• kuzeyde bir yer*adlı dizide ciciley'in yegane radyo istasyonunun aşmış dj'inin tam adı.john corbett tarafından canlandırılmış akıllara durgunluk veren quote'ların sahibi bir alaska bilgesidir, televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en muhteşem en sofistike karakterlerinden biridir kendisi...
  • kuzeyde bir yer adli muhtesem dizinin en muhtesem ,en zeki,en yakisikli karakteri (bkz: asik olunan dizi karakterleri)
  • bu adam radyo programı yapsa da dinlesek, dizilere muhtaç olmasak dedirten sesli john corbett'in kuzeyde bir yer dizisinde canlandırdığı güzide masal karakteri.
  • elim alışageldiği üzere ç, ğ, ı ve ş harflerini kullanmaksızın başladığım bu entry'nin satırlarında ilerlerken, "yaşam ayrıntılarda gizlidir" dedim kendime. içimdeki aşk da olsa, saçma sapan bir dizi karakterine çocukluğumun bağrından coşup gelen içten sevgi de olsa yaşam, işte bu ve bunun gibi hak edilmiş ayrıntılar onun varlığını mutlak kılacaktır. ve bu entry'yi su gibi akan dilimin tüm harfleriyle yazmam gerektiğine, bu beyaz güvercini, bu ayrıntıyı içine hapsolduğumuz evrene böylece salmam gerektiğine inandım tüm yüreğimle.

    chris, çocukluğum sırasında türkiye'de trt ekranlarından kuzayde bir yer adıyla izleyiciye ulaşan, northern exposure* adlı olağanüstü dizinin karakterlerinden biridir ve john corbett tarafından oynanmıştır. dizi seçmelerine giderken ex-con imajına uymak için kollarına yeşil keçeli kalemle dövmeler çizen corbett, beklediğinin dışında bir ex-con karakteriyle karşılaştığında şaşırmıştır. keza dövmelerin sahte olduğuna inanmadıklarında elini ıslatıp dövmeleri silerek şaşırtmıştır da.

    -------- extreme spoiler begins --------

    tam adı christopher danforth stevens'tır. 3 temmuz 1963 tarihinde wheeling, west virginia'da doğmuştur, ki bu da dizinin amerika'da yayıma girdiği 1990 yılında kendisinin (her ne kadar biraz daha büyük gösterse de) 27 yaşında olduğunu gösterir. ancak dizideki bir tutarsızlık burada su yüzüne çıkar: chris bu sırada aslında 29 yaşındadır. bu ayrıntıyı dizinin (benim gibi) fanatik izleyicilerinin kendi aralarındaki tartışmalara bırakarak, ilerliyorum..

    çocukluk ve gençlik yılları ailesinin acı gerçekleri tarafından belirlenen chris, içki, kumar ve kavganın günlük yaşantının ayrılmaz bir parçası olarak yer edindiği, birbiri ardına loser nesillerden oluşan, pek de varsıl sayılamayacak bir ailenin yaşamına açar gözlerini.

    babası bir seyyar satıcıdır ve sattığı temel ürün tebrik kartlarıdır. sürekli yollarda olan babasının düzenli olarak her iki doğumgününden birini kaçırması, chris'in bir baba figüründen yoksun yetişmesinin belki de en dramatik göstergesidir. babasının pek de ideal bir figür olmamasının yanına bu rol modeli eksikliğini de eklersek, içinde yetiştiği sosyoekonomik çevrede chris'in genç yaşlarda suça ve başıboş bir yaşama savrulmasını kolayca anlayabiliriz.

    ağır uyuşturucu kullanımı zaman zaman o raddeye varmıştır ki, hiç anımsamadığı bir koca yıl bile geçmiştir; ki o koca yılın sonunda bir meksika mağarasında kendine gelerek sex, drugs, rock'n'roll yaşantısına kaldığı yerden devam etmiştir.
    bütün bu yıllar boyunca küçüklü büyüklü hırsızlıklara karışmış, ve sonunda araba hırsızlığından hapse girmiştir.

    aslında tüm bu sonu olmayan yaşam tarzı chris için sorun değildir, çünkü tüm soy ağacının loser olmasının dışında babası, amcaları, büyükbabası, kısaca ailesindeki herkes 40 yaş civarında ölmektedir. sonuçta kendisi de aynı genleri taşıdığı için, genç ölecekse hızlı yaşaması da gerekir.

    ancak araba hırsızlığından yakalanıp hapse girmeden önce chris'i derinden etkileyen bir şey olur...
    1976 yazında (15 yaşındayken) bir gün, yanında en eski ve en yakın arkadaşı dickie heath ile bir araba çalıp mahallede gezinirken foxy elaine'in evine girerler. dickie değerli eşyaları ararken chris yaşamını geri dönülmez bir biçimde değiştiren kitaba rastlar... walt whitman'ın şiirleri. birkaç ay sonra hapse girdiğinde kitaplar chris'in yalnızca yaşantısının değil yaşamının da eksenindeki yerlerini alırlar. özellikle whitman'ın şiirleri, chris'in içindeki sanatçıyı ortaya çıkarmıştır.

    malum, amerikadaki hapishaneler genellikle mahkumlara meslek sunarak onları topluma kazandırma programları yürütürler. chris de hapisteyken kaportacılık öğrenmiştir. hapiste edindiği bu eğitimi şartlı salıverilmesinin ardından sanatsal çalışmalarında değerlendirerek, sanatsal yönünü dışa vurmanın zevkini tatmıştır. genel olarak metal üstünde çalışmak hoşuna gider. dizi boyunca zaman zaman metal heykeller yaptığını görürüz. bu şekilde başlayan sanatçılığı, ileride yavaş yavaş genişleyerek, performans da içeren yapıtlara uzanır. kendi inşa ettiği bir katapultla, maggie o'connell'ın yangında harabeye dönen evinden sağlam olmasa da tek parça kurtulan piyanoyu kasabanın kenarındaki göle fırlattığı sahne, sanırım televizyon tarihinde rastladığım (hem nitel hem öznel açıdan) bu kadar basit bir materyalle gerçekleştirilmiş en etkileyici ve gerçek sanat sahnesidir... dizideki eylemin kendisi de, o eylemin yansıtıldığı sahne de başlı başına gerçek birer sanat yapıtıdır..

    şartlı salıverileceği bildirildiğinde, hapisten çıkma umudu pek olmayan bir arkadaşının harley davidson'ını alır. sonunda dışarı çıktığında da motoruna atlar ve, aslında şartlı salıverilme kurallarını çiğneyerek, kuzeye doğru yola çıkar. sonunda yollarda belirli bir hedefi olmaksızın giderken cicely, alaska'ya ulaşır.
    okuduğu kitapların ona armağan ettiği geniş yelpazeli bilgi dağarcığı ve sanatçı ruhu ile, ve elbette doğasından gelen konuşma yeteneğiyle, alaska'nın sayılı zenginlerinden eski astronot maurice minnifield'ın radyosu kbhr'de sunucu olarak çalışmaya başlar. radyoda sunduğu programlar da müzik seçimi de ilginçtir; kasaba halkı chris'e hemen ısınır.

    radyoda klasik batı müziğinden hint müziğine, hard rock'tan jazz'a kadar müzikal yelpazenin her kanadından parçalar çalar... canlı yayında çok sevdiği carl gustav jung'un psikoloji ve psikiyatri üzerine metinlerinden whitman'ın şiirlerine, savaş ve barış'a kadar türlü türlü kitap okur... okuduğu metinlere kendi felsefi ve psikolojik yorumlarını dile getirir... kasaba halkı ise chris'in dudaklarından dökülen bütün bu yorumları, onun sesinden okunan tüm bu kitapları zevkle dinler radyolarında.. trt ekranının karşısında çocuk olduğum yıllarda ben de kasaba halkından biriydim, o inanılmaz zevki ben de tattığım için mutluydum.

