• (bkz: cheers)
  • bir monitor markasi
  • ing. neşe; tezahürat yapmak
  • ing. alkislamak, tempo tutarak bagirmak.
  • netflixin cheerleading belgeseli. texas’ta bir okulun cheerleading takimini ve sampiyonluk yolunda cektikleri zorluklari anlatiyor. en cok hosuma giden tarafi genelde amerikan dizilerinde/filmlerinde gordugumuz inanilmaz guzel ve yakisikli ponponcularin aksine bire bir gercek, toplumun guzellik anlayisina cok da uymayan sporculari gorebilmemiz oldu.
  • bu belgesel tarzı mini diziye netflix’te gezerken denk geldim. ben hayatım boyunca amigo takımlarını, oradaki insanları hep merak etmişimdir. çünkü olay sadece atlayıp zıplamaktan ibaret değildi bence.

    bu belgeselde işlerin aslında görünenden çok daha fazlası olduğunu anlatıyor. ortaya o tarzda bir gösteri sunmak için çok fazla pratik yapılması gerekiyor. çünkü o gösteriyi yapabilmek için hem jimnastik hem akrobasi bilmeniz ve üstüne de harika bir şekilde uygulamanız gerekiyor. güzel olması için mükemmel olması için defalarca provalar alınıyor. yaralananlar hatta sakatlananlar olabiliyor. ama sonrasında işin doğasında bu var deyip yoluna devam ediyor herkes doğal olarak. (bu çok garip gelmişti mesela)

    bu süreçte takım büyük çaplı bir yarışmaya hazırlanıyor. takımdaki eğitmenlerin, yardımcıların ve öğrencilerin fiziksel ve ruhani sürecine şahit oluyoruz. morarmadan tutun da kaburgalardaki acıya kadar her türlü fiziksel acıya maruz kalıyorlar. mental olarak kendini zayıf hisseden ve vazgeçmek isteyen de var, daha çok hırslanıp sinirden öfkeden deliye dönen de var. geçen sene şampiyon oldukları için üstlerinde onun manevi baskısı oluyor haliyle. yarışma günü yaklaştıkça takımda gerginlik de artıyor ister istemez. çok insani duygular yansıtılmış diyebilirim.

    ama provalar vs geçen süre zarfında bir takım olmayı öğreniyorlar. birbirine güvenmeyi, farklılıklara saygı duymayı, yeri geldiğinde düştüğünde kaldırmayı kısaca kolektif çalışmayı öğreniyorlar. (bkz: cooperation) (bkz: collaboration). başlarındaki koç da hem sert ve disiplinli hem de bir o kadar da sevecen. her birinin elinden tutuyor. bazen koç bazen anne oluyor. her birinden önce kendini mesul hissetmesi ne kadar naif bir insan olduğunun göstergesi bir yerde. ama güzel sonuç almak için de disiplin şart.

    bu tür müsabakalar da anladım ki spor işi kesinlikle sıkı disiplin işi. her yiğidin harcı değil ve spor göründüğü kadar basit de değil. şunu söyleyebilirim ki takımdaki çocuklar öncelikle takımın adına sonrasında da okulun adına saygı duyuyorlar ve ona göre davranıyorlar. koçun bunu aşılaması çok hoş bir fikir olmuş.

    dikkatimi çeken başka bir konuda (yaş ortalaması 19 – 22 arasında değişiyor sanırım) o yaştaki gençlerin sohbeti konuşması bile bizim buraya göre daha olgun. hayatının sorumluluğunu alan ya da almak isteyen, aşağı yukarı ne istediğini bilen bireyler var. sorumluluk sahibiler kısaca. tartışmaları bile seviyeli. herhangi bir konuda kafa göz yarmak yok, ana bacı sövüp aşağılamak yok. okulun adı navarro college. onlarda yüksekokul diye geçiyor sanırım. yüksekokulun bahçesi, sahip olduğu yeşil alan, ferah sınıflar, sahip olduğu şartlar buradaki çoğu yerden daha iyi. (güya yüksekokul)

    kısaca amigo takımlarını ve filmlerini seven biriyseniz izleyin derim. aradaki kültürel ve eğitimsel farkı daha net anlarsınız.
  • netflix'de izlediğim müthiş mini belgesel. gençlik draması, spor ve rekabet içeren ama gerçek karakterlerin hikayelerinin iç içe geçtiği müthiş bir yapım olmuş. olaylarcheerleadingalanında meşhur navarro college'da geçiyor. bu yüksekokul teksas'da allahın unuttuğu bir yerde. takımın başında yirmi yıldır koçluk yapan monica aldamavar. hiç bir senaryonun yazamayacağı derinlikte bir karakter. cheerleading takımına seçmelerle öğrenciler alınıyor. öğrencilerin bir kısmını belgesel boyunca takip ediyoruz. ilk gençlik yıllarında zorluk yaşamış, ailevi ve maddi problemleri bulunan çocuklar bunlar. cheerleading sporu ve monica'nın desteğiyle kendilerine amaç buluyorlar. hazırlandıkları bir yarışma var florida'da her yaz düzenleniyor. tüm belgesel o yarışmadaki rutin için çalışmalar üzerine kurulu. son bölümde tırnaklarınızı yiyorsunuz acaba rutini başarılı tamamlayacaklar mı diye. çünkü çok zor hareketler var. tüm yıl çalışılsa bile anlık hataya çok açık piramitin yıkılma riski var. belgesel bittikten sonra da aslında sosyal medya üzerinden dizi sanki devam ediyor, karakterler edilebiliyor. herkese tavsiye diyorum.
  • netflix'te izlediğim belgesel. zaten severim böyle insan odaklı belgeseller izlemeyi, bu belgeselde de aynı yaşlarda olduğum öğrencilerin bu sporu yaparken yaşadıkları ve hayatlarından kesitler anlatılıyor bu nedenle olaylar karşısında ne hissettiklerini çok iyi anladım izlerken. bazı yerlerde benim de kalbim kırıldı takım sporu yapmanın nasıl bir şey olduğunu bildiğim için. cheerleadingin bu kadar zor olduğunu düşünmezdim ama gördüm ki inanılmaz disiplin gerektiren ve hayranlık uyandıran bir spormuş.son bölümü henüz izlemedim umarım tüm rutini hatasız yapabilmislerdir.
  • himalaya bölgesinde bulunan, kırmızı göz bandı ve uzun koyu renkli kuyruğu olan grimsi bir sülün. (bkz: cher)
  • hiç bu kadar beğeneceğimi düşünmezdim dediğim netflix belgeseli. bizim ponpon kızlar işte diye bildiğimiz sistemde ne mücadeleler ne yarışmalar ne paralar dönüyormuş diye hayret ediyor insan. senaryo, çekimler ve oyunculuk izleyiciye gerçekten o kusursuz bir rutin tamamlama stresini yaşatıyor. öte yandan zor şartlarda yetişmiş, problemli denilebilecek çocukların hayata tutunması adına sporun ne denli güzel bir şey olduğunu da görüyoruz. bir disipline girmek, beraber çalışmak ve günün sonunda bir şeyler başarmayı hayal etmek her insana iyi geliyor cidden.
hesabın var mı? giriş yap