• fiyati yuzde onbin oraninda arttiran ev ozelligi. ayrica etkileyici ve rahatlatici bir mekan.
  • cagdas yunanca da karsiligi sto perigiali dir.
  • kendini nedensiz, nesnesiz aşık olmuş hissetme yeri. (bkz: iyot kokusunun dayanılmaz cazibesi)
  • sinir alıcı özelliği vardır. bazen havanın soğukluğuna, yağmur olduğuna aldırılmadan bir süre oturmak gerekir. ister ağlar, ister küfür eder, istersen sessizce oturursun. ama herşeyini denize boşaltmış şekilde kalkarsın.
  • ve ay "hadi" dedi "kapatıyoruz".. ters çevirdi sandalyeleri masaların üstüne, şarap şişelerini topladı ayyaşların ellerinden, denizin üzerine yansıttığı yakamozun ışıklarını kapattı ve yerini büyük patrona bıraktı, ki o da mekanı cafe olarak kullanacaktı. ne de olsa sevgililerin kahvaltı vakitleri gelmişti artık...
  • vakti zamanında, ortaköy'ün iç sokaklarında oturan insanların, akşam çekirdeklerini alıp, ortaköy camisinin yanında bulunan, çay bahçeleri olan meydana taktıkları isimdir. dar gelirli insanların, en büyük eğlencesi olan halka açık yerlerdir. bir çok anılara ev sahipliği yapmış mekandır.
  • pişmiş kelle'de metin demirhan'ın köşesinde başladığı yazılarına bu başlık altında devam eden gamze deniz'in köşesinin adı idi.
  • (bkz: leb i derya)
  • eşinin arkadaşı bir narkozcu varmış. daireleri değirmendere'de. onu gezdirmeye denize karamürsel'e gidiyorlar. yanlış ve izbe bir koya inmişler ama orada güzel deniz kenarı bulmuşlar. yüzüyor, oynuyorlar. derken acıktılar. balıkçı veya köfteci bulunacak. hızır işi gibi denizden bir tekne geliyor, çevirdiler. balık? ispari. istavrit büyüklüğünde. boklu balık. alalım olmuşlar. pişirip yiyecek hiçbir eşyaları yok. yalova'ya adam gönderiyor ekmek için. kara biber, tuz, limon. çocuklara da teneke, çalı çırpı aratıyor, ocak közlüyor. ispariyi ayıklamadı bile, pullu pullu. arkadaş turan'dan ekmek kağıdını alıp örtü yapıyor. barsak kılçığa yapışıp kalıyor. silkeleyince hepsi topluca etten ayrılıveriyor, iç eti kalıyor. tuz, kara biber, çeyrek ekmek içi balık, üstüne limon. ohh! turan arkadaş o balığı unutamazmış. (bkz: çerkes kızı/@ibisile)
  • çocukluğumun önemli bir kısmı deniz kenarında geçti. çoğunluğun yazdan yaza gördüğü suyun karayla öpüştüğü noktada yaz kış oyunlar oynadım. hep plaj denilen yerlerde değil üstelik, kendi haline bırakılmış, pek insanın uğramadığı kıyılarda da çok bulundum.
    deniz bugün olduğu gibi o gün de kusardı kendinden olmayan fazlalıkları ve bu fazlalıkların en fazla olanı bronkodilatör yahut bilinen adıyla fısfıs denilen şeylerdi.

    doğanın her zaman bir mesajı vardır...
hesabın var mı? giriş yap