    chris ayrıca kasabanın rahibidir de. aslında din adamı demek daha doğru olur... keza engin ilgisi ve felsefeden dinler tarihine geniş bilgisi ile kasaba halkının gözünde değerli bir yeri olmasının dışında chris, rolling stone'un arka kapağındaki bir kilise ilanına mektupla başvurarak resmi onaylı bir worldwide church of truth and beauty rahibi olmuştur. ve bu kilisenin bir özelliği de her tür dinsel inanıştan insanı kabul etmesidir.
    sonuçta, chris kasabadaki evlilik törenlerini ve cenazeleri bizzat yürütmektedir. hatta bir bölümde bu konuda bir rahibin herhangi bir resmi yetkisi bulunmadığını belirtse de, ısrarlara dayanamayarak kanada'dan telefon bağlantısıyla ve radyodan canlı yayında shelly tambo ve eski eşini boşamıştır.

    chris'in bütün bu geniş bilgi ve ilgi yelpazesinin bir köşesinde de doğal olarak pozitif bilimler bulunur. özellikle fizik üstüne konuşmaktan büyük zevk alır. şans eseri kasabadan geçmekte olan bir sirkte çalışan birinin, üniversiteden istifa etmiş bir fizikçi olduğunu öğrendiğinde şaşırır; ancak emin olun ki bu fizikçinin kendisi chris'in üniversitede fizik okumadığını öğrendiğinde daha çok şaşırmıştır.
    edebiyat ise ilgi alanı olmanın ötesine geçer ve sonunda mektupla eğitimden yararlanarak, master tezini başarıyla sunar.
    oysa chris'in örgün öğretim sisteminde pek o kadar başarılı olması beklenemez. maggie'den uçuş dersleri aldıktan sonra eski havacı maurice'ten bile övgü alacak kadar mükemmel bir pilot olmasına karşın, yazılı sınavda panik ataklardan panik atak beğendiği için bir türlü testi geçemez, ve uçuş sevdası suya düşer. kendisi küçüklüğünden beri hiç bir zaman sınavlarda sinirlerine hakim olamamıştır. eh, insan dediğin böyle olmazsa nasıl olur?

    bütün bu yıllar boyunca da, kısa bir süreyi saymazsak, göl kenarındaki karavanında yaşar. doğanın içinde yalın yaşantısını mutlu ve özüyle barışık geçirir. bir banyosu bile yoktur, yaz kış gölde yıkanır... kışın her seferinde gölü kaplayan kalın buzu kırmak pahasına.. karavanının önünde yaktığı mangalda yemeğini pişirip birasını yudumlarken hep sorarım kendime: ne zaman bu kadar mutlu olacağım?
    bir ara, fırtına sırasında karavanının üstüne düşen ağaç gövdesi nedeniyle bir delik açıldığında, radyoda yatıp kalkmışlığı da vardır; ama pijamalarıyla caddeye bakan yekpare camdan duvarın karşısına, radyo koltuğuna oturup sabah programına başladığı bu günler o kadar da uzun sürmemiştir.

    hele o motor sevdası yok mudur... o motora sevgiyle bağlı oluşu.. kasabanın 70'li yaşlarındaki bakkalı ruth-anne miller'a bile o yaşında motor heyecanı aşılayacak bir canlı figürdür kendisi. ruth-anne'in chris'in motoruna atlayıp (hatta teknik olarak motoru çalıp) yola çıkışını bir ömür boyu unutamam.

