burkulmak

• burkulan^* yerin başına gelen hadise...
• (bkz: bileğini burkmak)
• (bkz: buruk) bir başkası tarafından veya bir olay neticesinde kırılmak...
• (bkz: içi burkulmak)
• basinc altindaki (tercihan ince, uzun) bir nesnenin yanal bir etki ile ya da sadece basinc fazlaligi sebebiyle kirilmaya meyletmesi.
• insanoğlu elastik olmayan şeklini ancak 1946 yılında açıklayabilmiş ve 1950'de bina dizaynında uygulamaya başlamıştır. yani bu tarihten önce inşaa edilen yapılar hesabı yapan mühendisin çektiği besmele, içinde barınanın taktığı nazar boncuğu ve görünce maşallah diyenler sayesinde ayakta duruyor.
  
  (bkz: francis reynolds shanley)
• kesit kontrolü yapılırken gözdden kaçırılmaması gereken durum.
  
  bir kesitin mukavim olup olmadığına kanaat getirirken emniyet gerilmemesinin aşılıp aşılmadığına, yer değiştirmelerin izin verilen sınırlar dahilinde olup olmadığına bakarken unutulan durumdur aynı zamanda. ancak şu unutulmamalıdır; bir kesit, emniyet gerilmesinin çok uzağındayken de burkulabilir ve ciddi deformasyonlar alabilir.
• (bkz: burmak), burulmak, burulamak, burgu, burgaç, burkmak, burkuk
  (bkz: iç burkulması)
  (bkz: civrilmek)
• bugün başıma geldi. bakın nasıl oldu?
  dolmuşa bindim. arkada yer vardı, bir tane bayan oturuyordu, bir türlü yer vermedi. üzerinden geçerken dolmuştu aşırı bir hız ve manevra yapınca birden devrildim sola doğru ve o arada olan oldu:(
  dolmuştu tabakhaneye bok yetiştiriyordu. oruçlu bile olsa insanın ne can ne de mal sağlığı var. herkes bencil olmuş. yeter ki para gelsin, kim kıvranırsa kavransın. umurunda dahi olmaz.
  acılar içinde cidden ne yapacağımı bilemiyorum. dondurucu ve bir sürü ağrı kesici krem sürüp sardım. daha da yapacak bir şey yok. bir bu eksikti, sanki her şey tammış gibi!