• icindeki fikri sabit oykusuyle zihnime kazinmis eglenceli oykulerden murekkep serhan fensoy kitabi.
  • ferhan şensoy'un 17 kısa hikayeden oluşan kitabı. "kitabın parasız eki" olarak tanımladığı son bölümünde, 1968-1970 yılları arasında yazılmış ve yeni ufuklar ile soyut dergilerinde yayınlanmış 4 hikayesi bulunuyor.
  • kitaptaki bitlenmeyle ilgili hikaye* de süperdir. herkes bitlenmiş ve bit ilacı bitmiştir. olaylar gelişir...
  • her biri ayri guzel kisa hikayelerin bir araya gelmesiyle olusmus harikulade kitaptir bu.. ferhan sensoy'un tarzini begenen insanlar icin bir olmazsa olmazdir kanaatimce.. ayni atilla atalay'in kisa hikayeleri gibi defalarca sikilmadan okunur hatta daha bile keyiflidir cunku hikayeler ferhan sensoy un essiz benzetme ve tamlamalari ile doludur ve her seferinde bir oturusta kitap yeniden bitirilip ayni tat alinabilir.. (bkz: dol ziyan balonu)
  • bu kitaptaki "işsiz demirci" hikayesi ile insanin en issiz gucsuz mutsuz gunlerine tercuman olur ferhan sensoy.. demir alip atmalarla gecen bir gun ve sonunda da, "tam alti gun uyumusum besbelli, uyandim ki pazartesi"
  • bugün 2,5 tl'ye sokak sergisinden edindiğim güzellik. satıcı allahtan patates muamelesi yapıyordu da kitaplara, cebimde kalan son parayla alabildim.
  • bi'kaç gündür kafamı kurcalayan öyküleri barındıran genç ferhan şensoy güzelliğidir.

    "çöl ortasında bir kaktüsün anlatılmaz güzelliğini duyup kaktüs üzre çöllere düşen bir şair de olabilirdim., kays gibi. arayabilirdim leylâ'mı, ya da suyu. yeşiller içinde yitip gitmeyi düşleyebilirdim. yaratabilirdim mutluluk vahasını, kaktüs olsaydın eğer. kaldırırdım dokunulmazlığını o nazlı çiçek olsaydın, her şeyleri ellerimle sevmeliyim, yetmez bana gözlerim. kalemim kalktı yürüdü, özgürlüğe bir türkü bu.

    "duvarların dışında öleceğim özleyerek ölümü. biz özlem ki hiç tanımadım, bana özgü yarattım. çapraşık duvarların büyümesi, ezilmişliği. her şey bir dev aslında ürkünç devler içindeyim, bilmiyorlar. ölmediler ki hiç, nerden bilsinler?"
  • "vaniköy'de balıklar, padişah sayıklar, öyle taşsız pirinci ananem de ayıklar" satırı hafızama kazınmış kitap. ha bir de "arap sabunu'ndan "suudi sabun" diye bahsediyordu ki bundan kelli arap sabununu benim için de suudi sabun haline getirdi. her ferhan şensoy kitabı gibi eğlenceli ve değerli.
  • "faldan maldan anlamam, ama her kahve içişimde fincan çeviririm, anneannemden kalıtım bir huy...ham incirler yamuk ağaçta, ya da at kestaneleridir, bir buluta binmişler kısmet olarak bizim adresimizi aramaktalar, adressizliğim yanıltıyor kısmetlerimi. bir duvardır gök, koyudur sular, bir de topaklanmış karamsarlıklar, içim sıkılmış, yürek zaten sürekli kabarık ve dağlar ve ırmaklar ve uzaktan gelen zümrüt-ü uydurma kuşu...ve aç bir kurttur yaşamak, dibinde fincanın, kemirir günlerimizi, ya da bir bataklık. oysa ak ve çiçeklidir fincanın dışı ve demir atılmaz bataklığa, demir ziyanlığı..."

    "sigaramdan dimdik yükselen duman, kalk gidelim diyebiliyor içime, ben içimdekiyle böylesine yakından konuşamıyorum. bir şeyin eksikliğini biliyorum, bir tahta eksikliği belki. duygusallığımı yitirdim, suçluları aramıyorum. herhangi bir şarkı bir yerlere götürebilir bizi gökyüzüne bakarken, ama her şarkıyla bir yerlere gitmek isterken yozuz işte hepimiz. zaman her gün biraz daha kemiriyor bizi eksik yanımızdan. kendimize az geliyoruz. duyuyorum bunu, çok uzakta top atışları gibi. dönen başımı tutup düşünüyorum bir an. bir şeyler çiziktirebilmek içinse bu uykuya karşı savaşım, anlamsız diyorum kendi kendime. bunları birilerinin okumasına, düşünmesine, sevmesine, yaşamasına çabalamaktan ötede miyim? birinin gelip şu masayı, üstelik cansever'in masasına meydan okuyor benimki, radyoyu, kahve cezvesini, iki otobüs biletini, dopdolu küllüğü, rapidoyu, kalemleri, karbon kağıtlarını, pipo tütününü, cetveli, gönyeyi, rakı bardaklarını, bir sürü boş kağıdı, kimi başıboş kağıtları, fıstıkları, makası, peyniri, ortalarındaki daktiloyu, daktilodaki bu kağıdı,

    görmesinin değeri ne?
    peki, bunları düşünüyor muyum sanki ben? evet. hayır! bilmiyorum."
  • --- spoiler ---
    bu duvarların dışında öleceğim özleyerek ölümü. bir özlem ki hiç tanımadım, bana özgü yarattım. çapraşık duvarların büyümesi, ezmişliği, her şey bir dev aslında, ürkünç devler içindeyim bilmiyorlar. ölmediler ki hiç, nerden bilsinler?
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap