerek" sözünden almıştır.

    amaçları, klasik sanatla 20. yy başlarında şekillenmeye başlayan yeni sanat akımları arasında bir geçiş olgusu tasarlamaktır.
  • manfred gregor'un filmede çevrilen almanyanın ikinci dünya harbi sonlarına doğru müttefiklerce yavaş yavaş işgal edilmesi esnasında, stratejik olarak, almanlar geri çekilirken müttefikleri 1-2 saatliğine geciktirmek için köprü savunmasında görevlendirilmiş, önceden tanışıklıkları olan bir gurup alman gencinin savaş ve ölüm ile olan karşılaşmasını sivildeki hatıraları ile harmanladığı ilk romanıdır.

    her bölüm çocukların köprü savunması esnasında başlarından geçenler ile içlerinden birinin karakterini ve ruh halini aktaran geçmişinden o anki duruma gelenedeğinki hikayelerini içerir. kitap ilerledikçe karakterin geçmişine ve ruh haline dair hikayeler daha da uzun olmaya başlar; ana konudan kopuverilir gibi olunur.

    film versiyonunda köprü savunması filmin sonlarına doğru olacak şekilde çocukların yaşadığı ikinci dünya harbindeki almanya'nın geri çekilme zamanlarında askere alınmaları ile başlayıp ilerleyerek kitaba oranda daha düz bir kurguda ilerler.
  • ikinci dünya savaşı filmleri arasında ayrıksı bir yeri var bu filmin. her şeyden önce konusuyla. zira savaşın son günlerinde şehirleri koruma görevi verilip kurban edilen alman çocuk askerler hakkında.

    başta söyleyelim şablonlara uyan bir anlatım biçimi var filmin. düz akıyor. önce çocukların tanıtılması, aileleri, gelecek umutları vs ile ilk bölüm tamamlanıyor. ardından filme de adını veren köprü bölümü başlıyor. çocukların ve ailelerin tanıtıldığı ilk bölüm savaş sonu almanyası hakkında değişik duygular uyandırıyor insanda. ikinci dünya savaşı'na dair bir şeyler okuduğumda, izlediğimde aklımın bir köşesinde savaşın bitimine yakın ölmenin ne menem bir şey olduğu düşüncesi takılır. die brücke'de bu tarz sahneler bolca mevcut, içinde kaybolup gidiyoruz hüzünle. diğer kayda değer nokta ise 'otoritenin' varla yok arası gezindiği savaşın son demlerinde insanların ruh hallerini yakalamadaki başarısı filmin. öğretmenin, sigi'nin annesinin titrek itirazları yüzlerdeki kederle birleştiğinde insanların bezginliği de vurgulanmış oluyor. bu yüzden oyuncuların yüzlerine yapılan zumların özellikle bezginliğin, kederin, korkunun vurgulanması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. köprüde ölü yatan çocuğun titremesinin de oyuncunun korkması sebebiyle değil de patlamanın yarattığı sarsıntıyı vurgulamak amacıyla olduğu kanaatindeyim.

    filmin siyah-beyaz, puslu, soğuk atmosferinin o günlerin ruh halini yansıtmadaki başarısı su götürmez. illa ki bir şeylere çomak sokalım diyeceksek senaryoya değinmek lazım. zira askere alındıklarının ertesi günü çatışmaya girmeleri icap ettiğinde o silahları nasıl o kadar maharetle kullandıkları muamma çocukların. birkaç yerde çocukların acemilikleri vurgulanıyor ama sıkıntı var orada.

    velhasılı kelam die brücke iyi film. en azından 'çocukların ulusu yok' diye düşündürüp ölüm korkusunun her yerde ölüm korkusu olduğu düşündürtüyor.
  • çocuklara köprüyü savunma görevi verilmesi aslında çocukların iyiliğinin düşünülmesindendir.

    bu önemsiz köprüye kimsenin saldıracağı tahmin edilmemekte, böylece de çocukların aktif bir çatışmaya girmeyeceği tahmin edilmektedir.

    zaten bölgedeki komutanları bu karara sevk eden, çocukların sınıf öğretmenidir.

    ama gel gör ki, evdeki hesap çarşıya uymaz ve olanlar olur.
hesabın var mı? giriş yap