    bütün bunların yanında chris aynı zamanda dizinin en fantastik karakterlerinden biridir. (birbirinden fantastik, hatta zaman zaman sürreal karakterlerin içinde böyle bir sıralama yapmam dizinin fanlarından tepki toplayabilir, biliyorum. ancak bence adam'ın sürrealliği dışında hiç bir karakter özelliği, yalnızca az sonra belirteceğim örnek nedeniyle de olsa, chris'in fantastikliğiyle yarışamaz.)
    bu fantastikliğin en sevdiğim örneği ise, bernard'dır...
    anlaşıldığı kadarıyla chris'in babasının zamanının yalnızca yarısını ailesiyle geçirmesinin nedeni, ikinci bir ailesi olmasıdır. sonunda birbirlerinden hiç haberleri olmayan kardeşler tanışır; hem de tam bir peri masalı formatında. işini bırakıp evini satan, korktuğu harley davidson'lardan bir electra glide alan bernard, bir düşün içinde olma duygusuyla hedefini bilmeksizin kuzeye çevirir gidonunu, ve cicely'ye ulaşır kaderin bir masalıyla... sonunda kardeş olduklarını anlamalarıyla babalarının neden her ikisinin de aynı olan doğumgünlerini dönüşümlü olarak kaçırdığının ayırdına varırlar. o anda, hatta daha öncesinde başlayan bir süreçle, birbirlerine görebildikleri telepatik bir sevgi bağıyla bağlanırlar.
    kardeşlik kavramı hiç daha güzel bir yaklaşımla, daha masalsı bir temayla işlenmiş midir televizyonda, bilmiyorum.

    dizinin sonunda da one night stand'lerin, kısa süreli ilişkilerin adamı chris'in gözlerindeki bir insan ömrüne bedel sevgiyi gördüm ya, senaristlere inat hep istediğim şey oluverdi ya, benim aşkım acılar içinde yansa da biliyorum; aşk var... ve yaşıyor..

    -------- extreme spoiler ends --------

    daha nasıl öykünebilir ben yaşta bir çocuk bu karaktere..
    daha nasıl sevginin insan eksenindeki yerini anlayabilir..
    daha nasıl var oluşun değerini de değersizliğiyle birlikte yoğurabilir kendi kafasında ve umut yeşertebilir kendi içinde bu hamurdan..

    this is malmoth stevens, on kbhr... good night cicely..
    stay close to your loved ones; if you're lucky enough to have any.
  • bu arada kendisinin ruh ikizi ve baba bir kardesi de` :sealth a ozel tesekkurler` afrikalıdır.tam olarak izleyemesemde dizinin bi bolumunde afrikadan bi eleman geliyordu chris le aynı ruyaları gorduklerini bazı olayları birebir aynı yasadıklarını anlıyorlardı sonra radyoda bi program sunup beraber alaskalı alaskasına afrikalı afrikalısına diyerekten ayrılıyorlardı falan...
  • kuzeyde bir yer'in sezon 3 bölüm 5'inde enfes bir karanlık taraf tiradı atan karakter.

    "her insan ruhunun bir "karanlık taraf"ı vardır. obi-wan kenobi olmak isteriz, çoğunlukla da oluruz, ama hepimizin içinde bir darth vader vardır. mesele, bunun ya şu/ya bu denebilecek bir durum olmamasıdır.

    dialektikten bahsediyoruz, iyi ve kötünün ‘biz’e dönüşmesinden. bilirsiniz, kaçabilirsiniz ama saklanamazsınız. deneyimlerimden öğrendiğim şey, karanlıkla yüzleşmeli, gözlerinin içine bakıp ona sahip olmalı. kardeşim nietzsche’nin dediği gibi, insan olmak karmaşık bir iştir, bu yüzden de ruhun gece yüzünü kabul edin gitsin, ona evet deyin..."
  • ölmeden önceki görüntüleri, 11 eylül ile beraber biten amerikan ruyasi'nın artık kabusa dönüşmeye başladığını tarihe not düşmüştür. şili'de seçilmiş devlet başkanını katletme cüreti gösteren, türkiye'de hep rejimin bir kolunda yer alan bu insanlık düşmanı devasa oluşum artık son demlerini yaşamaktadır. kendisi zavallı bir ölüdür ama allende, 12 eylüller'de harcanan türk gençleri ve abd tarafından katledilmiş on binlerce insan, o ve onun gibi çakma lawrancelar'ın da artık oldurulebildiğini görüyorlarsa biraz daha mutlu olmuşlardır.

    not: arap alemi'nin en özgün lideri muammer kaddafi muhtemelen mezarında daha rahat yatıyordur.
hesabın var mı? giriş yap