• bir eşcinsel'in çok içli bulduğum ve oldukça etkili, tanrıya bir yakarış/dua şeklinde kaleme aldığı mektupdur. hayatım boyunca ne lezbiyenini ne de eşçinselini ayırt etmedim, kişisel düşüncelerine saygı duydum, duymaya da devam edeceğim. umarım birgün istedikleri yasa çıkar. ve umarım bu mektubu okuyanlar , eşcinsellere ibne demekten vazgeçerler.

    ...

    uzun bir yol bu caddenin sağında solunda ışıklar, sonunu görmek mümkün değil, ayaklarım götürebileceği yere kadar götürmek istiyor bedenimi. ama nereye ne için götürecek? kaçtığım bu yalnızlık gittiğim yerde de peşimden gelmeyecek mi? ordada tüm ruhumda hüküm sürmeyecek mi?

    işte bir erkek yaklaşıyor uzaktan, kim bilir belki o da benim gibidir ya da her şeyin üzerine gelip boğulduğunu hisseden kendini dışarı atmış bir adam... baba, kardeş, arkadaş olmalıydı tüm erkekler hayatımda, hislerim ve duygularımın önemi yoktu. bir kız bulup onunla yaşamalı hatta evlenmeliyim, tüm hayatımı suçsuz yere bir mahkum gibi geçirmeliyim.

    off allahım suçum neydi benim, niye böyle farklı hislerim? ansızın bir sokak arasında yürürken gözgöze geldiğim erkeğe neden bu sevgim. niye erkeklere eş olsun diye yarattım dediğin kızları sevemeyişim. hangi günahın bedeni bu? hangi suçun? her oyun kuralına göre mi oynanmalı? peki bu oyun nasıl sürer nasıl ilerler? bedenine ve ruhuna aykırı bir kızı koynuna almak hem kendine hem ona işkence değil mi? sevemeyip seviyorum demek sahtekarlık değil mi?

    işten eve evden işe gidip gelen mutsuz bir yürek, kime neye yarar sağlayabilir? kime gülebilir, kime el uzatabilir? taa en baştan kurulmuş bir oyun ve kuralları. yapın kullarım diyorsun, yapıyorum. yapma dediğin bu eşcinselliğimi nasıl durdurabilirim. bedenimi kilitledim, öyle ki elini dahi sıkamaz oldum bir erkeğin, ya yine o duygularım depreşirse korkusuyla.

    günahkar, iğrenç bir kul mu olacağım senin nezlinde bir erkeği öpersem, ona seni seviyorum dersem. lut kavminden başka kaynak yok mu, yol yok mu eşcinseller için. mesela duyguları mı umursayan peygamber yok mu? bir kitap yok mu böyle mutlu ol diyecek? eğer belirli bu kuralları eksizsiz yerine getirirsem, mutlu olamama, acı çekmeme rağmen ürkek bir ceylan olup bir aslan gibi kükrersem vaat ettiğin o cennete girer miyim? verir misin allahım bana bunun garantisini?

    kafam allak bullak ne senin gösterdiğin yol beni mutlu edecek, ne de kurallarına aykırı davranırsam vicdanım rahat edecek. biliyorum yol gösteren olmayacak hayat benim ve kararları kendim verip ilerleyeceğim...

    tozlu kaldırım taşları, boş panolar, afişlerle dolu elektrik direkleri ve hafif bir uğultuyla esen rüzgar, gözyaşlarıma her gün tek şahitlik edenlerim. acım öyle büyük ki sığdıramıyorum hiçbir yere, her günüm bir önceki günden daha beter geçiyor. zamanla katılaşır sandığım yüreğim git gide daha çok acıyor. duyarsızlaşıyorum herkese, her şeye karşı. senin o zorlu kuralların yetmezmiş gibi birde üvey evlat muamelesi görüyorum dünyada. saklasam da cinsel kimliğimi gözlerim, ellerim ele veriyor beni, sapık deniyor, ahlaksız deniyor her sözleri yüzüme tükürük, kalbime bir ok gibi saplanıyor. elimle başını okşayamıyorum bir çocuğun o bile kaşlarını çatıyor, kaçıp uzaklaşıyor benden. sen o tarafta çekeceksin de beni infaza, kullarım çoktan beni almış ortasına. bir vatan haini, tecavüz eden bir sapık ve daha tonla suçun prangalısıyım ben. özgürlügüm bu tarafta olmaz biliyorum ama umarım melekler alır beni yanına.

