*

  • bendeniz bundan 20 küsür sene önce suya buu derdim. o zamanlar suyun buu olduğuna yürekten inanıyor ve savunuyordum. sonra büyüyünce doğrusunun su olduğunu öğrendim ve bu bana inandıklarımın yanlış da olabileceklerine her zaman açık bir kapı bırakmam gerektiğini öğretti.

    sanırım ilkokulun son yıllarında, hayat ile ilgili doğruluğundan şüphem olmayan fikirler geliştirip bunların hepsini kalın, çizgisiz bir defterde biriktirdim. orta okul'a geçtiğim sene bu yazıları okuyup ne kadar saçmaladığmı farkettim ve o zaman sahip oldugum engin vizyon ile asıl gerçekleri diğer yazıların sonuna iliştirdim. orta iki, orta son ve sonra tüm lise ve üniversite yaşantım, bir sene önce deftere eklediğim fikirleri eleştirerek, yanlışarını bularak ve her sene su götürmez gerçek olduklarına inandıklarıma kaba etimle gülüp, o zaman bu fikirlere nasıl da inandığıma şaşarak geçti.

    bu zamanlar içerisinde bir ara tarih, felsefe okumaya başladım. gördüm ki en büyük düşünürlerin bile, ölümlerinden en fazla 100 sene sonra bir çok konuda yanıldıkları ortaya çıkıyor. insanlığı ve düşünceyi en çok etkilemişler bile ancak tarihsel minnettarlık duygusu ile büyük filozoflar olarak anılıyorlar; yoksa söylediklerinin çoğu geçerliliklerini çoktan yitirmişler. işte o zaman farkettim ki doğru sandığım gibi öyle evrenin tepesinde asılı duran bir gerçeklik değil, şartlara göre değişen bir yanılsama.

    tüm bunların bu dagları ben yarattım söylemi ile alakasına gelince; evet, her sene dağları kendi bilgi birikimim üzerine ben yaratıyor, sonra onları ince ince yontarak yıkıyor ve yine baştan yaratıyorum. bütün bu süreç içerisinde bana en çok faydası dokunan da dağ inşa etmek değil onları yıkmak oluyor. tavsiyem sizler de kendi yarattığınız dağların gerçekliklerini ve yüceliklerini tüm gücünüzle savunun: onları bir dahaki baharda yıkacağınızı da unutmadan.
hesabın var mı? giriş yap