• alm. olusum.
    fakat bu kadarla kalsa neyse. bu hegelyen bir kavram ayni zamanda. kultur ve egitim anlaminin yani sira - ya da bunu da iceren bir sekilde - bilincin kendini kendisi olarak bilmesi surecinde gectigi yolculuga da bu adi veriyor. bilinc, kendini bilme tesebbusunde diyalektik bir surecten geciyor, 'oteki'nin varliginda kendini olumsuzluyor ve sonunda kendisi olarak kendisinin bilgisine sahip oluyor. (bkz: ne dedim ben simdi)
    ayrica (bkz: bildungsroman)
  • devletin yurttaşlarını biçimlendirme, onların davranışlarına yön verme hakkı ve ödevi anlamına da gelen kelime. kelimenin almanca olması bir hayli manidar...şüphesiz yönetilen bir toplum kavramına ve uygulamasına dayanan bir zihinsel arkaplana sahip. biz burada sözü aydınlanmacı frankofilerden olan diderot'ya veriyor ve öğreniyoruz ki halk onun gözünde, " tüm insanların en aptalı ve en kötüsüdür". aynı halk voltaire için, " yırtıcı, vahşi, öfkeden gözü dönmüş, geri zekalı, çılgın, ve kör hayvanlardır". böylece geldik bu amorf, tekinsiz, bağrında her türlü edepsizliği ve tehlikeyi taşıyan daha da kötüsü mobilize olan bu güruhun nasıl tedip edileceği sorusuna. şüphesiz tedip edilme sadece jandarma dayağı ile olmaz. esas olan hem jandarmanın her an ortaya çıkabileceği korkusunun tesis edilmesi, ki içinde; gözetleme, denetleme, tek tipleştirme, disiplinize etme, itaatın kurumsallaştırılması gibi pratiklerin müfredatı oluşturduğu eğitimle olur. hemencecik kulağa küpe niyetine helvetius'un "eğitim her şeyi yapabilir" sözü düstur kabul edilir. böylece kımıl zararlıları ile mücadele seferberliğini andıran bir telaşe ile okul; yönetilebilir, tek tipleştirilebilir, her emre amade, kanalize edilebilir toplumun bir minyatürü olarak vatandaşın yetiştirildiği yer olur. söz'den edime geçişin en güzel örneği ise, her ne kadar kabul edilmezse de robespierre'in kurucu meclis' te ulusal eğitim projesinin öngördüğü okul projesiyle iyice su yüzüne çıkar. gulag ya da bacasız auschwitz kabilinden de okuyabilirsiniz:
    " sürekli olarak uygulanan etkin bir gözetim altında, her saat uyuma, yemek yeme, çalışma, egzersiz ya da dinlenme saati olarak belirlenecektir; tüm yaşam tarzı değişmez bir biçimde düzenlenecektir...gelşimi sağlayıcı ve tek biçimli bir düzenleme her ayrıntıyı öngörecek ve bunun istikrarlı ve kolay bir biçimde uygulanması iyi etkiler elde edilmesini sağlayacaktır...eski soyumuzun ön yargılarıyla girecekleri yozlaştırıcı her türlü temastan aşılması olanaksız bir duvarla ayrılan; yeni, güçlü, çalışkan, düzenli ve disiplinli bir ırk yaratılacaktır."
    son bir alıntı aynı robespierre'den:
    " cumhuriyetçi bir eğitime her şeyden önce gözetim altında tutulan bir eşitlik ve saf, kalıcı ahlaktan oluşan şeffaf düzenin yaşanması ile ulaşılacaktır: öğrenciler, cumhuriyetçi ölçü sisteminin ilkelerine uyacak şekilde , binlik, yüzlük ve düzinelik gruplar halinde; kura çekerek tayin olunan onbaşı, yüzbaşı, binbaşı görevlerine bölünecektir; kimsenin parası olmayacaktır...çitlere, anne-babayla konuşmak için bile olsa on adımdan fazla yaklaşmak yasak olacaktır."
    secaat arz eden merd-i kıpti misali itaatın sınırsızca dile gelişi... aynı zamanda bilgiyi yaymaktan daha ziyade onu yasalaştırmak, düzenlemek ve örgütlemek amacını açığa çıkaran bir alıntı.
    insanı, toplumu, doğayı, bilimi, bilgiyi emir komuta zinciri altına almak da denilebilir bildung'a...
    ve son bir söz: okuyan yazandan arif olsa gerek...
  • öğrencinin; insanlığın dil, edebiyat, felsefe ve bilim gibi yüksek değerlerin dünyasına dahil edilmesi ve manevi-entelektüel formasyonu. klasik eğitim felsefesi kuramlarından kültürel yaklaşıma ait bir kavramdır.
  • bayıldığım almanca kelime. oluş gibi bir anlamı var kelime olarak ama manası daha derin, türkçesi tam karşılamıyor.

    doğumdan ölümüne geçirdiğin değişim, senin hikayen.