    karar versem eğer senin yolunda ilerlemeye, yemin etsem sana tövbe bir daha olmaz söz diye. hadi mutluluktan da vazgeçtim huzurlu olur muyum. bu yollarda yürümekten bıkıp durur muyum.

    seviyorum allahım seni ama senden korkup yaklaşamıyorum kalbimi hızla çarptıran bir kula. aşk denilen şey bana bu dünyada yasak meyve. dostluk içimi acıtan hayallerimdeki bir rüya. ailem zaten hiçbir zaman olmadı ki yanımda, yine sana dönüyorum yakarışım sana, duam sana, acılarım, şikayet edişim sana.

    yaşım geldi de geçiyor allahım ben hala bir çözüm yolu bulamadım. bazen düşünmeseydim diyorum acaba daha mı vurdumduymaz olsaydım, daha katı daha gaddar mı olmalıydım. kader denilen şey zaten muamma geçmişim hayırsız, bugünüm yararsız, yarınım ne olur kim bilir. kimilerine göre biz günahsız suçsuzuz senin çizdiğin resmin figürleriyiz, kimilerine göre sadece yolcu olan biz belliyiz yolumuzu kendimiz çizeriz. ben de o yolunu kendi çizenlerdenim.

    anladım artık mutluluk ve huzur yok bana bu dünyada. dayan kulum diyişin yeter bana, ama senden de bir ses bir işaret yok ki.

    yolunu kaybetmiş bir çocuk gibiyim, hiçbir yere gidemiyorum, kaybolduğum bu yerde durup bulunmak istiyorum. ne olur allahım cesedim serilmeden bu yere bana bir işık bana bir kelam bana bir melek gönder, kurtuluşum ol kurtarıcım ol...

    harun.
  • bana ait olan mektuptur. o sıra içinde bulunduğum yaş itibariyle ergencedir ama fazlasıyla gerçektir.

    henüz lisede okurken ben de her eşcinsel gibi buhranlar yaşadım. o vakitler bizim gibi olanların uğrayabileceği (şimdi yerinde yeller esen) doğru düzgün tek bir site vardı. o sitenin forum bölümünde yönelimini kabul etmiş olan yetişkinler biz ergenlere yol gösteriyor, destek oluyorlardı. çok sağlam arkadaşlıklar edinmiş, saati bir kontör tarifeleriyle birbirimize sıkıntılarımızı anlatarak elimizden geldiğince merhem olmaya çabalamıştık. üstelik türkiye’nin çok farklı yerlerinden, birbirini hiç görememiş insanlardık. neyse işte bu çocuksu mektup da o foruma yazmış olduğum bir yardım talebiydi. işin enteresan tarafı msn’de ekleştiğim, reelde tanıştığım insanlarla kendimizi kabul etme sohbetlerinde bana geçmişte okudukları bir mektuptan söz ediyorlardı. bu mektup bana aitti. msn iletilerine peşi sıra benim yazdığımı bilmeden “bir eşcinselden tanrı’ya mektup; mektubun adı yok” yazıyorlardı. garibime gidiyordu çünkü özensizce yazılmış, imla hatalarıyla dolu, benim için sıradan bir yazıydı. şimdi bakınca ise bunu sadece “samimiyet” olarak adlandırabiliyorum. değişmeyen ülkenin değişemeyen eşcinsel hezeyanı.
hesabın var mı? giriş yap