• küskünlükten farklıdır. dargınlıklar da taraflar konuşur. dargın olan taraf kırıktır, kırgındır. karşısındakinin kendiliğinden, söylenmeden çaba harcaması gerekiyordur. ya böyle olur ya da dargın olan taraf zamanla bu dargınlık ve dargınlığın çözülmeye çalışılmaması, kendisine o değerin verilmemesi üzerine, karşı tarafa verdiği değeri sıfırlar.

    sayaç tam sıfırı bulduğunda artık dargınlık falan kalmamıştır, çünkü karşı taraf dargın olmayı hakkedecek kadar özel değildir.

    bu entryi babasının sürekli tekrarladığı nasihatla bitirmek ister deli gönül; " kimseye değerinden fazla değer verme canım kızım."
  • nerde duydum anımsamıyorum ama kesinlikle doğru bir tespit: "dargin insanlarin gozleri, muhattabin gozleriyle hic karsilasmaz"...
  • içinde gizli bir hayal kırıklığı vardır. pek de gizli değildir belki de...
  • bazı şeyler tamir edilmiyor. edilmek istense de edilemiyor. uğraşılıyor da olmuyor.

    dargınlık tam da böyle bir şey. tevekkül ile, rıza ile ilgisi yok. kadere razı ama dünyaya dargın olabiliyor insan. bildiği şeyleri bilmezlikten geldiği zamanlar geçtiğinde, bildiklerine şükrederken bile, en iyi bildiğine dargın kalabiliyor. hayatın namütenahi bir çizgide kurulamayacağını daha genç iken öğreniyor isek de bu bile dargınlığımıza mani olmuyor. hayal kurmaya bile müsaade yok zannediyoruz. aslında hayal bile kurmaktan çekinen olduğumuzu kabul etmek zor geliyor. insan bir şeyin gerçekliğinden emin olunca aksini düşünüp gerçek değilmiş gibi davranamıyor.

    rıza göstermek zaman alıyor ama dargınlık aniden filizleniyor. insana kendini hayattan alacaklı hissettiriyor. nefes almak bir süre sonra herkeste ve her şeyde bu borcun bedelini aramaya dönüşüyor. böyle bir borç yokmuş. eskiler öyle diyor. ama iyice eskimeden, paçavraya dönmeden hatta, borcun olmadığına inanılmıyor.

    borç yoksa alacak da yok öyle mi? hisse yoksa söz de yok. oyun yoksa perde, kalp yoksa aşk, efkar yoksa duman, yol yoksa yolcu yok öyle mi?

    dargınlık var işte. içimizde böylece sürükleyip durduğumuz bir dargınlık. o kadar yorgunuz ki üstelik, dargın saflarında darmadağınız. artık esamemiz okunmuyor...

    "vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
    arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık"
  • bir behçet necatigil şiiri:

    ve susmak
    bir denizin çekildiği
    bir rüzgarın kesildiği
    anlaşılınca

    boştur konuşmak
    ilk iskele
    kurtuluş
    yanaşılınca

    ne selam, ne veda
    felaket bir vapur
    çık hemen
    bir yağmur serin, ince.
  • gönlüm dilime dargın, dilim gönlüme gönlüm duygularını anlatamadığı için kızarken dilime; dilim anlatamayacağı şeyleri düşündüğü için kızıyor gönlüme!*
  • "küslük, dargınlık zehir içmek ama başkasını zehirlemesini ummak gibidir."

    kim demiş bilmiyorum ama doğru demiş.
hesabın var mı? giriş yap