    hani cumhuriyet sonrası edebiyatta böyle kafanıza kakar gibi bir aydınlama ülküsü vardı, unuttuk onu, ama unutmamalıyız.

    işte o bildung o ödevinden, sorumluluğundan bahsediyor.

    dolaylı etkilerine bakarsak, bildung, medeniyettir, kalkınmaktır, mutluluktur.
  • 19.yy. başlarında kimi alman aydınları için bir ''ideal'' dir bildung. başlıkta belirtildiği üzere bir oluş, yaşam boyuluk anlamı mevcuttur. yaşam boyu bir gelişimden, ilerlemeden bahsettiği iddia edilebilir.

    sözünü ettiğim dönemde bakanlık gibi görevlerde bulunmuş niethammer ve çok daha iyi tanımakta olduğumuz (bkz: georg wilhelm friedrich hegel)'in sıklıkla sözünü ettikleri bir idealdir bu. daha çok devlet memurları için düşünürler. yetişmiş, kültürlü insanların çoğalması arzusudur diyebiliriz.

    bu açıdan, cumhuriyetin ilk yılları ile de kolayca bağlantı kurulabilir elbette. yaklaşık yüzyıl sonra da olsa, bize uğramıştır bildung ideali. onlarda ortaya çıkışından itibaren tuttuğu halde, bizde pek tutmamıştır. yetişmiş, kültürlü, yaşam boyu kendini geliştiren insandan pek söz edilmemektedir artık. çok dar bir çevre değer vermektedir buna. ''yetişmiş insan'' diyince de inovasyon anlıyoruz artık zaten. çok da şeyapmiyim.

    (bkz: wissenschaft) kavramı ile yakın ilişkidedir. 19.yy başlarında alman üniversitelerinde salt kariyer, para ,meslek düşünen hukuk ve teoloji öğrencilerinin karşısında, öğrenmek için öğrenmek isteyen felsefe öğrencileri ile alakalıdır. dönemin mektuplarında ve tartışmalarında sıkça kullanılmaktadır.
  • felsefe dışında gündelik almancada eğitim anlamında kullanılır.
  • almanca bildung kelimesi, bir genci ömür boyu süren bir yaşam biçimine hazırlayan kişisel oluşum sürecine verilen isimdir. on dokuzuncu yüzyılda bildung kurumsal bir çerçeve kazandı, yirminci yüzyılda bunun sonuçları somutlaştı ve yüzyılın ortalarında, william whyte’in the organization man, c. wright mills’in white collar ve michel crozier’nin bureaucratic phenomenon adlı kitapları gibi eserlerde sergilendi. whyte’in bürokratik bildung görüşü şöyleydi: şirket içinde, sebatkârlık, sadece kısa vadeli ödüller getiren ani hırs patlamasından daha önemli hale gelir. crozier’nin fransız şirketlerindeki bildung üzerinde yaptığı analiz, bireyin kendini anlama şeklini düzenleyen hayali bir nesne olarak merdiveni konu alıyordu; ister iner, ister çıkar, ister olduğun yerde kalırsın; ama üzerine basacak bir basamak hep vardır.
  • yetişme, kültürleme, şekil verme anlamlarında kullanılan almanca terim.
  • şu sıralar izinde yürüdüğüm kelimelerden biri, hatta ta kendisidir.

    almancada günlük kullanım içinde eğitim, kültür, tahsil ve terbiye anlamlarına geliyor. biraz bağlama göre anlamını bulan, bir de untranslatable kelimelerden biri olarak görüldüğünden dilimizde de bu hâliyle kullanılmaktadır.

    hegel'e göre zihin veya ruhun biçimlendirici ve bütüncül gelişimini ifade ediyor. bu gelişim sosyal ve tarihsel bir süreç olarak değerlendiriliyor. bu bir bireyin, bir toplumun veya tarihsel bir geleneğin biçimlenmesi olabilir. bildung fikri 18. yüzyıl sonlarında alman felsefesinin dünya düşünsel tarihine en önemli katkılarından biri olarak görülüyor.
    özen nergis dolcerocca, cogito'nun eleştiri zamanı sayısında “anti-entelektüalizmin, safsataların ve bilim inkârının hegemonyacı söylemler haline geldiği, kültür ve eğitimin tüketim nesnelerine dönüşümünün artık tamamlandığı, üniversitelerin meslek okullarına veya sıradanlık sertifikası sağlayıcılarına evrildiği bir çağda bildung'u savunmak mümkün mü?” diye sorduğu hususu makalesinin sonunda cevaplıyor.

    “günümüzde otokratik ve totaliter rejimlerin temel evrensel değerlere karşı çıkarak pekiştirildiği gerçeğini göz önüne aldığımızda, evrensele yükselmeyi, kendini, yeteneklerini ve kapasiteni bütüncül bir biçimde, içselleştirerek geliştirmeyi yani bildung'u savunmak bugün bir zarurettir.”
  • almanca talim ve terbiye manasını taşır.
hesabın var mı? giriş yap