• bilgisayarlara veri girişi icin kullanılan depolama ortamı. klavyede yazdıklarınız bu kartlara delikler açılarak işlenirdi. sonra hepsini bir yığın halinde makinanın kart okuyucusuna koyardınız ve kart okuyucu onları para sayma makinası gibi okur, yazdığınız metin de bilgisayara aktarılmış olurdu. böylece paylaşımlı bilgisayarlar o dönem aşırı yavaş olan metin girişi için işgal edilmemiş olurdu. ayrıca yazdığınız metnin bir kopyası da her zaman elinizde olurdu. delikli kart hiç kullanmadım ama abimin eve getirdiği delikli kartların arkasındaki yazısız kısıma animasyon çizip *trrrrrrt" yaptırarak animasyon oynatmışlığım vardır.
  • (bkz: punch card) bir programcinin basina gelebilecek en kotu olaydi bunlarin karismasi, deste icindeki herhangi bir kartin yerinin değiştirilmesi bile cinayet nedeni sayılırdı ve cezalandırılmazdı.
  • sanirsam halen bazi i$letmelerde i$e giri$ ciki$ saatlerini tuttuklari kartlar.
  • passap örgü makinemizin deco desen aparatı bu kartlardan kullanırdı. dikiş iğnelerinin altındaki itici adı verilen parçaların konumu delikli kartların üzerindeki delinmiş desene uygun olarak hareket eder, cihazın ayarına göre her sırada veya birkaç sırada bir itici konumunu tekrar ayarlayarak örgü stilinde veya ipin seçili olduğu renk yumağında değişiklik yapardı. babam emekli olduktan sonra aldığı örgü makinesinin başında sabahtan akşama kadar kolu bir sağa bir sola sallarken, abim de diğer örgücülerin "gizli desen" olarak nitelendirdiği ve kimbilir nerden alınmış hazır desen kartlarını örülmüş bir kazağı referans alarak boş kart üzerine delerdi, çıldırtırdı diğerlerini.
  • kilisenin avrupada yaygınlaşmasıyla, dünya o güne kadar şahit olmadığı bir değişime şahit oluyordu: merkezi iletişim sistemi.

    tüm kiliselerin tüm papazları, geri kalan tüm papazlarla kilise aracılığı ile iletişim halindeydi. biri yeni bir mısır yetiştirme yöntemi keşfettiğinde bunu merkeze yazıyor, bu bilgi de faydalanabilecek herkese dağıtılıyordu. bu şekilde herkes bir diğerinin icatlarını geliştirmeye başladı.

    tarlalarda oluşabilecek sulama problemlerini önlemek için ortaya çıkartılan "pompa" sistemi de bu şekilde ortaya çıkmış icatlardan biriydi. daha sonra geliştirilerek, akarsuyun yolu üzerine yerleştirilen bir çarka bağlı iki dişlinin kaldırıp indirdiği bir sistem haline getirildi. [ki bu sistem daha sonra un öğütmek gibi işler için de kullanılacaktı.]

    aynı sistem daha sonra kilise çanlarının "otomasyonu"nda kullanıldı. bir silindirin etrafına belli yerlere "diş"ler yapıp, bu dişlerin her birini de bir çana bağlı ipi çekecek bir "pompa"ya denk getirince, silindire "kodladığınız" melodiyi çanlardan dinleyebilirdiniz. [trackerlar da böyle doğmuştur.]

    bu sistem biraz daha geliştirilip, çin'den gelen dokuma tezgahlarına "kalıp tanımlayıcı" olarak girdi. yine aynı pompa sistemiyle, dokumanın belli bir adımında hangi iplerin kaldırılacağı, böylece desenin nerelerde oluşacağını delikli kartlara kodlayıp, bu kartları belli bir sırayla dokuma tezgahının "ip pompalarına" besleyerek, herhangi bir adımda herhangi bir iplik sırasına "kaldır" veya "kaldırma" demek mümkün oluyor, otomatik şekilde desenler üretilebiliyordu.

    daha sonra ikilik sistem üzerine çalışan bilgisayarlar tasarlandığında, bunları programlamak için ne kullanılacağını tahmin etmek pek zor değildi. delikli kartlar böylece bilgisayarların ilk "input"u oldu.

    [bbc connections ve james burke'e saygılarla]
  • kullanılmayan delikli kartlar, fileyi taşırlen eli kesmesin diye file saplarındaki demir çubukların etrafına sarılırdı.
  • buna benzer şeylerle piyano da çalınırdı vaktiyle (bkz: red kit). aramaya üşendim dolayısıyla bulamadım.
  • akis diyagraminda veri girisini belirtmek icin kullanilan, sol ust kosesi kesilmis dikdortgen sekli bundan gelmektedir.
hesabın var mı? giriş yap