155 entry daha
  • 88 sayısı için "bir çift çerkes kızı*" derler. (bkz: çerkes kadınları/@kadimokul)

    değişen oranlarda olmakla birlikte benim 3k'm yani karım, kızım, kaynanam abzah ile arnavut melezi. bir de yaşlı başka bir abzah kadını tanıdım. hazır başlık var diye daha çok bu yaşlı kadın üstünden çerkes kızı öykülü portresi çizeyim:

    gençliğinde, kızlığında şimdi yaşlı olanın bir ördeği varmış. yakalar, tutar birlikte denize götürür, tuttuğu gibi atlar, dibe çekermiş. ne zaman dibe inip bıraktığında hayvan şimşek gibi yüzeye çıkarmış. muzur, yaramaz! ördek bu onu gene örseleyecek, suda havasız bırakacak diye görünce vrak vakak kaçacak delik ararmış. evliliğinde o da kızına bir ördek almış. hayvan gagasının arasına mısır vermesi için yalvarıyor, kızı ona bir tokat atıyor. ördek dönüp gitse de vazgeçmiyor, geri geliyormuş.

    ileriki evlilik yıllarında bir gün bir evin önünde tekir kedi bulmuş. aç, bağırıyor. 'hişt,' demiş 'gel buraya, ne bağırıyorsun, benle kızıma gel.' ilk kez gördüğü halde kedi peşinden gelmiş. gezine koşa. tekiir, gel buraya diyor, kedi ona şımarıyor. bir hasır sepeti varmış, içine minder kesip koymuş. burda yatıcan demiş; hayvan söz dinliyor, yatıyor. orada uyuyacaksın diyor, kedi ona sarılıyor, sanki 'bu deli ki ne,' diyor. kızı 'nasıl bakacaksın, yapamazsın, evin çok kat yukarıda, gezdiremezsin,' dese de bırakası gelmemiş. sonra kızının baskısıyla kedi ondan bağıra bağıra ağlayarak ayrılmış. sakın girme ayaklarını kırarım dediği bir başka yabancı kedi de kapıdan içeri girmezmiş. bir hayvan iletişimi ki, demeyin.

    muhabbet kuşu ona karşı çok laubaliymiş; kulağını ısırır, didiklermiş. uçup gider, geri çağırınca gelirmiş. bu anlardan birinde kuşu havadayken yakalamış, yakalanıp avuca giren kuş sinirlenmiş. bir gün muhabbet kuşu su bardağına düşmüş. çırpınıyor. önceden kurtarmıycam, öleceksin dediği halde kurtarmış.

    eşinin arkadaşı bir narkozcu varmış. daireleri değirmendere'de. onu gezdirmeye denize karamürsel'e gidiyorlar. yanlış ve izbe bir koya inmişler ama orada güzel deniz kenarı bulmuşlar. yüzüyor, oynuyorlar. derken acıktılar. balıkçı veya köfteci bulunacak. hızır işi gibi denizden bir tekne geliyor, çevirdiler. balık? ispari. istavrit büyüklüğünde. boklu balık. alalım olmuşlar. pişirip yiyecek hiçbir eşyaları yok. yalova'ya adam gönderiyor ekmek için. kara biber, tuz, limon. çocuklara da teneke, çalı çırpı aratıyor, ocak közlüyor. ispariyi ayıklamadı bile, pullu pullu. arkadaş turan'dan ekmek kağıdını alıp örtü yapıyor. barsak kılçığa yapışıp kalıyor. silkeleyince hepsi topluca etten ayrılıveriyor, iç eti kalıyor. tuz, kara biber, çeyrek ekmek içi balık, üstüne limon. ohh! turan arkadaş o balığı unutamazmış.

    1960-70'lerden kalmış olabilecek elyazısı bir sayfa belgesi var. hanımefendi, kızkardeşleriyle birlikte özel* alfabe geliştirmiş. özel yazışma yöntemi. bunun kendi aralarında kullandıkları bir dili, sesi de varmış. ayrıca sözcükleri tersten yazdıklarından hemen anlaşılması pek zor. trende denk gelip soruşturup sorgulayan birine 'konuştuğumuz peçenekçe,' diye sallamışlar! tabii peçenek değiller, ama gene kafkaslardan ve abzah olduklarını söylüyor. peçenek diye bir şey olduğunu komşulardan biliyor. adam ise dünyada peçenekçe konuşan kaldı mı diye şaşırmada...

    ek: dün 21 mayıs'ta o çerkes kızı yazısını tarihin (21 mayıs 1864) önemini bilmeden yazıp koyduydum. bugün hayret ve sevinçle çakıştığını öğrendim. kuzen dediğim biri 'allah seni yaratırken ruhunu çerkeslere üflemiş, ister inan ister inanma, bak hayatın böyle gelişiyor. bir de çerkes kızın oldu. ayrıca arnavutlar bilmeden de olsa bektaşi yaşamı sürdürüyorlar, öteki ilgin alevilere yakınlık da gerçekleşti sayılır,' diyor.

    (bkz: çerkez güzeli), çerkez gelini
    (bkz: çerkes kadınları)
    (bkz: avşar kızı/@ibisile)
    (bkz: büyük çerkes sürgün ve soykırımı)
194 entry daha
hesabın var mı? giriş yap